Translate

derin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
derin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ekim 2014 Çarşamba

Derin soğukları inceleyen bilim dalı ...

Kriyoloji,
İng. cryology, 
Frn. cryologie.
Eski Yunanca buz anlamına gelen krýos,  sözcüğünden türetilmiştir.

Kriyoloji, kar, buz ve donmuşŸ toprak bilimidir.

Derin soğukları inceleyen bilim dalı.
Derin soğuk bilimi.
Buz bilimi.


Bu bilimle uğraşan bazı bilim adamları, örneğin Avusturya'da Kriyoloji uzmanı Philip Rhoades yönetiminde bir tim ölüleri gelecekte dirilmek üzere dondurup saklıyorlar. Bu iş için büyük bedeller ödeyerek  müşteri olan ölüler de var. 

Bu işlem için damarlardaki kan çekilip yerine koruyucu kimyasal bir sıvı, enjekte edilerek,  metal sandıklarda çok düşük sıcaklıkta, sıvı nitrojen  (-153 °C ) içerisinde ileride kullanılmak üzere saklanıyor. Ya tutarsa ...

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Hatay yöresine özgü su muhallebisi...

Haytalla,
Gaziantep ve Hatay yöresine özgü, bir tür su muhallebisi .
 
Malzemeler;
1 su bardağı buğday nişastası, 3 su bardağı süt, 1 su bardağı su, 1 tatlı kaşığı pudra şekeri
 
Şerbeti için; 1,5 su bardağı  su, 1  su bardağı şeker, 1 yemek kaşığı gül suyu
 
Süslemek için; Nar Taneleri

Yapılışı;
Derin bir tencerede,  süt, su, pudra şekeri ve nişasta karıştırılıp iyice eritilir. Harlı ateşte kaynayana kadar devamlı karıştırılır ve kaynadıktan sonra 15 dakika daha pişirilir. Orta boy derince bir kalıp hafifçe soğuk su ile ıslatılır ve pişen nişastalı muhallebi içine dökülerek soğumaya bırakılır.
 
Muhallebi soğurken 1,5 su bardağı suya, 1 su bardağı  şeker ilave edilerek şeker eriyene kadar kaynatılır ve soğutulur. İçine  gül suyu ilave edilerek şerbet hazırlanır. Hazırlanan şerbetten 2 su bardağı  iyice soğumuş olan muhallebinin üzerine dökülür. Muhallebi orta büyüklükte küpler halinde kesilir. Kaselere konulur ve üzerine şerbetinden eklenerek ve nar taneleri ile süslenerek servis yapılır.

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Sünger avcıları tarafından, 45 metreden derine dalan üst sınıf dalıcılara verilen ad...

Mancorna, (Bir denizcilik terimidir).

Nargile dalışında 45 metre derinliğe dalmış olan dalgıç. Sünger avcısını bu lakap ile anmak bir tür saygı gösterisidir. Derin su süngercilerine verilen isim.
40 metreden daha derine dalış yaparak sünger çıkartan derin su süngercilerine verilen isim.

Mancorna Dalgıç;
  • Efsanevi sünger avcılarının günümüz temsilcileridir...
  • Dalış emniyeti için gerekli düzeni oluşturur...
  • Göbek suları dışında derin dalar...
  • Oniki ay boyunca açık sularda apiko dalış yapar...
  • Her türlü hava şartlarında emniyeti tedbirlerini alarak dalar...
  • Tabiatın doğal dengelerini korur...
  • Bilgi ve becerilerini başkaları ile paylaşır...
  • Denizcilik gelenek ve göreneklerine gönülden bağlıdır...
  • Araştırmacı ve yenilikçidir...
  • Pusulanın merkezi gibidir, etrafını objektif olarak 360 derece görür ve olayları buna göre değerlendirir...
Aksona: Süngercilerin sık sık kullandığı bir kelime, dipte basınç altında vücuda alınan gazların deniz yüzüne çıkarken belirli metrelerde beklenerek vücuttan atılması işlemi.
"Aksona" süngercilerin yüzlerce kere tekrar ettiği bir kelime. Yabancılar buna dekompresyon, kısaca "deko" diyorlar. Dalgıçlar denize daldıklarında hava solumaktadırlar. Soludukları bu havanın içerisinde % 79 oranında bulunan azotu da alırlar vücutlarına. Dipte basınç altında vücuda alınan bu gazların yukarıya deniz yüzüne çıkarken belirli metrelerde beklenerek yapılan dinlenmelerde vücuttan atılması ve denge sağlanması işine "aksona" deniyor.
 
