Translate

31 Mayıs 2010 Pazartesi

Doğu Anadolu' da bir dağ ...

Ağrı Dağı (5165 m.) , Akdağ, Aladağ, Allahuekber Dağı (3.111m), Artos Dağı,
Başet Dağı, Bingöl Dağı,
Cilo Dağı (Reşko tepesi 4.168m.), Cudi Dağı,
Çakmak Dağı (3.060m), Çimen Dağı,
Engizek Dağı, Erk Dağı, Erek Dağı, Esence Dağı,
Gündizin Dağı,
Hacreş Dağı, Hazarbaba Dağı (2.285m.), Hinbit Dağı, 
Hirabit (Van ilinde yüksek bir dağ).
İsabey Dağı, İspiriz Dağı (Van Başkale),
Kargapazarı Dağı, Keşiş Dağı, Kısır Dağı, Karasu Dağları, Kop Dağı,
Manda Dağı, Mengene Dağı, Mercan Dağı (3.463m .), Mor Dağı, Munzur Dağı,
Narkut Dağı, Nemrut Dağı, Nurhak Dağı,
Palandöken Dağı (3271 m. Erzurum), Perli Dağı (3.200m) , Pir Reşit Dağı,
Sat Dağı (Irak sınırında),
Süphan Dağı (4058 m.),
Şerafettin Dağı, Şevli Dağı, Şuşans Dağı,
Tendürek Dağı (3.542m.),
Yanlız Çam Dağı,

Yemeği yapılan, ıspanağa benzer bir yaban otu...

İbi; Yemeği yapılan, ıspanağa benzer yabani bir ot.
Evelik, Develik; Yaprakları yenilebilen, tohumlarından da çay yapılan ıspanağa benzeyen bir çeşit ot.
Hoşkuran; Ispanağa benzer, yenilebilir bir kır bitkisi.
Pazı; Ispanağa benzeyen bir bitkidir.

Ispanak, zekayı güçlü tutar. Karaciğer, yumurtalık, kolon ve prostat kanserlerinden korur. Besin değeri bakımından en zengin gıdadır.

Merhametli, yufka yürekli...

Rakik,
Merhametli, yufka yürekli.

İtalya' nın Sicilya Adası' nda üretilen ünlü bir şarap...

Marsala Şarabı,

İtalya’nın mafyasıyla ünlü bu sıcak adası, aslında son 10 seneye kadar önemli bir şarap merkezi sayılmazdı. Daha çok kurutulmuş üzümden yapılan tatlı beyaz şaraplarıyla, “Passito”larıyla ve alkolle güçlendirilmiş tatlı şarapları Marsala’ larıyla ünlüydü.   Marsala Sicilya’ nın batı bölgesinde yer alır. 1798’ de İtalyanların kendi şaraplarını, İngiltere’ ye tanıtmak için üretilmiştir ve yine İngiltere’ye taşınması sırasında içine brandy eklenerek kuvvetlendirilmiştir. Günümüzde İtalyanlar yemeklerinde Marsala’ yı kullanırlar. Marsala yemek öncesi ve ilk yemekle birlikte servis edilir. Günümüzde parmesan, gorgonzola, roquefort gibi peynirlerle servis edilir.

Marsala Şarabı, Sicilya' nın batısında üretimektedir. Mayalanacak şıra, fıçılara doldurularak güneşe bırakılır. Üzüm cinsi, toprak ve iklim benzeri etkenler şarabı farklı bir tada ulaştırmıştır.

Mermilerde ve ateşli silahlarda çap...

Kalibre, (Fr. calibre), 
Mermilerde, ateşli silahlarda çap.

Yivli Silahlarda kalibre yani çap, namlu içindeki karşılıklı iki set arasındaki açıklığı gösterir. Bu konuda Amerika ile Avrupa (İngiltere hariç) ülkelerinde kulllanılan ölçü sisteminin farklı olmasından dolayı, çapları kendi ölçü birimleri olarak ifade etmişlerdir. 

