Translate

30 Haziran 2009 Salı

Aruz ölçüsü kalıplarından biri...

Recez,

Araplardaki ilk nazım şekilleri olarak görülen recez ve kasidin birinci beytleri mutlaka kafiyelidir. Nazım ahengini, vezin ve kafiye gibi iki temel unsurdan alır. Ayrıca kelimelerin mısra ve beyt içinde seçilerek yerine konulması üçüncü bir sebeptir. Araplar kasidenin yanında en çok recez nazım şekillerini kullanmışlardır. Zamanla İslam dairesine giren milletlerin edebiyatları ile temasta bulunmaları, konularda çeşitlilik, “rubai” ve “mesnevi” gibi yeni nazım şekillerinin ortaya çıkmasına sebeb olmuştur.

Recez, Arap arûzunda bir bahr' in adıdır. Bu isim “titreme” mânâsına gelmektedir. Söylenceye göre Arap şiirinin güçlü ve etkin olmasının sebebi olarak, devamlı uzun çöl yolculukları yapan Arapların deve üstündeyken söyledikleri türkülerin ahenk ve ölçülerine göre devenin hızını arttırması veya azaltmasını fark etmeleriyle başlar. Bu buluşun teknik olarak anlamı, develerin müzikten anladığı şeklindedir. Arap şiirinin bel kemiği olan ve daha sonra İslâm’ı kabul eden diğer halkların şiirlerine de sirayet eden Aruz Vezninin çıkış kaynağı da bu buluştur. Devenin attığı adımlara göre oluşturulan Aruz vezni memdud (uzun hece) ve maksur (kısa hece)’dan oluşan Tavil, Medid, Basit, Kâmil, Vefir, Hezec, Recez, Remel, Seri, Munsarih, Hafif, Muzari, Muktazab, Muctas, Mutadarik ve Mutakarib olmak üzere on altı alt başlığa ayrılır.

Arap Şiirinde bilinen ilk ölçü Seci’dir. Bu ölçü daha çok nesir biçiminde ve fakat kafiyeli olan yazılardı. Seci’ nin devamı olarak gelişen Recez Ölçüsü ise bir kısa ve bir uzun heceden oluşan bir ölçüydü. Doğallıkla Arap Şiirinde ilk ölçü olarak Recez kabul edilir. Recez’ le aynı dönem Muallakat’ ul Seb’ a (Yedi Askı) dönemidir. Terim ilk defa, çok sonraları Hammed er-Raviye tarafından kullanıldıysa da tam anlamıyla dönemi karşılamaktadır. Yedi Askı döneminde Arap halkı tarafından beğenilen en iyi şiirler Kabe duvarına asılarak sergilenirdi. Bu şiirlere de es-Samut (İnci Gerdanlığı) adı verilirdi. Dönemin ünlü şairleri arasında İmrul Kays, Tarafa, Zuheyr, Lebid, Amr bin Gülsüm, Antere, el-Haris bin Hilliza, Nabiga ve A’şa gibi isimler vardı.

Bütün bir akciğer lopunun mikroplu akut iltihabı...

Pnömoni, Zature, Zatürree.
Akciğer dokusunun iltihabı. Halk arasında akciğer iltihabı tıp dilinde ise pnömani denir. 

Çeşitli etkenlere bağlı olarak gelişmekle birlikte, genellikle birincil ya da ikincil mikroorganizmaların yol açtığı akut ya da subakut hastalık tablolarını belirten bir terimdir. 


3 çeşidi vardır.
Lober pnömoni
Virüs Zatürreesi
Bronköpnomoni

Asya' da yaşayan bir yaban koyunu...

Arkal,
Batı Asya’nın dağlık kısımlarında yaşayan koyunlar daha büyüktür. Bu grubun erkek hayvanlarının boynuzları, kafanın iki yanından dışa doğru geniş bir daire çizerek uçları hayvanın sırtına değecek biçimdedir. Bu türün dişileri boynuzsuzdur. Asya ve Doğu muflonu (Ovis orientalis) ve Ural koyunu (Ovis vignei) arasında görünüm açısından büyük benzerlikler vardır. Yalnız bu türün dişileri dik, kısa, beyazımsı renkte boynuzlara sahiptir.Ural koyunu (Ovis vignei), doğuda İran’dan Afganistan ve Hindistan içlerine kadar uzanan, kuzeyde de Türkmenistan’ın dağlık kesimlerini kapsayan yayılım alanına sahiptir. Argali koyunu (Ovis ammon), Sibirya ve Orta Asya’da Altay Dağları’nda yaşar. Bunlar boyları 180 santimetreye, yükseklikleri 120 santimetreye varan çok büyük koyunlardır. Hindistan ve Uzakdoğu’ da bugün yaşayan evcil koyunların atası olarak kabul edilirler. Boynuzları da çok büyük ve kalındır.

Anadolu’nun son yabankoyunları ise şimdi Konya’nın Bozdağ’ ındaki koruma sahasında yaşamlarını sürdürüyor. Yabanıl koyunda kulaklar daha küçük ve diktir. Evcil koyunda ise kulaklar sarkık bir görünüm alır. Evcilleşmenin ileri aşamalarındaki evcil koyunlar pigmentlerin kaybolması nedeniyle beyaz renktedir. Yabankoyunları her yıl tüy döker ve evcilleşmeden sonra tüy dökümü durur ve kıllılıktan yünlülüğe doğru bir gelişim olur.

Asya' da yaşayan yabanıl bir keçi...