Bundan 45- 50 sene öncesine kadar Bodrumlu süngerciler, Çanakkale Boğazı’ ndan İskenderun’ a, Kıbrıs’ a ve Kuzey Afrika kıyılarına kadar düzenlenen uzun seferlerde canları pahasına denizin dibinden çıkardıkları süngerleri ihraç ederek, ülkemiz ekonomisine katkıda bulunmuşlardır.  Mancorna denilen, derin su, sünger avcılarına verilmiş isimdir. Bu seferler esnasında vurgun yiyerek ölen dalgıçlar sahillerde defnedilir ve diğerleri sünger avcılığına devam ederler. 

Sünger deniz dibinde kayalara yapışık olarak yaşayan tek hücreli bir canlıdır ve planktonlarla beslenir. Ülkemiz denizlerinde ticari değeri olan veya olmayan pek çok sünger çeşidi vardır. Deniz biyologları sayılarının yüzleri aştığını söylerler. Ekonomik olan, ticari olan cinsi ise 5-6 tanedir. "Karamanya süngeri" de denilen "Akdeniz Bal Peteği" cinsi olanı en makbul olanıdır. Karamanya aslında bizim süngercilik dilinde Bodrum'dan Antakya Samandağı'na kadar olan kıyı şeridine verilen addır. Süngerci aslında "Akdeniz' e süngere gidiyorum" demez. "Karamanya' ya gidiyorum ya da çıkıyorum" der. Yurtdışından bir alıcı, sünger tüccarı geldiğinde "Karamanya süngeri" denildi mi delirir, çünkü en iyi süngerdir bu. Bir de "Türk Fincanı" denen, bizim süngerciler arasında "Melat" adı verilen  bir sünger vardır. Sonra İpsator yani "Fil Kulağı"  denilen yassı ve çok nadir bulunan bir sünger vardır. Bunlar, ekonomik, ticari değeri olan süngerlerdir. Süs olarak kullanılan süngerler de vardır; Şumba ve Marmara denizinden çıkarılan Mandaba gibi... Elde edilen süngerin %5' i yurt içinde tüketilir. Süngerin çıktığı devirlerde % 95'i ihraç edilirdi. Bodrum'dan yapılan sünger ihracatı ile ülkeye döviz girdisi sağlanmıştır. Süngercilik tehlikeli bir meslektir. Pek çok süngerci vurgun yemiş, sakat kalmıştır. Pek çok insan ölmüştür. Kıyılarda bilinmeyen yerlerde mezarlar vardır süngerde ölenlere ait, Ege ve Akdeniz kıyılarında bir yerlerde. Bugün Bodrum'da denizcilik, tekne yapımcılığı bu kadar ilerlemiş ise bunların temelinde sünger avcılığı, sünger avcıları vardır. Ama insanlar bunu unutuyorlar. Bugün artık süngercilik hayvancılık, tarım, çiftçilik, tütün, mısır, buğday, çavdar, arpa gibi unutulup gitti.

Süngercilikte iki tip tekne vardır.
Sığ Su Makinaları; artık uzun seneler bu işte çalışmış ve yorulmuş süngercilerin çalıştığı, 30 metreye kadar dalarak sünger avlayan teknelere verilen addır.  