Örneğin: Amerika Birleşik Devletleri’ nde 22 kalibre bir silah namlu içindeki karşılıklı iki set arasındaki açıklığın 0.22 inch olduğunu gösterir. Bunu Avrupa ölçü birimine çevirmek için 1 inch = 2.54 cm olduğuna göre 0.22 x 2.54 = 5.5 mm’ dir.

Domuzlahanası, yılanyastığı, gibi adlar da verilen ve yaprakları sebze olarak kullanılan bitki...

Nivik (Arum maculatum).
Tirşik pancarı, Yılan Otu,Yılan Dili, Ayı Kulağı, Yılan Yastığı, Yılan bıçağı, Kabargan, Avupancarı, Yılan Ekmeği, Domuz Lahanası,

Nivik, özel olarak ekilip yetiştirilen bir bitki değildir. Bir önceki yılın çiçeklerinden dökülen tohumlardan çıkar. Eğer çıktığı arazi sürülüp işlenen bir araziyse, daha iyi büyürler ve daha taze olurlar. Bizim bölgemizde  daha çok ekilip biçilen tarlalarda ve kırlarda kendiliğinden Doğal olarak yetişir. Bu niviklerin 2 cinsi vardır biri Bitkinin  yaprakları boy ve en olarak biraz daha küçük yenilebilen türü, diğeri ise yenilmeyen yaprakları boy ve en olarak büyük olan  zehirli öldürücü bir cinstir.  Nivik   belirli aylarda yapraklarının genç olduğu dönemde toplanır.

Kaynatılırken kaynama esnasında çıkan yeşil köpükler alınır. Bu köpükler otun zehrinin  çıktığını göstermektedir. Yerken Fazla çiğnememeye özen gösterilir çünkü bitkinin zehri damaklara ve boğaza gıdıklama gibi bir his bırakır. Kahraman Maraş yöresinde bu bitkinin çorbası yapılır ve adıda Tirşik Çorbasıdır.

Nivik Yemeği;
Malzemeler: 2 kg taze bitki, 1 kg yoğurt, 1 su bardağı döğme, 1 su bardağı nohut, 1 yemek kaşığı tuz, 1 litre su, yeteri kadar un.
Hazırlanışı: Önce tencere içerisinde su hafif ateşte ılık hale getirilir. İçerisine döğme, nohut, tuz ve yoğurt konularak karıştırılır. Bu esnada toplanıp temizlenen ve ince ince doğranmış bitki ilave edilir. Üzerini kaplayacak şekilde un serpilir. Daha sonra tencerenin kapağı sıkıca kapatılır ve sofra beziyle sarılır. 1 gün kadar beklemeye alınır. Sonra tencere kaynamaya bırakılır. Kaynama esnasında çıkan yeşil köpükler alınır. Bu köpükler otun zahirinin çıktığını belirtmektedir. Köpükler bitinceye kadar kaynatılır. Sonra biraz dinlendirilerek servise hazır hale gelir.


 

Molière'in "Hastalık Hastası" adlı oyunundan Ahmet Vefik Paşa' nın yaptığı uyarlama....

Meraki,

Ahmet Vefik Paşa'nın Molière'in Hastalık Hastası oyunundan uyarladığı Meraki, hastalık ve ölüm kuşkusu ile çevresindekilerin ve kendi yaşamını kâbusa çeviren bir insanın düştüğü gülünç durumları sergilerken, Molière'in takıntısı olan hekimler için de bir taşlama niteliği taşır.

Hastalık Hastası, bu büyük komedya ustasının son oyunudur; kendisi bu oyunda başrolü (Argan-Meraki) canlandırırken, oyunun 4. gecesinde (17.5.1673) sahnede hastalanmış, evine kaldırılan yazar, sabaha karşı yaşamını yitirmiştir.

