Translate

Descartes etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Descartes etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Aralık 2014 Çarşamba

Gerçek güzellik ...

Tokalon,
To Kalon.
Gerçek güzellik.
To Kalon sözcüğü,  Yunanca güzellik anlamına gelir. 
Gerçekten nedir güzellik?  Yunanlı filozof da sormuş aynı şekilde Grekçe, 'ti esti to Kalon' ? Halbuki görelim ve gördükçe güzele yaklaşalım diye güzeli yarattı Yaradan. Güzellik varlıklarda ve olaylarda değil, onlara yansıyan idealar alemindedir. Ünlü Halk Şairimiz Aşık Veysel Şatıroğlunun dediği gibi; Güzelliğin on par'e etmez. Bu bendeki aşk olmasa.



Güzellik,  (Fr. beauté ),
Görme ve işitme duyuları aracılığıyla, hoşumuza giden ve bizde hayranlık duygusu uyandıran biçim ve ölçülerin oluşturduğu uyumlu bütün.
Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran.
Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde  anlamındadır.

Grekçe olan to kalon sözcüğü, güzellik gerçek güzellik, anlamında kullanılmıştır. Türkçede güzel sözcüğünün kullanımına benzer, iyi, hoş gibi manalar verilmiştir. Eskinin meşhur güzellik kremi, Tokalon markası. Günümüze kadar gelmiştir. 

Güzellik kavramına duyusal açıdan bakıldığında, mutlak ve öz olarak düşünceler özleminde, Tanrı katındadır. O güzellik her zaman ve her yerde geçerli olan mutlak güzelliklerdir. Zaman ve mekan dışındadır.
Estetik, Sanat felsefesi ya da güzellik felsefesidir. Dolayısıyla estetiğin en temel kavram, güzelliktir. Güzellik, çağdan çağa, toplumdan topluma ve insandan insana, hattâ insanın yaşına, mesleğine, içinde bulunduğu sosyal ve psikolojik duruma göre değişen bir değerdir. Zaten insan gerçek bir dünyada kendi koyduğu, yaygın kabul gören değerleriyle yaşar.  
Estetiğin temel kavramı güzelliktir ve amaca bağlı değildir.  Duyusal faaliyetlerimizin güzelle ilgili kısmını inceleyen sanat veya güzellik felsefesine estetik denir. 

2 Kasım 2009 Pazartesi

Adını ve kaynağını ünlü bir Hollanda' lı ilahiyatçıdan alan Hıristiyan öğretisi...


Jansenizm - Janseniusçuluk,

Descartes usçuluğtıyla Augustinus tanrıcılığını uzlaştırmaya çalışan Piskopos Tansenius'un öğretisi. Hollandalı piskopos Cornelis Jansenius (l585-1638)'e göre insan günahlarla yüklü bir yaratıktır ve ancak tanrı bağışıyla kurtulabilir. Tanrının kendisini bağışlamasını dilemek ve beklemekten başka yapabileceği hiç bir şey yoktur.

Dilimizde Jınsenius'culuk ve Jansen'cilik deyimleriyle de dile getirilen bu öğreti tümüyle Augustinus anlayışına dayanır ve insan özgürlüğünü yadsır. İnsan özgürlüğüne büyük bir pay ayıran Cizvitcilik'e karşı çıkan ve onunla 'büyük bir savaşıma giren Jansenizm, aynı zamanda bir Hıristiyan tarikatı olarak, Port-Royal manastırında toplanan düşünürlerce benimsenmiş ve izlenmiştir. Arnauld, Nicole, SaintCyran, Loncelot ve Blaise Pascal gibi düşünürlerin elinde işlenen bu öğreti sonunda tüm gizemciliğe varmıştır. Özellikle Jansenci Blaise Pascal (1623-1662), Augustinusçuluğun ve onun bir XVII. yüzvıl biçimi olan Jansenciliğin gizemciliğe dönüşmesinde büvük rol oynamıştır.

Bilim alanından başarılarla yola çıkan bu çok akıllı matematikçi sonunda isi tam bir mistikliğe dökmüştür. Önceleri aklına pek güvenirken sonra aklından da kuşkulanmaya başlayan Pascal, bu kuşkusuyla Descartes'dan ayrılmaktadır. Descartes'la birlikte matematiği en kesin bilim saymakta, oysa matematiğin de içinden çıkamayacağı sorunlar bulunduğunu, bu sorunların ancak gönül sezisivle çözülebileceğini söylemektedir.

Sayıların kesinliklerinden bir sonuca varamayan büyük matematikçi ve fizikçi Pascal, Düşünceler (Pensees) adı altında toplanan notlarında Tanrı’nın büyüklüğünü belirtmek için İnsan'ın küçüklüğünü tanıtlamaya çalışıyor. Hangi yöne dönse karşılaştığı sonsuzluk, yücelik onu korkutmaktadır. Soruyor: Bu sonsuzluğun içinde insanın değeri nedir? Her şey bir hiçlikten çıkıp sonsuzluğa doğru sürüklenmektedir. Eşyanın ne ilk nedenini ne de son ereğini tanıyamamak umutsuzluğu içinde ancak gelip geçici birtakım belirtilen seyretmekten başka ne yapabilir insan? Bu akıl durdurucu akışı kovalamaya kimin gücü yetebilir? Öyleyse haddimizi bilelim. Aklımızı yitiren bu sonsuzluk Tanrı gücünün en büyük niteliğidir. İnsan ancak bir şey bilebilir, diyor Pascal: Yakında öleceğini. Bundan başka hiç bir şeyi kesinlikle bilemez. Ölüme karşı gözlerimizi kapamaya çalışmak neye yarar, gerçek şu ki, ister açıklayalım ister açıklamayalım, bu ölüm hepimizi korkutmaktadır.

Şu halde Tanrı'ya inanarak bu korkudan kurtulmak daha karlı değil mi? Tutun ki bir kumar oynuyorsunuz, ya yazı atacaksınız ya tura. İkisinden birini seçmek zorundasınız. Tanrı’nın yokluğunu seçerseniz bir iki geçici mutluluk elde edebilirsiniz ama ömrünüz de ölüm korkusu içinde kıvranmakla geçer. Tanrı’nın varlığını seçmek her bakımdan daha yararlıdır, çıkarınızı düşününüz. Pascal bu düşüncesiyle bir çeşit Faydacılık, Pragmacılık yapmaktadır. John Stuart Mill (1806-1873)'den 'önce faydalıdan yana olmak gerektiğini, William James (l842-1910)'den önce pratik işe yararlığı savunmaktadır.

Kimi insanlar, diyor Pascal en üstün iyi'yi başkalarına söz geçirmekte, kimileri bilimsel araştırmalarda, kimileri de şehvette aramışlardır. Oysa en üstün iyi, hiç bir küçülme ve kıskançlık duymaksızın herkesin birden olabilen'dir. Buysa Tanrı'dır.

14 Mart 2009 Cumartesi

Bedenin yaşama gücü...


Ruh,

Ruh, din ve felsefede, insan varlığının maddi olmayan tarafı ya da özü olarak tanımlanır ve genellikle bireysellikle (zât) eşanlamlı olarak ele alınır.Teoloji'de ruh kişinin ilahîliğe iştirak eden kısmı olarak tanımlanır ve genellikle bedenin ölümünden sonra kişinin varlığını sürdüren kısmı olarak ele alınır.
İslam’da da Hıristiyanlık'ta olduğu gibi, ruhun ana rahminde bedenin oluşmasıyla birlikte var olduğu kabul edilir.Ruh kavramı Sufizm ya da Tasavvuf ‘ta daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.