Tar,

Asya' nın dağlık kesimlerinde yaşayan yabanıl keçidir.
Dağ keçileri(Capra) Afrika' nın kuze­yinde, Asya'nın güneybatısında ve Avrupa' nın güneyindeki yüksek dağlarda başıboş sürüler halinde yaşayan iri yabankeçileridir. Dağkeçileri son derece çevik hay­vanlardır; dağ yamaçlarında ve en sarp kaya­lıklarda inanılmaz bir ustalıkla dolaşır, bazen uçurumları aşmak için bir sıçrayışta 12 metre öteye atlarlar. Ön bacakları arka bacaklarından biraz daha kısa olan bu dağkeçisinin omuz yüksekliği yaklaşık 1 metredir. Alından düz çıkıp sonra bir yay gibi geriye doğru bükülen boynuzlarının uzunluğu ise özellikle tekelerde bazen 1 metreyi aşar. Boynuzlarının alt yüzü düz, üst yüzü enine kabarık çizgili ve boğum­ludur; bu boğumların sayısı hayvanın yaşını gösterir. Asya dağkeçisinin kışın sarımsı boz renkte olan kalın postu yazın yerini kızıl kahverengiye çalan daha kısa tüylere bırakır. Dişiler beş aylık bir gebelikten sonra genellik­le tek bir yavru doğurur, yavrular doğumdan hemen bir-iki gün sonra annelerinin ardından koşup zıplamaya başlayabilir.

Markor (Capra falconeri) adıyla bilinen iri bir dağkeçisi de Keşmir, Türkistan ve Afganis­tan'da az sayıda yaşar. Markorun bir tirbu­şon gibi kıvrılan boynuzları geriye doğru bükülürken aynı zamanda iki yana doğru açı­lır. Hemitragus cinsini oluşturan dağkeçilerine tar denir. Hindistan ve Arabistan'ın ağaçlı dağlık bölgelerinde yaşayan bu hayvanların erkeği sakalsızdır. Himalaya Dağları'nda ya­şayan bir türün erkeğinde boyun ve gövdenin ön bölümlerini bütünüyle örten uzun tüylü bir yele bulunur. Tadarın kısa boynuzlan koç boynuzu gibi geriye ve yanlara doğru açılır.

Asya' da yaşayan bir dağ keçisi...

Goral,
Boz Goral (Naemorhedus Goral),
Kızıl Goral (Naemorhedus baileyi),
Çin Goralı, Uzun kuyruklu Goral (Naemorhedus caudatus).


Gural (Naemorhedus), Himalayalarla Doğu Sibirya arasında 900-2700 metrelik yüksekliklerdeki otlu bayırlarda, gah ormanlarında ve kayalık yamaçlarda yaşar. Yerliler, kemikleri için tuzağa düşürdükleri bu hayvana çok değer verirler. Goral’ ın kemikleri, tıpta, saiga’nın boynuzları gibi, ilaç olarak kullanılmak üzere Çin pazarlarında çok para getirir. Asya’nın bu dağ keçisi, Avrupalı akrabası şamua kadar iri değildir. Bu tıknaz yapılı keçimsi hayvan, omuz hizasında 70 santim boyunda ve yaklaşık olarak 30 kilo ağırlığındadır. Gri veya kahverengi kaba tüylerden meydana gelmiş bir postu vardır. Kısa boynuzlan hafifçe arkaya kıvrılır. Goral yüksek otların arasında kolayca göze görünmez. Ürktüğü zaman, epey uzaktan duyulabilen tıslamaya benzer bir ses çıkarır.

Kitap getirmemiş peygamber ...

Nebi,
Allahın emir ve yasaklarını insanlara haber veren, kendisine yeni bir kitap ve şeriat gönderilmeyip de kendinden önceki peygamberin kitabı ve şeriatı ile amel eden Peygamberlere Nebi denir. Nebi, kendinden önce gelen Resulün dinini tebliğ eden Peygamberdir. Her resul nebidir; fakat her nebi resul değildir. Kitap gönderilen Peygambere Resul denir. Peygamber Farsçadır, Resul veya Nebi anlamında kullanılır. Kur’an-ı kerimde bir Resul için, Nebi de denmesi onun Resul olmadığını göstermez. Peygamber efendimize de Nebi denmektedir.

Kendilerine kitap verilen Resullerden bazıları şunlardır;
Hazret-i Musa, Resul ve Nebi idi. (Meryem 51, Araf 104, Zuhruf 46)
Hazret-i İsa, Resul ve Nebi idi. (Nisa 157, Maide 75)
Hazret-i Hud, Hazret-i Salih, Hazret-i Lut, Hazret-i Şuayb Resul idi (Şuara 125, 143, 162, 178)
Hazret-i Harun Nebi idi. (Nisa 163, Meryem 53) [Hazret-i Musa devrinde, Museviliğ tebliği etti.]
Hazret-i Yahya Nebi idi (A. İmran 39) [ Hazret-i İsa zamanında İseviliği tebliğ etti.]

Sık gözlü ağ...


Tor,

Güney Amerika' da bir ırmak...

Orinoco, Rio Negro

Orinoco, 2140 km uzunluğuyla Güney Amerika'nın en uzun nehirlerinden biri. Nehir yatağının tümü Venezuela mülkiyetindeki topraklardadır. Orinoco' nun kaynağı Venezula- Brezilya sınırı yakınlarında Parima civarında bulunur.

"Üstü kapalı alay, istihza" anlamında argo sözcük...

Saraka,
Argoda Alay, istihza.

Zorlama, zorunda bırakma...

İcbar, İlca, Zecir,

Afrika' nın, koşular için yetiştirilmiş evcil hecin devesi...

Mehari,

Develer, 10 dakikada ağırlıklarının üçte biri oranında su içerler. Bu miktar kimi zaman 130 litreyi bulabilmektedir. Bunun yanısıra deve, insana oranla 100 kat daha geniş alanı kaplayan bir burun mukozasına sahiptir. Hayvan, çok büyük ve kıvrımlı burun mukozası sayesinde, havadaki nemin %66'sını tutabilmektedir.

Develer güç iklim koşullarına dayanıklı az besinle yetinebilen hayvanlardır.
Hecindeveleri, Orta Asya' nın yüksek yaylarında -52 derecelik soğuğa karşı dayanabilmektedir. Gerektiğinde dikenli bitkiler ve kuru otlarla beslenebilir. Yeterli yiyecek bulamayınca hörgüçlerindeki yağı kullanırlar. İyi beslenmiş develerde yağla dolu olan hörgüç dik durur. Yağ azaldıkça daralır ve ucu bir yana doğru sarkar. Sanılanın tersine mide ve hörgüçlerinin su depolama özelliği yoktur. Ama susuzluğa günlerce dayanabilirler.

İslamlık öncesi türk edebiyatında atasözüne verilen ad...