1918-1961 yılları arasında yaşayan ve toplumsal gerçekçi bir anlayışın egemen olduğu yapıtlarıyla tanınan ressamımız...

Haşmet Akal, (d. 1918, İstanbul, ö. 1960, Ankara), ressam.İlköğrenimini Galatasaray’ da tamamladıktan sonra, Haydarpaşa Lisesini bitirdi. 1938’de girdiği İDGSA Resim Bölümünde, Leopold Levy’nin yanında çalıştı. Bu atölyeden yetişen ressamların, 1940’ta bir araya gelerek kurdukları ‘’Yeniler Grubuna’’ katıldı. 1946’da Akademiyi bitirdi. Üç yıl sonra devlet bursuyla gittiği Paris’te Andre Lhote ve Fernand Leger gibi ressamların atölyelerinde çalışma olanağı buldu. Jean Metzinger’e bir süre asistanlık yaptı. Kuzey Fransa’da restore edilen bir kilisenin açmış olduğu yarışmayı kazanarak gittiği Valenciennes kasabasında duvar resimleri uyguladı.1953’te yurda döndü.

1954’te Yapı Kredi Bankasının açtığı ‘’İstihsal’’ konulu yarışmada, Balıkçılar adlı kompozisyonuyla derece aldı. Aynı yıl İstanbul’da (Beyoğlu Şehir Galerisi), eski ve yeni resimleriyle kapsamlı bir sergi düzenledi. 1955’te meclis resimleri için düzenlenen gezi nedeniyle, Adana’da topladığı belgelerin ışığında, yöresel çalışmalar yaptı. Bu resimlerle Adana’da bir de sergi açtı. 1956’da Mersin Lisesinde resim öğretmenliğine başladı. Burada kaldığı dört yıl içinde sergiler yaptı, öğrencileriyle Elek adlı bir dergi çıkardı ve tiyatro çalışmalarına katıldı. 1960’ta, Ankara’da açtığı serginin ilgi uyandırması üzerine, GEE Resim-İş Bölümü öğretmenliğine atandı ise de, kısa bir süre sonra öldü.

Resim sanatımızda, ‘’Yeniler Grubu’’ ile toplu bir eğilim yansıtan sosyal-gerçekçi anlayışa bağlıdır. Figürden yana ağırlık gösteren ve çevre yaşamının özelliklerini, gerçeklere bağlı kalarak ifade etmeyi amaçladığı resimlerinde, mesajla plastik bütünlük arasında bir denge gözetmiş ve yer yer de deformasyona yönelerek anlam vurgusuna kesinlik kazandırmaya çalışmıştır.Şair Rasim Haşmet Bey`in oğludur.

Dana veya öküz derisi...

Telatin, 
Bir tür sağlam ve yumuşak dana veya öküz derisi.  Eskiden sofralar telatin denilen sağlam, yumuşak deri ile kaplanırmış.

Ağaç dikmek için açılan çukur...

Emen,

Ağaç, bağ çubuğu veya sebze dikmek için açılan çukur,
Ağaç dikmek için açılan çukur,
Ağaç ya da sebze dikmek için açılan çukur,
Bağ çubuğu dikmek için delik açmaya yarayan çubuk,
Çukur yer,
Çukur, bağ çubuğu, ağaç veya sebze dikmek için açılan çukur,

Merhamet eden, Koruyan...

Rahim,
Koruyan, acıyan, merhamet eden (Tanrı). 
Eski dilde, Koruyarak, acıyarak, merhamet ederek.

Osmanlı donanmasında ve ordusunda hafif piyade askeri...

Azap, Azab,
Osmanlı devletinde çoğunlukla garnizon askeri olarak görev yapan bir askeri birim. Sözcüğün anlamı "bekar erkek' tir. Henüz evlenmemiş genç erkekler azab yazılabilirlerdi. Gönüllülerden oluşan yayalardır. Savaşta ordunun en önünde yer alırlardı. Azablar Osmanlı ordusunun Anadolu'daki yaya askerlerinin çoğunluğunu oluştururlardı ve yerleşim birimlerinin güvenliğinin sağlanması, kalelerin savunulması gibi görevleri yerine getirirlerdi. Kara ordusu dışında, donanmada görevli deniz azapları da vardı.