Mancornalar ise; derin sularda avlanan genç ve dinç süngercilerin çalıştığı tip sünger avcılığı içindir. Mancornalar üç tekneden oluşurdu. Birincisi "Aktarma" dediğimiz dalgıç pompalarının ve dalgıçların olduğu tekneler. İkincisi, "Depozito" denilen kumanyanın, sünger çuvallarının olduğu tekneler. Üçüncüsü ise daha çok yaşlı ve tecrübeli süngercilerin olduğu ve "Taşarı" denen tekneler. Taşarı teknesinin kaptanları denizi ve deniz dibini çok iyi bilirlerdi. Bunlar her sabah çok erkenden denize çıkarlar ve "gangavi" denen 2-3 metre uzunluğunda ve üzerinde terazi gibi çengelleri olan bir demiri ince ipe bağlı olarak denize atarlar ve çekmeye başlarlardı. Ne zaman gangavi bir taşa takılırsa oraya bir kabak atarlardı (şamandıra gibi). Böylece taşlara kabak bağlaya bağlaya giderlerdi.Arkadan sabah hafif kahvaltılarını yapmış dalgıçları taşıyan aktarma teknesi gelir ve ilk dalgıç ilk kabağa dalardı. Her dalgıç her gün iki kez dalış yapardı. İlk dalma sırası her gün değişirdi, dün birinci olan bugün sona geçerdi. Günlük dalışlarını bitiren dalgıçlar akşam dönerler ve depozitoya yanaşırlardı. Akşam hep birlikte yemek yenir, sohbetler edilir sonra da ertesi günkü işlerine dinlenmiş olarak devam edebilmek için uykuya yatılırdı. Böyle bir sünger avı hemen hemen 5 ay kadar devam ederdi. Süngerciler Mayıs ayında kumanyalarını tedarik ederler ve denize açılırlar, ancak Eylül ayı sonlarında Bodrum'a dönerlerdi.
 
Yukarıda anlatılanlar Mustafa Cengiz'in teknesinde süngerciliğe başlamış, Bodrum’un son süngercisi olarak bilinen ‘Aksona’ Mehmet Baş' a, yani Mancornaya aittir.

22 Haziran 2010 Salı

Okyanusların çok derin kesimlerine verilen ad...

Abis, (Latince Abyssus, Yunanca Abyssos, Dipsiz'den Fransızca Abysse),

Okyanusların çok derin yeri (2000m.' den derin) ve daha özel olarak, güneş ışığının erişemediği kesim.

Yeryüzünün yarıdan fazlası abislerle kaplıdır. Abislerin özellikleri, önce sondajla (dipten örnek getiren sondaj kepçeleriyle), sonra doğrudan ulaşılarak (Piccard batiskafı, 1953) ve denizaltı, film ve televizyon çekimiyle belirlendi.
Biyolojik bakımdan abisteki koşullar yeraltı sularındaki koşulları andırır. 600 m' den derinde tam karanlık (dolayısıyla "üretici"lerden, yani alg'lar gibi klorofili! bitkilerden tam yoksunluk) ve beslenme açısından, ışık alan yüzeysel sulardaki kaynaklara tam bağımlılık. Bu bağımlılık, abisteki hayvanları üç türlü beslenmeye yöneltir. Az derinde yaşayan canlı avları yakalamak için biraz yukarı çıkmak, "hiç durmadan yağan kar gibi" (R. Carson) dibe doğru düşmekte olan ölü varlıkları geçerken kapmak, dibe ulaşan artıkları ya da dipte yaşayan canlıları (bentos) yakalayıp yemek.

Abis balıklarının çoğunda ağız, gövdeye göre oldukça büyüktür; bazılarındaysa yukarıya dönüktür (saccopharynx). Abislerin karanlık oluşu buradaki kör ya da tersine çok iri gözlü türlerin çok oluşunun nedenidir. Bu canlıların birçoğunda, hatta kendileri kör olsa bile. görebilen avları çeken (ışık saçan) organlar vardır. Dipte yaşayan canlılar büyük derinliklerdeki ince unsurlu çamura batmamak için uzun bacak ya da geniş yassı taban gibi özel organlara muhtaçtır. Abislerde hiçbir şey hızlı değişmez ve koşul sürekliliği gösteren böyle bir ortama uyarlanmış hayvanlar hızlı basınç, sıcaklık ve tuzluluk değişikliğine pek dayanamazlar. Milyonlarca yıldan beri yüzeyde kaybolmuş pek çok yaratık, yeryuvarın ve biyolojik evrimin dışında kalarak hâlâ abislerde yaşamaktadır. Abislerde yumuşak yaratıkların çokluğu ve balık iskeletlerinin kırılganlığı, derin sularda kalker oranının çok düşük olması yüzündendir. Bireylerin birbirinden ırak olması erkek ve dişinin karşılaşmasını güçleştirdiğinden, dişinin üzerinde asalak yaşayan "cüce erkek" li türler ortaya çıkmıştır.