Sav,
İrsali mesel,

Geçmişten günümüze gelen, uzun deneyimlerden yararlanarak kısa ve özlü öğütler veren, bir toplumun duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtan kalıplaşmış sözlere atasözü denir. Türkçe' de "sav" ve "irsal-i mesel" olarak da adlanılır.

Gemi safrası...

Sabura, Saburra,
Gemileri ve her boy deniz araçlarını den­gede tutmak veya istenilen su hattına ka­dar batırmak için dip kısımlarına konan ağırlık. (Yelken çağında özellikle ticaret gemilerinde safra olarak kum, çakıl gibi malzeme kullanılır, iki liman arasında ya­pılacak yüksüz seferler için kalkış lima­nından ambarların dibine kum veya çakıl alınır, yükleme limanına varışta bu safra boşaltılırdı.  )

Pokerde bir oyuncunun önündeki paranın tümü...


Rest,

Çankırı' nın eski adı...

Gangrea (keçi otlatılan yer)
Cancari,
Garaçalla,
Gangeris,

Kangri,

Yüzölçümü: 8.454 km²
Nüfus: 279.129 (1990)



İl Trafik Kodu: 18
 
Yılın yarısında karlarla kaplı yüce dağları, topraklarının üçte birini kaplayan ormanları, kamp, karavan, yaya ve atlı yürüyüş, bisiklet, fotoğrafçılık ve avcılık gibi pek çok turizm çeşidine elverişli yaylaları, zengin termal kaynakları ve içmeleri, yüzyıllardır yaşatılan kültürel değerleri, sevecen insanları ve geleneksel konukseverliği ile doğayla baş başa kalmak ve şehir hayatından uzaklaşmak isteyenler için idealdir. 


Çankırı ilinin ilçeleri; 
Atkaracalar, Bayramören, Çerkeş, Eldivan, Eskipazar, Ilgaz, Kızılırmak, Korgun, Kurşunlu, Orta, Ovacık, Şabanözü ve Yapraklı'dır.



İskan varlığı Neolitik Dönemlere (M.Ö.7000-5000) ulaşan ve 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Danişment Beyliği Komutanlarından Emir Karatekin tarafından 1082’de Türk topraklarına katılan bir yerleşim birimidir. 1228’de Moğollar, 1309’ da Candaroğulları egemenliklerine giren Çankırı, 1392’de Osmanlı yönetiminde önce Anadolu Eyaletinin Sancak Merkezi, daha sonra Liva ve Mutasarrıflık olarak idari bölünüşte yer almış, Cumhuriyet Döneminde Vilayetler İdaresi Kanunu ile İl olmuştur.

Galatlar zamanında Gangrea (keçi otlatılan yer) anlamındaki şehir adı zamanla Cancari, Garaçalla, Gangeris ve Kangri’ye dönüşmüşse de 09 Nisan 1925’de Çankırı Milletvekillerinin önerileri ile Çankırı olarak son şeklini almıştır.

Güneydoğu Anadolu' da bir dağ kalesi, hisarı...

Azamora,

Kutsal kitaplarda Mezopotamya ile Suriye' yi içine alan bölgeye verilen ad...


Aram,

Kısa ebe iskemlesi...

Öreke,

Osmanlıda her ebenin bir doğum iskemlesi (örekesi) vardı. Babaanne içinde zıbın, omuz bezi, etek bezi, ayak bezi, çember, gömlek, kundak, yarım top şal, yeşil duvak bulunan kundak takımını ve ayrıca delikli mavi boncuk (kafada yedi delik bulunur), bir ufak mazı, şap veyirmilik altından oluşan nazarlığı da kırmızı bir tüle sararak hazırlardı. Yeşil duvağa bir dilim ekmek ve bir parça şeker sarılarak doğum yapılacak odanın kıble tarafına asılırdı. Doğum başlayınca, çağrılan ebe bir çuha torbaya doğum iskemlesini, bir başka çuha torbaya da diğer gereçlerini koyarak yardımcılarla konağa yollar, kendiside sedef kakmalı asasını alarak yola çıkardı. Zaptiyeler bu asayı tanır, geceleri fener ile yolları aydınlatarak ebeyi çabuk ve emin bir şekilde konağa getirirlerdi. İskemleyi bakire veya dul bir hanım besmele ile alır, odada kıblenin karşısına gelecek şekilde koyardı ve hamile kişinin kocası, eşinin sesini duymayacağı bir yere giderdi. Doğum yaklaşınca hamile, iskemleye oturtulur, başına da ebenin kendisinin diktiği kutlu bir yatır ( Eyüp Sultan, Baba Cafer, Zuhurat Baba v.b.) türbesine bırakıldıktan sonra alınan bir takke konurdu. Ebe, yine kendisinin getirdiği ve uğurlu olduğuna inanılan iki kiremit parçasını hamile kişinin ayakları altına koyar vesıkıca basmasını sağlardı. Hamile kişinin önüne oturan ebe, dizlerine beyaz bir peştamal ve dört kat, yumuşak tülbent koyardı ve doğan çocuğun göbek kordonu dörtparmak boyunda kesilerek bebek tülbende sarılır, göbek adı konulurdu. Plasenta çıktıktan sonra loğusanın bacakları çaprazlanarak yatırılır, buna “çaryekleme”denirdi. Bebek asfiktik doğmuşsa, kordon kesilmez, plasentanın çıkması beklenir, çıkan ve henüz bebeğe bağlı olan plasenta, bir mangal ateşi üzerine konurdu. Böylece, plasentadaki canın bebeğe geçeceğine inanılırdı.
1892 ylında Besim Ömer Paşa ilk doğumevini ( Viladethane) açtı.

Gaziantep yöresine özgü, et ve taze soğan yada sarımsakla yapılan bir yemek...

Şiveydiz,

Sarmısak ve soğanları yıka. Soğanı soy, yıka, ince ince doğra, etle birlikte tencereye koy. Salçayı 2 yemek kaşığı su ile sulandır, ete ekle, karıştır, kapağı kapat, kısık ateşte kendi suyu ile yaklaşık 1 saat pişir. Tuz ve kalan suyu koy, 15-20 dakika daha pişir. Naneyi ve yeşil soğanı ayıkla. Naneyi ince ince kıy. Yeşil soğanın beyaz kısımlarını 1 santimetre, yeşil kısımlarını 1.5 santimetre kalınlıkta doğra. Soğan ve naneyi yemeğe ekle ve 10 dakika daha pişir.