Eyalet Askerleri;  
Yerli Kulu Askerler;
Azab, 
Sekban, 
Tüfenkçi, 
İcareli, 
Serhat Kulu Askerler: 
Deliler (Deli), 
Gönüllüler, 
Besliler, 
Topraklı Süvari, 
Tımarlı Sipahiler,
Akıncılar.

Kofanadan küçük lüfer balığına verilen ad...

Sırtıkara,

Lüfer (Pomatomus saltatrix), 
Vücutları uzun, sırt yüzgeçleri iki tane, kuyrukları çatallı, ağızları iri, dişleri sivri ve güçlüdür. Yan çizgi hemen hemen düz olup, pullarla örtülüdür. Yan çizgide pul sayısı 95-100 adettir. Sırt tarafı koyu mavi yeşilimtırak, alt tarafı gümüşî, yanları daha açık renk olan bu balıkların karnı parlak beyazdır. Keskin dişleri vardır. Uzunlukları 110 cm'ye, ağırlıkları 11,5 kg'ye ulaşabilir. Eylül sonu ekim başı gibi Karadeniz'de yumurtlayan balıklar İstanbul boğazından çıkmaya başlarlar.

Lüfer balığının küçükten büyüğe doğru isimleri;
Defneyaprağı, 
Çinekop, 
Sarıkanat, 
Lüfer, 
Kofana, 
Sırtı kara 

Osmanlı Devleti Ordusunda rütbeler...

Rütbeler;
Harp Okulu'ndan mezun olunca mülazım-ı evvel (teğmen), Harp Akademisi' nde birinci sınıfa geçince mülazım-ı sani, Harp Akademisi'ni bitirince erkanıharp (kurmay) yüzbaşı rütbeleri alınıyordu. Harp Akademisi' ne sadece Harp Okulu' nu iyi dereceyle bitirenler alınırdı. 

Rütbeler üstten asta sıralı olarak şöyledir: 
Müşir (Mareşal),
1. Ferik (Orgeneral),
Ferik (Tümgeneral ile Korgeneral arası),
Mirliva (Tuğgeneral ile Tümgeneral arası),
Miralay (Albay) ,
Kaymakam (Yarbay),
Binbaşı ,
Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı),
Yüzbaşı ,
Mülazımı sani (Üstteğmen) ,
Mülazımı evvel (Teğmen) ,

Çavuş ,
Onbaşı,
Nefer,

Merhamet, etme, acıma...

Gufran, (Bağışlama).
Rakik, (İnce, narin).
Rahmet, (Birinin suçunu bağışlama, yarlıgama, merhamet etme).

"Bakal" da denilen ötücü bir kuş...

Karatavuk, (Turdus merula),
Bakal,
Bozbakal, Karabakal (Bursa),
Ardıç kuşu-Paslı bakal,

Karatavukgiller (Turdidae) familyasından tüyleri kara, meyve ve böceklerle, solucan, salyangoz ve darı, kanarya yemi ve kendir tohumu ile beslenen ötücü bir kuş türüdür. Erkek karatavukların gagası parlak sarı, tüyleri siyah; dişilerin ise gagası soluk, tüyleri siyahtır. Karatavuklar kış mevsimi güneşi en çok alan kuytu alanları secer. Özellikle sık çalılıklar arasında fark edilmeden gün boyu saklanır. Çok hareketli ve hızlı uçan bir kuştur. Sık yapraklı ağaçlarda yaz mevsimi geceler. Sabahları erken saatlerde alışık olduğu yerlerde gezinir. 

Burdur ilinde bir baraj...