Doğurgan ya da çabuk gelişen türlerin çokluğu, kendi yumurtalarını kuluçkalayan ya da herhangi bir biçimde koruyan türlerin varlığı da bu yüzdendir.

12 Haziran 2010 Cumartesi

Mercan balığının küçüğü...

Litrinoz (Mercan Balığının küçüğü),
Litrin, 
Mangır (100 gramdan küçüklerine denir),

Mercan (Pagrus caeruleostictus); 
Mandagöz mercan (Pagellus bogaraveo), 
Bantlı-Çizgili mercan (Pagrus auriga), 
Tongabaş Mercan, 
Kırma mercan (Pagellus acerna), 
Kocagöz Mercan, 
Antenli mercan, 
Tranca, 
Fangri (Pagrus pagrus, iri bir mercan türüdür), 
Sinarit, 
Mırmır (Lithognathus mormyrus, Mercan balıklarının en çok bilinen türü),
isimleriyle anılan türleri vardır. 

Yavrularına litrinoz denir. Karadeniz'de avlanmaz. Mercan balığı yabancı yayınlarda Comman Pandora, king of the breams (İng.), Pagel (Fra.), Breca (İsp.), Pandora (ABD), Litrini (Yun.), Krasny pagel (Rus.) isimleri ile bulunabilir. 

Vücudu yanlardan basık elipse yakın şekildedir, yüksek sırt profili elips şekli biraz bozar ama balığa mükemmel bir manevra yeteneği kazandırır. Kafası iridir, gözleri vücuduna oranla iricedir, burnu oldukça uzundur. Ağzı büyük sayılmaz ama çeneleri karagözde olduğu gibi çok güçlüdür. Tüm mercanların dişleri önde kesici, arkada azılar olmak üzere güçlü ve sağlamdır. Midyeleri, küçük kabukluları kolayca kırarak yer. Sırt yüzgeci tektir; enseden kuyruğa kadar uzanır, ön tarafında sert dikenler vardır, arka kısmı yumuşaktır. Kuyruk ve yanal yüzgeçleri de vücuduna göre oldukça gelişmiştir. Karın ve anal yüzgeçleri diğer yüzgeçleri kadar güçlü değildir. Rengi sırtta parlak kırmızı-pembe yanlarda giderek açılır karnı beyazdır. Balık sudan çıkartıldıktan sonra bu güzel renkler ne yazık ki solar. Vucudunda bantlar veya çizgiler yoktur. Pulları iridir vücuduna iyice bağlıdır yine de kazınması gerekir. Yüzme kesesi vardır. Herşey yiyicidir bununla birlikte küçük balıklar, yumuşakçalar, eklembacaklılar başlıca gıdasını oluşturur. Yerel balıklardandır göç yapmaz. Üremeleri Nisan ayından itibaren yaz boyunca nispeten sığ ve sert tabanlı bölgelerde sürer, bazen Eylül ayında da yumurta döktüğü olur. Mercan balıklarının ortalama ömürleri 15 yıl kadar tahmin edilmektedir. 

Hemen hemen tüm mercan balıkları hermafrodit özellik gösterirler, yani hem dişi hem de erkeklik özellikleri bulunur. Bazı dişiler üç yaşından sonra (17-20 santim boya gelince) cinsiyet değiştirerek erkek olurlar. Mercan balığı 60 santim boy ve 3,5 kilo ağırlığa kadar büyüyebilir. Sıcak ılıman iklimi severler ve bu tür iklime sahip denizlerde yaşarlar, Yurdumuz denizlerinden başka Atlantik okyanusunun her iki yakasındaki ılıman iklimli bölgelerde bulunur.

6 Haziran 2010 Pazar

Hint okyanusunda derin çukur...

Ob,

Dünya üzerinde bilinen en derin çukuru Mariana Çukuru (Challenger Çukuru),  dur. Büyük Okyanus' ta, Guam Adası' nın güney batısında, Japonya ve Endonezya arasında, iki ülkeye de aşağı yukarı eşit uzaklıkta yer alır. Derinliği, yapılan son ölçümlerde tam olarak 11.033 m.. Uzunluğu 2.542 km., genişliği ise 69 km.