29 Haziran 2009 Pazartesi

Sinop' un Erfelek ilçesinde bir şelale...


Şamı - Tatlıca Şelaleri,
Hasandere şelalesi,
Deli kızın şelalesi,

Nesne, şey...

Nen,

Çok yiyen, obur...


Hıra
Harın, 
La, 
Ekul,

Flurcun da denilen bir kuş...

Kocabaş,(Coccothraustes),

İspinozgiller familyasından iri gagalı kuş türlerinin ortak adı. Bunlar büyük, cüsseli, ortalama 18 cm uzunluğunda, gerdanı ve kanat lekeleri kara, öbür bölümleri açık kahverengi olan kısa kuyruklu türlerdir. Kalınca güçlü gagalarıkiraz, erik gibi sert meyve çekirdeklerini kırmaya yarar. Dayanıklı türlerdir ve hatta iki kuzey türü genellikle kutuba yakın soğuk yerlerde görülür. Çeşitli tohumların yanı sıra böceklerlede beslenir.

Türleri;
Bayağı kocabaş
Akşam kocabaşı
Kukuletalı kocabaş

İstanbul' un Güneşli köyünde bir dere...


Ayamaya Deresi,
Tavukçu Deresi,

Aya Mama deresi, Bizans dönemindeki adıyla Ayios Mamas, milyonlarca yıl öncesinde geniş bir nehrin, dere şeklinde günümüze kalmış bir kırıntısı… Yani, milyonlarca yıl önce gürül gürül bir nehir şeklinde akan bu su, gelip geçen uzun zaman süreci içinde küçülüp ufalmış ve bugünün Aya Mama deresi olarak günümüze kadar gelmiş... Dere adını, Kapadokya’nın Aksaray ili sınırları içinde, eski Mamasum, ya da bugünkü adıyla Gökçe köyünde doğup büyümüş, çobanlık yaparak geçinmiş ve İsa’nın öğretisini benimsemiş olduğu için pagan Romalılar tarafından genç yaşta katledilmiş bir Hıristiyan azizinden alıyor. İstanbul’daki söz konusu dereye adını veren Aziz Mamas’ın ilginç hikâyesi aşağıda anlatılmıtır.     

Aziz Mamas, öteki adları ile Aziz Mammes ya da Aya Mama, Hıristiyanlık aleminde ermişlik katına ulaşmış din kahramanlarından biridir. Avrupa’da bilhassa Yunanistan, Kıbrıs ve Fransa’da çok popüler olan, adının bazı kiliselere, hatta bazı küçük yerleşim birimlerine verilmiş olduğu bu aziz; tarihi kaynaklara göre Kapadokya’nın Nakida (Niğde) ve Arkhelais (Aksaray) sınırlarına yakın bir yerde, bölgenin eski ünlü volkanik dağlarından Hasan Dağı’nın (3268 m)  eteklerinde yaşamış; beslediği koyun ve keçilerden, hatta ehlileştirmiş olduğu geyik gibi vahşi hayvanlardan elde ettiği sütlerle peynir, yoğurt yapıp fakir insanlara dağıtarak yardım etmiş, etrafındakilere Hıristiyanlığı yayıp sevdirmeye çalışmış bir çobandır.
Aya Mama deresi, Bizans dönemindeki adıyla Ayios Mamas, milyonlarca yıl öncesinde geniş bir nehrin, dere şeklinde günümüze kalmış bir kırıntısı… Yani, milyonlarca yıl önce gürül gürül bir nehir şeklinde akan bu su, gelip geçen uzun zaman süreci içinde küçülüp ufalmış ve bugünün Aya Mama deresi olarak günümüze kadar gelmiş... Dere adını, Kapadokya’nın Aksaray ili sınırları içinde, eski Mamasum, ya da bugünkü adıyla Gökçe köyünde doğup büyümüş, çobanlık yaparak geçinmiş ve İsa’nın öğretisini benimsemiş olduğu için pagan Romalılar tarafından genç yaşta katledilmiş bir Hıristiyan azizinden alıyor. Gelin, İstanbul’daki söz konusu dereye adını veren Aziz Mamas’ın ilginç hikâyesine bir göz atalım:     
Aziz Mamas, öteki adları ile Aziz Mammes ya da Aya Mama, Hıristiyanlık aleminde ermişlik katına ulaşmış din kahramanlarından biridir. Avrupa’da bilhassa Yunanistan, Kıbrıs ve Fransa’da çok popüler olan, adının bazı kiliselere, hatta bazı küçük yerleşim birimlerine verilmiş olduğu bu aziz; tarihi kaynaklara göre Kapadokya’nın Nakida (Niğde) ve Arkhelais (Aksaray) sınırlarına yakın bir yerde, bölgenin eski ünlü volkanik dağlarından Hasan Dağı’nın (3268 m)  eteklerinde yaşamış; beslediği koyun ve keçilerden, hatta ehlileştirmiş olduğu geyik gibi vahşi hayvanlardan elde ettiği sütlerle peynir, yoğurt yapıp fakir insanlara dağıtarak yardım etmiş, etrafındakilere Hıristiyanlığı yayıp sevdirmeye çalışmış bir çobandır.
Bizanslılar döneminde, Kapadokyalı çoban Aziz Mamas’ın oldukça artan popülerliği, Kapadokya ve Anadolu topraklarından çıkarak Yunanistan, Kıbrıs, Girit. gibi.. Ortodoks dünyasının birçok köşesine yayılmıştır. Son yirmi yıldır Kapadokya’da yaptığım araştırmalarda; bugün de var olan Aziz Mamas’ın (gerçek ya da temsili) mezarı, Kapadokya’nın pek bilinmeyen köşelerinden birinde; eski adını gene bu azizden alan, ufak bir köyde bulunmaktadır..