Onaç Barajı, (1995-2001) Onaç Çayı üzerinde, sulama amaçlı barajdır.

Karacaören Barajı, Aksu çayı üzerinde kurulu bir barajdır.
Bademli Barajı,
Belkaya Barajı,
Karamanlı Barajı,
Karaçal Barajı,
Kozağacı Barajı,
Kızılsu Barajı,
Çavdır Barajı ,

Yapraklı barajı, (Gölhisar –İbecik Yolu üzerinde kısık mevkiinde 1985-1991 yılları arasına yapılmıştır.)

Günler, gündüzler anlamında eski sözcük...


Ruzan (Farsça), Eyyam,
Ruziye, Gündüze ait, gündüzle ilgili.
Ruzane,  Gündelik, yevmiye.

Genellikle tüylü ve yapışkan yapraklı, pembe ya da beyaz çiçekli bir çalı...

Laden, 

Laden gülü, Cistrose, Tauricus, Cistaceae familyasından Cistus incantus,  cinsini oluşturan beyaz veya pembe çiçekli bitki türlerine verilen ad. Bitkinin yaprakları yapışkanlıdır. Laden bitkisi, daha çok orman yangınlarından sonra, çamın yerini almaktadır. Genellikle 50-100 cm boylanabilir. Kış aylarında yaprak dökmeyen, yeşil, bodur bir çalıdır. Yaprakları karşılıklı bir sonraki ile çapraz, üzeri hafif tüylü üst kısmı açık yeşil, alt kısmı boz renkte, eliptik veya mızrak şeklinde uca doğru sivridir. Çiçekleri açık pembe, pembe veya alımsı renkte, buruşuk veya kırışık bir şekildedir. Tohumları bir küre şeklinde, üzeri tüylü içinde tohumları vardır. 

Vatanı Türkiye’nin Ege ve Akdeniz bölgesi olup buradan önce diğer Akdeniz ülkelerine sonra da Avrupa ve Amerika’ya kadar çok geniş bir alana yayılmıştır. Türkiye’nin Akdeniz, Ege ve Marmara bölgesinde yabani olarak yetişen Laden gülü, Türkiye’nin diğer bölgelerinde de yetiştirilebilir. Laden otu (yaprak, çiçek, gül, dal ve sürgünleri) Mayıs’ tan Ekim’e kadar toplanarak kurutulur ve nemden uzakta özel kaplarda muhafaza edilir.  

Pişikleri geçirmek için kullanılır.Özellikle çocuklarda meydana gelen pişiklerde kullanılır.
Kaşıntılı, kabarcıklı, sulu egzama gibi deri hastalıklarında kullanılır. Besin alerjisinin neden olduğu deri iltihaplanmasında fayda sağlar. Cinsel uzuvlar, ağız içi, yutak, mide-bağırsak, deri ve tırnak mantarlarını geçirici etkisi vardır.

Bir kahve kaşığı ince kıyılmış Laden otu demliğe konur ve üzerine 300-400 ml sıcak su konularak 5-10 dakika demlenmesi beklenilir.Elde edilen çay demi ile yaraların üzerine  kompresi yapılır. Bitkinin uzun süre içilirse uyutmama etkisi vardır.

Batı' nın ve Hıristiyanlığın geleneksel din, ahlak ve felsefe anlayışlarını temelden eleştirmiş, düşünceleriyle bir çok yazarı derinden etkilemiş ünlü Alman Filozof...

Friedrich Wilhelm Nietzsche,
(d. 15 Ekim 1844 - ö. 25 Ağustos 1900),
"Güç İstenci", "Üstinsan", "Bengidönüş" gibi özgün fikirlerle tanınan Alman filozof.