Okyanuslar kıtaları birbirinden ayıran engin, açık denizlerdir. Yeryüzünün yaklaşık üçte ikisini (%70) kaplarlar ve bu alanın yaklaşık yarısında su seviyesi 3000 metrenin üzerindedir.
Okyanus kelimesi Yunanca "nehir" anlamına gelen "Okeanos"'dan gelmektedir, Yunanlılar Cebelitarık Boğazı'ndan gelen güçlü akıntıyı fark etmişler ve bunun bir nehir olduğunu düşünmüşlerdir.

Okyanuslar;
Büyük Okyanus veya Pasifik Okyanusu
Atlas Okyanusu
Hint Okyanusu
Arktik Okyanusu
Güney Okyanusu


16 Mayıs 2010 Pazar

Antalya ilinde bir mağara...

Antalya, mağara oluşumu bakımından oldukça zengin bir ilimiz olup, Toros dağ kuşağının eteklerinde kurulmuştur. Toros Dağları ana iskelet bakımından genellikle kireçtaşlarından (kalkerlerden) oluşmuştur. İldeki mağaraların büyük bir çoğunluğu da bu kireçtaşı formasyonları içinde gelişmiştir. Antalya’da yaklaşık 500 kadar mağara tespit edilmiştir. 

Bu mağaralar;

Altınbeşik-Düdensuyu, (Ürünlü köyüne 5 km. uzaklıkta, ilginç yeraltı mağarasıdır.),
Aslanlı -Yaren (Antalya'nın Kirazlı Köyü Yayla mevkiinde olan Mağara'ya gitmek için Kirazlıdan Kuşadası yolunun 3. kilometresinde Dereboğazı mevkiinde araçtan inerek yarım saatlik bir yürüyüş yapmak gerekmektedir.),
Aşıklar Mağarası, (Alanya'nın tarihi yarımadası, denize yakın yamacında iki girişli bir mağaradır. Aşıklar Mağarası'na Cilvarda burnuna doğru teknenin kayalıklara yanaşmasından sonra kayalara tırmanılarak çıkılır.),
Beldibi (Antalya'nın 26 km. güney-batısında deniz kenarındadır.),
Bucakalan (Akseki, Bucakalan, 340 m. derinliğinde mağara.),
Çimeniçi (Alanya ilçesinde bir mağara. Mağara, Alanya'nın doğusunda Cebireas güney eteğinde, Şıhlar köyü yakınlarında bulunur.), 


Damlataş Mağarası, (Alanya'nın içinde ve deniz kıyısında bulunmaktadır. Merkeze 3 km. uzaklıktadır. Toplam uzunluğu 30 m. olan mağara; kuru ve yatay mağara tipindedir.)
Dünekdibi (Akseki),
Dim-Gavurini, (Alanya merkezinin 12 km. doğusunda bulunan Cebereis dağı' nın yamacındadır. Türkiye'nin en güzel mağaralarından biridir. ),
Düdencik -Çınardibi, (Akseki, Cevizli),
Gavurini-Dim Mağarası, 
Gök Mağarası (Finike'de bulunan Gök Mağarası, mağara dalgıçlarının ilgisini çeken tatlı su kaynaklarından biridir.)
Geyikbayırı (Antalya'ya 26 km. uzaklıktaki ),
Gürleyik,

Karain (Traverten ovasından 150 m., denizden ise 430-450 m. yüksekliktedir.Antalya - Burdur karayolunun 13. km.'sinden sola dönülerek Karain Mağarası yoluna girilir. Antalya'ya uzaklığı 27 km.'dir ),
Kalpkapo (Türkiye' nin en derin mağaralarından biri.),
Karataş-Semahöyük Mağarası (Antalya'ya 115, Elmalı'ya 5 km. uzaklıktadır.)
Kocain (Antalya'nın 45 km. kuzeyinde yer alır. Türkiye'nin en geniş ağzına ve tek parça olarak en büyük galerisine sahip bir mağaradır. ),
Konakaltı (Antalya'da Atatürk Parkı'nın denize inen falezli kıyısındadır. Mağaraya karadan ulaşım yoktur. 60 m. toplam uzunluğundaki mağara yatay mağara tipindedir.)
Korsanlar Mağarası ( Alanya kalesi' nin bulunduğu tarihi yarımadanın altında bir deniz mağarasıdır. Teknelerle gidilir. )
Koyun göbedi (Akseki-Sadıklar Köyü'nün 3 km kadar güneydoğusunda bulunan mağara, Düdencik Mağarası'ndan sonra Türkiye'nin en derin mağaralarından biridir.)
Mahrumçalı (Manavgat'ın kuzeydoğusunda Gebecek köyünün biraz daha doğusundadır)
Mavi Mağara (Kaş-Kalkan arasında Kaş' 18 km. Kalkan' a 6 km. uzaklıkta)
Öküzini,