Eski bir fotoğrafta, kaynağını İkitelli taraflarından alan ve Marmara Denizi’ne dökülen Aya Mama Deresi’nin Ataköy 9. Kısım mahallesi tarafından görünüşü


"Alemler, Dünyalar" anlamında eski bir sözcük...

Avalim,

Ebedi, sonsuz, ölümsüz...

Cavidan, Bengi, Mengü,

Hazar Denizi' nin petrol ve doğalgazını Bakü-Tiflis- Erzurum boru hattıyla Avrupa' ya ulaştırmayı hedefleyen projenin adı...

Nabukko-Nabucco boru hattı projesi,

Avusturya, Bulgaristan, Macaristan, Romanya, Türkiye ve Almanya ortaklığında kurulacak projeye, Giusepper Verdi' nin 1841 yılında bestelediği, Yahudiler'in Babil'den sürgün edilmelerini konu alan Nabucco adlı eseri nin adı verilmiştir. Toplam 3300 km. uzunluğundaki boru hattı projesi Hazar bölgesi ve Orta Asya Cumhuriyetlerinin petrol ve doğalgazını taşıyacak.

Bir hecenin bütün harfleri ayrı ayrı okunabildiği halde bunları birleştirememe şeklinde görülen dil bozukluğu...

Asilabi (Söz Bozukluğu),

Araplarda Müslümanlıktan önceki çağ...

Cahiliye Dönemi,

İslam tarihinde İslamiyet gelmeden önceki döneme verilen isimdir. Ya da İsa'dan sonra Muhammed'in gelmesine kadarki dönem.

Bir işletmenin ani batışı...

Krak,

Korsikalı ünlü şarkıcı...

Tino Rossi (1907-1983), 

"Marinella" nın unutulmaz sesi, mandolin çalan, ünlü müzik adamı. 

Şekerli - ballı sesli Korsika doğumlu Fransız Şarkıcı Tino Rossi, yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak 76 yaşında öldü. La cucaraca, Santa Lucia, Besame Mucho, J’Attendrai gibi şarkılarıyla tanınır.

Argoda esrar...

Esrar (Marijuana)
Kenevir bitkisinin Cannabis indica türünün çiçekleri ve tohum yataklarından elde edilen, vücutta kullanıldığında sarhoşluk ve keyif veren bitki parçalarının ve uyuşturucunun halk arasındaki adıdır.
Kuzey Amerika` da esrar, marihuana (marijuana), Jamaika` daki Ganja, Paris' te Gannavuri olarak bilinir. Esrardaki temel aktif içerik THC (tetrahidrokanabinol).


Haşhaş;        
Esrara verilen muhtelif isimler;
Afgan, Ahna, Aşk otu, Ampes, Anten,
Boom,
Cam macunu, Cigara, Cigaralık, Cuk, Chronic,
Çalı,
Dalga, Deli gonca, Derman, Diş, Davul tozu , Duman,
Elek altı, Esvet,
Fin,
Gangster, Gıya, Gia, Gogo, Gonca, Grass,
Hanteriş, Herb, Henry, Hurda,
İlaç,
Jelatin, Joint,
Kalo, Katık, Kavanoz, Kaynar, Keçi, Kendir, Kenevir, Keyf, Kıkırdama dumanı, Kına, Kuriş, Kuru,
Kubar (yaprakların preslenmiş hali),
Lahana dolması, Lübnan,
Mal, Marijuana, Mary jane, Marok, Mayın, Meryem habercisi, Mum, Mühür,
Nane, Nefes, nevale,
Ot,
Paspal, Patates, Plaka, Pot,
Saddam, Sarı çiçek, Sarıkız, Sarma, Sır, Siyah, Sündüz ,
Tereyağı çiçeği, Temcit pilavı,
Toprak,
Weed,
Yeşil, Yeşillik,
Zamazingo,

Aydın ilinde antik bir kent...

Alabanda, (Çine İlçesi, Araphisar Köyünde)
Alinda, (Karpuzlu ilçesinde)
Amyzon,(Koçarli ilçesi, Gaffarlar Köyünde)
Harpasa,(Nazilli ilçesi, Esenköy Köyünde)
Magnesia, (Germencik ilçesi, Ortaklar Bucagında)
Meandrum, (Germencik ilçesi, Ortaklar Bucagında)
Mastaura,(Menderes Nehri kıyısında)
Orthosia, (Yenipazar ilçesi, Donduran Köyünde)
Piginda, (Bozdogan ilçesi, Çamlıdere Köyünde)
Pygele, (Kusadasi ilçesinde)
Tralleis,(Aydin ili sınırları içinde)
Neapolis,( Kusadasi ilçesinde)
Euhippe, (Dalama bucagında)
Antiokheia, (Kuyucak ilçesi, Çiftlik Köyde)

28 Haziran 2009 Pazar

Bektaşilik tarikatına yeni girmiş olan acemi dervişlere verilen ad...

Torlak, (Fr. Rétine ),
Derviş,
Genç, Toy, işe alışkın olmayan (insan ya da hayvan için).
Henüz evcilleşmemiş, alışmamış (hergele).

Anadolu’daki Alevi kitleleri nitelemek üzere kaynaklarda, kızılbaş, rafızi, ışık, mülhid ve torlak gibi adların kullanıldığını görmekteyiz. Bugün Anadolu ve Balkanlar’da yaşayan Tahtacı, Çepni, Amucalı, Bedrettinli, Sıraç gibi değişik gruplar genelde Alevi olarak adlandırılırlar.  Genel olarak ifade etmek gerekirse Bektaşi sözcüğü de yukarıda değindiğimiz kitleler için kullanılmıştır. Bektaşilik Hacı Bektaş Veli’ye dayanılarak kurulmuştur. Alevilik ve Bektaşiliği birbirinden bağımsız olarak ele almak bugün gelinen noktada tarihsel ve sosyolojik açıdan mümkün görünmemektedir.
Bu gün genel olarak bu kitleler üç dinsel gruba bağlıdırlar:
Ocakzade Dedeler
Çelebiler
Dedebabalar

Dikdörtgen biçimli masa üzerinde oynanan minyatür futbol oyunu...