Peynirdeliği (Gedelme Yaylası mevkiindedir. Antalya'nın Kemer ilçesinden Gedelme yaylası'na kadar her türlü aracın gidebileceği bir yol vardır.),
Papazkayası (Mağara 40 m. yüksekliğindeki kıyı falezlerinin altında yer alır.),
Seycağızı (Yatay Mağara Akseki - Antalya)
Sırtlanini (Antalya, Kemer Karacasu ilçesi, Yukarı Çamarası ile Nart/Gedik köyü arasında yer alır.), 
Suluin Mağarası (Kırkgöz mevkiindeki Suluin Mğarası içindeki sarkıt ve dikitlerden dolayı daha önceden kuru olduğu tahmin edilen sualtı mağaralarından birisidir.)
Tilkiler (Yatay gelişmiş ve aktif bir mağara olup uzunluğu 7 km. dir.) , 
Zeytintaşı (Serik İlçesinin 15 km kuzeyinde bulunmaktadır. ),

2 Şubat 2010 Salı

Antalya' nın Manavgat ilçesinde bir mağara...

Mahrumçalı Mağarası, Manavgat’ın kuzeydoğusunda Gebecek köyünün biraz daha doğusundaki Mahrumçalı mahallesinin aşağısında bulunmaktadır. Uzunluğu 157 m. olan mağaranın girişe göre en derin noktası -36 m.dir. Yarı yatay, yarı aktif bir mağaradır. Sadece yağışlı mevsimlerde mağara içine su akar. Yaz aylarında mağara ısısı 16-18ºC’dir. Cebireis formasyonu ile altındaki Mahmutlar formasyonu arasındaki kontakla gelişmiştir. Mağara dolomitik kireçtaşları içinde ve mikaşist tabakaların üzerinde her iki tabakanın eğimine uygun olarak güneye doğru 15 derece dalar.

Tilkiler Mağarası,
Aslanlı (Yaren) Mağarası.

27 Aralık 2009 Pazar

Gürcistan' da bulunan, dünyanın en derin mağarası...

Krubera,(Voronja) Gürcistan, 1710 m.

Dünyanın en derin mağaraları;

1. Krubera (Voronja); Gürcistan, 1710 m.
(2001 keşif gezisi) Ukraynalı ve Rus mağaracılar (sağda) yeni bir rota izleyerek daha da derine inebilecekleri görüşünde

2. Lamprechtsofen, Avusturya, 1632 m.
(1998) Dipten yukarıya doğru incelendi. (Ana girişi dağın eteklerinde)

3. Gouffre Mirolda, Fransa, 1626 m.
(2003) Bir ekip 1733 m.’ye indiğini iddia etse de, ölçüm hatasından şüphelenildiği söyleniyor.

4. Reseau Jean Bernard, Fransa, 1602 m.
(1990) Yapılan altı araştırmada bilinen en derin mağara olarak rekoru elden bırakmadı.

5. Torca del Cerro, İspanya, 1589 m.
(1998) İki rotası da 1000 metreden derine inen nadir mağaralardan.
 

6. Sarma, Gürcistan, 1543 m.
(2003) Stone, “Bu ve Krubera’nın keşfi 1990’larda iç savaş nedeniyle sekteye uğradı” diyor.

7. Cehi 2, Slovenya, 1533 m. (20039 Slovenya)
İtalya sınırında yeralan Kanin Dağı’ndaki beş mağaradan en derin olanı.

Yozgat' ın Aydıncık ilçesinde, "İncesu" da denilen ve 35 kuş türünün barındıran bir kanyon...

Kazankaya Kanyonu,

Kazankaya; Yozgat ili Aydıncık ilçesi (Mamure–Eskiköy)'ne bağlı, Çekerek–Alaca yolunun 4 km. kuzeybatısında, Aydıncık ilçesine 10 km. uzaklıkta, ilçenin kuzeyinde yer alan bir kasabadır. Alacahöyük, Boğazköy, Zile (Zela), Pteria (Kerkenes) hemen ortasında kalan bir yerleşim diyebiliriz.

Kazankaya Kasabası'nın önemini artıran en büyük etken, doğal harika bir oluşum olan Kazankaya Kanyonu ve bu alandaki tarihi yerleşim izleridir. Girişi Kazankaya Kasabası'nda başlayan kanyonun uzunlugu 10 km.'dir. Güneyinde 1363 m. yüksekligindeki Alan Dağları, batısında ise Malbelen Tepesi yer almaktadır. Kanyon içerisinden Yeşil Irmağın bir kolu olan (Antik adı Scylax) Çekerek Irmağı geçmektedir. Irmağın aktığı vadinin her iki yanınında yükselen kayalar üzerinde duvar kalıntıları, hatıl oyuklar ve merdiven basamakları, tanrıça Kybele kabartması görülmektedir. Bir niş içerisinde, kabartma şeklinde yapılmış olan devasa boyuttaki (boyu 3.16 m) tanrıça Kybele kabartması (Bereket ve bolluğun simgesi); Çekerek Irmağı'nın diğer yanındaki kayalar üzerinde yükselen kaleye doğru bakmaktadır.

Kasabanın güneydoğusunda tabanı kayalık olan ve güneybatısından akan ırmağa sarp kayalar halinde inen tepenin adı Sarıbaba'dır. Söz konusu tepe üzerinde ve kayalıklara üzerinde M.Ö. 2000 yılının 2. çeyreği iskan izlerinden bahsedilmektedir. Kasabanın doğusunda yer alan Karagözlük Tepe denilen alanın güneyinde sırtlar halinde inen tarlalar vardır. Burası Güllük olarak adlandırılmaktadır. Güllük'te araştırmacılar tarafından Hitit mezarlığı tespit edilmiştir.

Irmağın debisinin yükseldiği zamanlarda rafting sporlarına ev sahipliği yapan kanyon, dağ sporları, doğa yürüyüşleri ve insanların suyun verdiği huzurla cezb olacağı bir huzur sunmaktadır.

21 Haziran 2009 Pazar

Antalya' nın Akseki ilçesinde bir mağara...

Eski adı Marla olan Akseki ilçesi, 1286 yılında Toroslar üzerinde kurulmuş olup Kardelen çiçeğinin ana yurdudur.