Langırt (Masa Futbolu),

Langırt, dikdörtgen masa üzerindeki oyuncu bebekleri bulunan çubukları yöneterek küçük topları belirli deliklere(kalelere) sokmak veya bu deliklere girmesini önlemek amacına dayanan futbol oyundur. Langırt Amerika Birleşik Devletleri' nde Almanca futbol anlamına gelen Fussball dan türetme "foosball", İngiltere'de ise " Table Football" olarak adlandırılmaktadır. İspanya'da futbolin Fransız ekolünde ise footie ya da baby-foot olarak oynanmaktadır. Langırt genellikle barlarda, publarda, birahanelerde, işyerlerinde, okullarda ve kulüplerde bir kaç kural altında oynanmaktadır.

Geleneksel Japon şarkılarına verilen ad...

Uta,
Japonca şarkı demektir. Japon halk türküsü.

Türk Tiyatrosu' nun toplumcu gerçekçi çizgideki önemli oyun yazarlarından biri...

Oktay Arayıcı (1936, Rize - 1985, İstanbul),

Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi ve Rumuz Goncagül adlı oyunlarıyla tanınmıştır. 1961'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdi. Daha öğrencilik yıllarında başlayan tiyatro tutkusuyla Gençlik Tiyatrosu'nda ve Türkiye Milli Talebe Federasyonu Uluslar arası Kültür şenliklerinde etkin rol oynadı. 1965' te TRT' ye girdi, program yapımcısı ve yönetici olarak çalıştı. 1981'de TRT'den uzaklaştırılan 101 kişi arasında Arayıcı da vardır. Kısa bir süre sonra da öldü.
 
Senaryo ve Tiyatro Oyunları;
At Gözlüğü(TRT), Babalar
Tanili Dosyası (Geçit),
Rumuz Goncagül,
Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi

Kondulu Hayriye
Dışarda Yağmur Var
,
Nafile Dünya,
Gel Nişanlanalım,

Bireşim yoluyla üretilmiş organik boyarmaddeler sınıfı ...

Azo,

Sentetik boyarmaddeler hazır petro kimyasal hammaddelere dayanarak uygun maliyetlerde boyarmadde üretimi sağlamıştır. Yüksek kalite de boyamalar, doğal boyarmaddelerle yapılan pahalı ve ayrıntılı boyama yöntemlerinin sadeleştirilmesini sağlamıştır.

Şu an kullanımda olan boyarmaddelerin %75’ i azo boyarmaddelerdendir. Azo boyarmaddeler daha kolay ve farklı kullanımlar için farklı kalitede üretilmektedir. Bunlardan bazıları kanserojen özelliğe sahiptir. Çok parlak boyamalar veren krom boyarmaddeleri de sağlık açısından zararlıdır, kanserojendir. Tekstil endüstrisinde sık sık kullanılan reaktif boyarmaddeler de tehlikelidir. Türkiye'de Sağlık Bakanlığı da 1994 yılındaki bir genelgeyle zararlı boyarmaddelerin, özellikle yasaklı azo boyarmaddelerin yurtiçinde deri, tekstil ve hazır giyim ürünlerinde kullanılmasını yasaklanmıştır. Ancak yeterli ve etkili denetim yapılamamaktadır. Bazı reaktif boyarmaddeler proteinlerle de reaksiyona girebilmekte ve alerjiye neden olmaktadır. Sonuç olarak eko-teks (öko tex) etiketlerinden her hangi birine sahip olmayan bir tekstil ürünü almak istediğimizde, bu ürünün ıslandığında boyasının çıkmıyor olmasına dikkat etmekten başka yapacak bir şeyimiz yok görünüyor.

Tanınmış bir Gazeteci ve Yazarımız...

Hıfzı Topuz,
1923’te İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni (1942), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1974-1975 yıllarında bir yıl süreyle TRT kurumunda radyolardan sorumlu genel müdür yardımcılığı yaptı.1998 Sertel Demokrasi Ödülü'ne layık görülmüştür.

Eserleri ;
Kara Afrika(1970),
Uluslar arası İletişim(1985),
Milli mücadelede Çamlıcanın üç gülü,
Başın öne eğilmesin,
İletişim’de Karikatür ve Toplum(1985),
Paris’li yıllar(1994),
Türk Basın Tarihi(1996),
Başlangıcından Bugüne Dünya Karikatürü(1997),
Meyyale(1998),
Taif’te Ölüm(1999),
Paris’te Son Osmanlılar(1999)
Eski Dostlar

Eski Kıbrıs' ın Kuvvet Tanrısı...

Bes,

Düğme ve süs eşyası yapımında kullanılan bir deniz kabuklusu...

Abalon, Kabuklu bir deniz hayvanıdır.

Ülkemiz sularında bulunan ancak halkımız tarafından bilinmeyen bir canlı türü olan abalon özellikle Pasifik Okyanusunda yaygın olup eti oldukça pahalı pazarlanan bir canlıdır. Abalon, sekiz türü olan tek kabuklu ve taşlara yapışarak yaşayan bir canlıdır. ABD, Avustralya, Japonya ve birçok diğer Pasifik ülkelerinde abalon yetiştiriciliği oldukça yaygındır. Abalon pazar büyüklüğüne 2-3 yıl süren yetiştiricilik peryodundan sonra erişmektedir. Yetiştiriciliği karasal ve denizel yetiştiricilik olarak yapılmaktadır. Her iki metodunda avantaj ve dezavantajları mevcuttur. Denizel yetiştiricilik metodu düşük bir maliyet gerektirmesine rağmen çevresel parametrelerin kontrolü daha zordur.Karasal yetiştiricilik metodu ise başlıca su, tank ve toprak temini gibi konularda oldukça fazla yatırım gerektirmesine rağmen üretimin her aşamasını kontrol altında tutmak mümkün olabilmektedir. Yemleme, temizleme, taşıma ve hasat işlemleri için daha fazla çaba gerektirmesi nedeniyle denizel işletmelerde işçilik ücretleri daha fazla olabilmektedir.

Okyanusya halklarının yiğitlik, erkeklik ve bereket tanrısı...


Tiki,

Okyanusya, Büyük Okyanus'a dağılmış adaları içine alan ülkelerden ve Avustralya'dan oluşan kıta.