Kembos Ovası Mağaraları (Büyük Düden ve Feyzullah'ın Düdeni):
Kembos Ovası'nın sonunda, iki düden bulunur. Büyük Düden ve Feyzullah'ın Düdeni adlarındaki bu mağaralar, ovadan geçen akarsuyu çekerler. Bu düdenlerden yeraltına giren akarsu, Altınbeşik Düdensuyu Mağarası'ndan geçerek Manavgat Çayı'na karışır.
Çatdere Düden Mağarası: Akseki-Cevizli arasında bulunan Arapkırıldı Köprüsü yakınlarında, doğudaki Karakışla ve Ceceler köy yoluna 1800 m uzaklıktadır. Yatay olarak 100 m uzunluktaki Çatdere düdeni, birçok küçük derenin suyunu çeker.
Çayırönü Düden Mağarası: Akseki ilçe merkezinin 4 km güneydoğusunda, Küçük Akseki Ovası'nın kalker yapılı yamacında yer alır.
Oruç Düdeni Mağarası: İbradı ilçesindeki Ürünlü Köyü ile İbradı-Ardıçpınar yol kavşağında bulunan Oruç Mağarası, Altınbeşik-Düdensuyu Mağarasına yeraltından gelen suların yolu üzerindedir. Mağara, altından geçen yeraltı suyunun yarattığı erozyon sonucu oluşan çökmeyle ortaya çıkmıştır. Derinliği 52 metredir.
Düdencik (Düden) Mağarası: Akseki-Beyşehir yolu üzerindeki Cevizli bucağı yakınında bulunan Düdencik Mağarası, Türkiye'de saptanmış en derin mağaradır.
Sakaltutan Mağaraları: Cevizli bucağı ile Beyşehir yolundan ayrılan ve Süleymaniye Köyü'nden geçerek Mortaş Alüminyum Madeni'ne giden yolun kıyısında, dikey bir uçurum olarak açılmış 300'er metrelik iki kuyudan oluşmaktadır. Düdencik mağarasından sonra Türkiye'nin en derin mağaralarıdır.
Handos Mağarası: Akseki-İbradı yolunda, Manavgat Çayı'nın üzerindeki Irmak Köprüsü'nün birkaç yüz metre kuzeyinde, Üzümdere Köyü'ne giden yolun kıyısındadır. Mağara'nın 40-50 m derinliğindeki suyu, yağışlı mevsimlerde yükselerek taşar ve bir dere halinde Manavgat Çayı'na dökülür.
Akpınar Mağarası: Eynif Ovası'nın 2 km kadar kuzeyindeki Akpınar Mağarası'nda bulunan yeraltı deresi, 35 km güneyde Oymapınar Baraj yerindeki kaynaklara ulaşır. Akpınar Mağarası, içindeki yeraltı deresinin en uzun mesafe kat ettiği mağara olması yönünden önemlidir.
Koyun Göbedi Mağarası: Sadıklar Köyü'nün 3 km kadar güneydoğusunda bulunan mağara, Düdencik Mağarası'ndan sonra Türkiye'nin en derin mağaralarından biridir.
Cavurini Mağarası: Mahmutlu Köyü'nün 2 km kadar güneydoğusunda, Tuzaklıdağ'daki Gavurini Mağarası, 80 m uzunlukta küçük bir mağaradır. Yakınında, derinden gelen bir yeraltı deresinin sesi duyulan Ayıini Mağarası vardır. Bu yörede ayrıca çok sayıda mağara oluşuğuna rastlanır.
Karadağ Mağarası: Akseki-Beyşehir yolunun, Bademli-Süleymaniye köyleri arasındaki Orman Bakımevi'nden güneye ayrılan Kuyucak yolu üzerinde ve yaklaşık 1335 m yüksekliktedir. Mağaranın 1 km kuzeyinde Sözler Kalesi kalıntıları vardır. 350 m uzunluğundaki mağarada, tarih öncesi insanlarının yaşadığı sanılmaktadır.



Antalya ilinde bulunan Mağaralar;
Akarca, Akpınar,  
Altınbeşik,
Arkaca,
Ayıini Mağarası,
Bucakalan,
Cavurini,
Çayırönü Düden,
Düdencik (Düden),
Gürleyik,
Handos,
Karadağ, Kocadüden, Koyun Göbedi,
Oruç Düdeni,
Sakaltutan,
Ürküten,

9 Haziran 2009 Salı

Uçurum...

Yar,
Cürüf (Osmanlıca),
Varta, Cerr, Gaş, Kalar,

Yükselti farkının aniden değiştiği yerlerde meydana gelen yeryüzü şekilleridir.

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Türkiye' deki Kanyonlar...

Kanyon
Dünya yüzeyinde nehirlerce oluşturulmuş derin vadilere verilen ad.

Akdağ-Tokalı (Afyonkarahisar),
Aydos Kanyonu (Kastamonu)
Eşençayı Kanyonu(Muğla)
Göynük Kanyonu (Antalya-Kemer-Göynük Beldesi),
Göksu (Orta Toroslarda),
Güver Kanyonu(Antalya)
Horma-Hacıveli (Kastamonu)
İncekaya (Karabük-Safranbolu),
Kapuz-Kırk Urgan (Muğla-Ula)
Kısık (Kastamonu)
Kirpe Kanyonu (Düzce)
Köprüçayı (Isparta),
Köprülü (Isparta-Sütçüler ilçesinde başlayan ve Antalya'da denizde biten),
Kura,
Lamas (Mersin'in Erdemli),
Sadağı (Bursa-Orhaneli)
Sakaralan (Safranbolu),
Saklıkent (Fethiye-Bey dağları),
Şeker (Kastamonu)
Şirin (Kastamonu)
Tokatlı, Bulak, Düzce, Sırçalı ve Sakaralan kanyonları(Safranbolu)
Ulubey (Uşak-Ulubey, Ulubey Canyon) ABD' deki Arizona Eyaleti sınırları içersinde bulunan Büyük Kanyon' dan sonra dünyanın en büyük 2. kanyonudur.
Valla Kanyonu (Kastamonu)
Yazılı (Isparta-Sütçüler),