İçine yalnız kürek çekenin girebildiği uzun ve dar yarış kayığı...


Skif,
İçine yalnız kürek çekenin girebildiği çok uzun ve çok dar yarış kayığı.
Tek gemiyle çekilen ağlarda ağın başlangıç ucunu taşıyan, çevirme tamamlandıktan sonra, bu ucun tekrar ana gemiye alınmasına yardımcı olan içinde genellikle 1-2 kişi bulunan küçük kayık.

İki çift kürekli balıkçı kayığı...

Tarlakoz, 

Genellikle iki ya da üç çifte kürekli olarak özellikle çok hafif olan ıhlamur ağacından yapılan bu gezi teknelerine piyade denir. Uzak yerlere kısa zamanda ulaşmak için yapılan ve “zangoç” denen büyük piyadeler, suyun üzerinde ok gibi kayıp giderdi. Bu teknelerin denize temas eden kısmı “küherba yağı” denen bir tür vernik sürülürdü.

Fransız Ordusu' ndaki Kuzey Afrikalı “Berberi” birliklerinin adı...


Zouaveler,

Zouave ismi, Berberilerin ‘'Zawawa ‘'kolundan doğru geliyor. 1830 yılında Fransızların Cezayir'i işgali sırasında oluşturulmuşlar.

Kuzey Afrika' da yaşamış eski bir Berberi Kabilesi...

İraten,
Berberiler, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir ve Fas’ ı içine alan Kuzey Afrika’nın bilinen en eski yerli halkıdır. Göçebe ya da yarı-göçebe olarak kabileler halinde yaşayan Berberi kabileleri arasında yüzlerce farklı lehçe konuşulmaktadır. İslamiyeti benimsemişlerdir. Berberi kabilelerinde toprak ve otlaklar üzerinde özel mülkiyet yoktur. Tarlalar, kur’ a ile dağıtılır. Toprak üzerinde özel mülkiyetin yerleşmiş olduğu kabilelerde ise “fallahin” adı verilen topraksız köylüler, ürünün beşte biri karşılığında işçi olarak çalışırlar.

Bağırsak solucanı...

Askarit,

Asalak olarak yaşayan solucan. Çoğunlukla atların insanların barsaklarında yaşar. Beyaz, açık sarı renktedir. Vücudu silindir biçimindedir, iki ucu sivrilmiştir. Uçlarının birinde anus, birinde ağız bulunur. Ağzının etrafında üç tane büyük dudak vardır. Bir vantuz işini gören bu dudakları ile barsaklarda tutunur. Dişinin yaptığı yumurtalar, at gübreleri ile dışarı çıkar. Çıkan kurtçuklar barsağı delerek kana karışır, o yolla da kalbe, kalpten de akciğere geçerler. Oradan da nefes borusu ile yutağa gelirler. Bundan da yutularak, tekrar barsağa gelirler ve devirlerini tamamlamış olurlar.

Uzun tütün çubukları kullanıldığı dönemde odanın ortasına yerletirilen kül çanağı...

Takatuka,

Türkiye' nin başkenti Ankara' nın bugünkü yapısını almasında önemli ölçüde rol oynamış olan Avusturyalı mimar ve şehir planlamacısı...

Clemens Holzmeister (1886-1983),

Atatürk’ün mimarı, Avusturyalı mimar, eğitimci ve suluboya ressamı, Türkiye Cumhuriyeti’ nin kuruluş yıllarında eserleri ile Ankara’ yı taçlandırmıştır.
İnnsbruck' ta Devlet Yapı Sanat Okulu' nda öğretim görevlisi olarak çalıştır. Viyana Krematoryumu'nun tasarımı ve yapımı ile görevlendirilen Holzmeister 1924 yılı başlarında tamamladığı bu yapıyla Avusturya'da tanınmaya başlamıştır. Salzburg Festspielhaus' un yenileme çalışmaları ve Toplu Konut işlerini gerçekleştirdi. 1929'da daha sonra Hitler rejimince yıktırılan ve mekan açısından dönemin en etkileyici yapılarından biri sayılan Schlageter Anıtı'nı gerçekleştirdi.

1928 yılında Almanya’nın Avusturya’yı işgali üzerine Viyana’dan ayrılarak İstanbul’a yerleşti. 11 Ocak 1937’de çıkarılan bir yasa ile açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi proje yarışmasının Birincilik Ödülü’nü kazanan Holzmeister’ ın bu yapılar içinde gerçekleştirdiği en önemli eseri 1963’te tamamlanan TBMM binasıdır.

  • Türkiye Büyük Millet Meclisi Binalar Topluluğu (1960)
  • Avusturya Büyükelçiliği (1936)
  • Ankara Harp Okulu (1935)
  • Ankara Orduevi (1935)
  • Emlak Kredi (Emlak ve Eytam) Bankası (1934)
  • Yargıtay (İktisat ve Ziraat Vekaleti) Binası (1934)
  • Bayındırlık Bakanlığı (Nafıa Vekaleti) Binası (1934)
  • İçişleri Bakanlığı (Dahiliye Vekaleti) Binası (1934)
  • Ulus Merkez Bankası (1934)
  • Milli Eğitim Bakanlığı Binası (1934)
  • TC Cumhurbaşkanlığı Köşkü (Pembe Köşk) (1932)
  • Genelkurmay Başkanlığı Binası (Erkan-ı Harbiye Binası) (1930)
  • Milli Savunma Bakanlığı Binası (1930)
  • Güven Anıtı(Anton Hanak ve Joset Thorak ile beraber),

26 Haziran 2009 Cuma

Bir Nakkaş ustası..

Mehmet Siyah Kalem,

Türk
dilinde resim yapan, ressam için eskiden verilen ad. Osmanlı döneminde nakış yapan, desen çizen, minyatür yapan sanatçılara denir. Çağı ve coğrafyası tarih içinde kaybolmuş bir nakkaş ustasıdır. Bir dizi eskimiş kaotik figürün yaratıcısı olan bu çizgi dışı nakkaşın yaşamı ile ilgili maalesef bilgi çok azdır.Şamanizm dünyasını yansıttığı resimlerde kuvvetli bir Çin sanatı etkisi egemendir.

Resimler 14.-15. yüzyıllarda Türkistan’da yapıldıkları ve Topkapı sarayında I. Ahmet döneminde (1603–1617) albüm haline getirilmiştir.Resimlerin Göçebe hayatını yansıtan günlük yaşam sahneleri Dev ve demonların (cinler) yer aldığı soyut tasvirler olarak tasvir edilmişlerdir.

25 Haziran 2009 Perşembe

Meşhur Hattatlar...

Hat sanatı, Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı sanatıdır.
  • Ali Alparslan - Aziz Efendi
  • Bursalı Fahri,
  • Davut Bektaş,
  • Hafız Osman - Hafız Yusuf - Hasan Çelebi- Hüseyin Kutlu
  • Halim Özyazıcı - Hamid Aytaç
  • İbrahim Afif - İmâd - İsmail Zühdi
  • Mehmed Esad Yesari - Mustafa Rakım
  • Mehmed Nazif - Mehmed Şefik
  • Osman Özçay,
  • Sami Efendi,
  • Şeyh Hamdullah - Şevki Efendi,
  • Taner Erdem,
  • Yahyâ Sûfî -Yakut-ı Mustasımi - Yesarizade Mustafa İzzet,

Hat türleri ...

Hat sanatı
Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı sanatıdır.
Hat sanatında sitte (aklâm-ı sitte) denin altı tür yazı vardır.

1-Kufi (köşeli),
2-Tevki,
3-Sülüs,
4-Reyhani,
5-Nesih,
6-Rika.

Nesih, sülüs, rika, tevki, tomar, muhakkak, gubari yuvarlak hatlardır. Bölgelere göre hatlar Mağribi (Kayrevani, Endülüsi, Fasi, Mağribi, Sudani), Talik (Talik, nestalik, Divani, Şikeste, Divani Celi), Uzakdoğu (Sini, Cavi)' dur.

Hatta her tür yazıtta kullanılan ve uzaktan okunabilen yazılara iri anlamında, celi adı verilirdi. Alışılmış boyutlardan daha küçük harflerle yazılan yazılara hurde, gözle kolay seçilemeyecek boyuttaki yazılara da gubari (toz) denilirdi. Kolay yazıldığı için günlük yaşamda yaygın olarak kullanılan bir yazı türü de rika' dır.

Şebnem...



Çiğ, 
Çiğ Tanesi, 
Kırağı, 
Jale,

Bitkilerin üzerinde toplanan su damlacıkları.

Stifnik asit tuzu...

Stifnat, styphnate (fuel).

Stalin' e yakın çevresince verilen ad...

Koba,

Gürcü
olan Stalin' in kendine örnek aldığı halk kahramanıdır. Robin Hood gibi, fakirlerin yanında yer alıp otoriteye karşı savaşmasıyla tanınır. Koba, "asi", "boyun eğmez" anlamına gelir. 

Stalin, gençliğinde Koba'yı bir idol saymış ve takma ad olarak kullanmıştır. Josef Stalin, daha sonraki dönemlerde kendine ''çelik adam'' anlamına gelen stalin takma adını uygun görmüştür.

Spor yarışması sırasında vücuda üstün hareket ve enerji sağlamak için kullanılan uyarıcı ilaç ...


Doping,

24 Haziran 2009 Çarşamba

Bir şeyin niteliği...

Nelik
Öz,
Gerçekte öz ile aynı olan şey. Ancak düşüncede, aracılığıyla bir şeyin varolduğu şey ile aracılığıyla bir şeyin o olduğu şey (nelik) arasında bir fark bulunmaktadır.

Niçin, neden,
Mâhiyyet, mahiyet
Keyfiyet,

Bir şeyin ön tarafı, ön yüzü...

Alnaç, Cephe,

Bir şeyin üst tarafı, geçmişi...

Sibak,(Sebk)
Bağ, Bağlantı,
Bir şeyin önceki hali, birisinden ileri geçmek, bir şeyin geçmişi.

Bir şeyin zahmetini, sıkıntısını çekme...

Muanat,

Dünyanın ilk atom denizaltısının adı...

Nautilus,
Nükleer, Atom denizaltılar Şnorkel yapmadan, aylarca su altında kalabilmektedir. Bu tür denizaltılar, enerjisini su soğutmalı basınçlı nükleer reaktörlerden sağlar. Nükleer reaktörün yakıtı birkaç sene gitmektedir. Denizaltı personeline gerekli olan hava kimyasal yollarla temizlenir. 1958 yılında hizmete giren USS Nautilus Denizaltısı ilk atom denizaltıdır. Bu denizaltı kuzey kutbunu kaplayan buz tabakasının altından geçmiştir.
Jules Verne' in Denizler Altında Yirmi Bin Fersah adlı 1870 ve Esrarlı Ada adlı 1874 yılı romanlarında anlatılan, hayal ürünü bir denizaltıdır.Jules Verne bu denizaltıyı Robert Fulton' un icat ettiği ve ilk kullanılabilir denizaltı olan Nautilus' dan esinlenerek isimlendirmiştir.

Afrika’da gruplar halinde yaşayan ve firavun faresi de denilen , boyu 30 cm kadar olan memeli bir hayvan...


Kuyruksüren(Herpestes ichneumon), Firavun Faresi,

Zarif vücutlu, kısa bacaklı, küçük yırtıcı hayvanlardır. Renkleri gri, kahverengi yada alacalı lekeleri veya çizgileri olan etcil hayvanlardır. Bir türünün kuyrukları kısadır. Uzunlukları 18-71 cm. ve ağırlıkları 0,2-5 kg arasıda değişir.

Ayaklarında beş parmakları vardır. Bir kaç cinste sadece dört parmak vardır. Tırnaklarını içeri çekemezler.Çoğunda kötü bir koku üreten anal beze bulunur. Kafaları vücutlarına göre küçük, kulakları küçük ve yuvarlak, burunları sivridir. Ağızlarında 36 ila 40 adet diş bulunur. Solucan, çekirge, kertenkele, küçük yılanlar, yumurtalar, larvalar, böcekler besinlerini oluşturur.