Nietzsche, yalnızca Alman felsefesinin değil genel olarak felsefe tarihinin en ayrıksı düşünürlerinden biri olarak değerlendirilir.Kendisinden sonraki felsefe ve düşünce yönelimlerini derinden etkilemiş ve belirlemiş bir düşürdür.Felsefi söyleminde şiirsel bir dil kullanmış, uç noktalardaki felsefi argümanlarıyla her zaman anlaşılmaz, yoruma açık ve çok katmanlı bir düşünür olarak yer almıştır. Nietzsche, felsefe tarihi içindeki metafizik geleneğe, gelenekselleşmiş akılcı söylemsel yapıya, soyut öğretilere itiraz eder ve bilinen anlamdaki felsefe yapma tarzlarını yadsır. Heidegger, Foucault, Sartre, Jacques Derrida, Richard Rorty gibi filozoflar; varoluşçuluk, yaşam felsefesi, dil felsefesi, postyapısalcı felsefe gibi felsefi akımlar Nietzsche tarafından derinden etkilenmişlerdir.

Din, ahlak, çağdaş kültür, felsefe ve bilim gibi konularda eleştiriler yazmıştır. Nietzsche'nin etkileri felsefede, egzistansiyalizm ve postmodernizm üzerinde olmuştur. Değerlerin göreceliğini savunmuş, "iyi" ve "kötü" kavramlarını sorgulamış, eleştirmiştir.

Eserleri;
İnsanca, Pek İnsanca, Nietzsche'nin bu eseri ilk olarak 1878'de yayımlandı.  
Karışık Fikirler ve Maximler (Vermischte Meinungen und Sprüche) (İki bölüm), 1880. 
Gezgin Ve Gölgesi (Der Wanderer und sein Schatten). 
Özgür Ruhlar için bir Kitap (Menschliches, Allzumenschliches, Ein Buch für freie Geister)
Böyle buyurdu Zerdüşt - Herkes için ve Hiçkimse için bir Kitap, Nietzsche'nin başeseridir
Tan Kızılığı
Şen Bilim (La Gaya Scienza)
Ahlakın Soykütüğü Üzerine
Homeros ve Klasik Dilbilim
Schopenhauer'ci Felsefe ve Uygarlığı
Yunanların Trajik Çağında Felsefe
Zerdüşt Şiirine Eklemeler

30 Mayıs 2010 Pazar

Hortlak...

Ubur,
Hortlak,
Öldükten sonra dirilen kişlere denilir.  Mezardan çıkarak insanları korkuttuğuna inanılan yaratık.

Ubur; Dünya hayatını kötülükle geçirmiş ve başkalarına eziyet vermiş yaşlı kadınları öldükleri zaman toprağın kabul etmediğine inanılırdı. Bu şekildeki yaşlı kadınların öldükten sonra bir hafta veya 10 günlük bir süre içerisinde geceleyin mezarlarından dışarıya çıkıp, hayatta iken yaşadıkları yerleri çığlık atarak dolaştıklarına inanılırdı. Ayaklan altında Allah tarafından ceza olarak konan ateş korları onlara eziyet verdiğinden, ızdırap içerisinde dolaştıklarına inanılır hatta evlerin kapılanna kadar gelip dayandıkları kabul edilirdi. Halk arasında "Ubur" diye adlandınlan hortlağa silah etkili olmadığından, sesini duyunca veya kendisini görünce; "urum eline, urum eline" diye üç kez bağırmak gerekiyordu. Ubur şafakla birlikte tekrar mezanna döndüğü için gündüz bir sorun yoktu. Fakat ubur-dan kesin olarak kurtulmak için mezarını tespit edip gündüzün mezannm üzerine ardıç ağacından yapılmış bir kazık çakmak gerekiyordu. Böylece uburun bir daha mezardan çevreye dehşet saçması engellenmiş oluyordu.

Yürek çarpıntısı, çarpması ...

Daraban, (Kalp vuruşu, kalp atışı.),
Afakan,
Helecan,

"Yengeç Dönencesi", "Oğlak Dönencesi", "Kara İlkbahar", gibi romanlarıyla tanınmış ABD ' li yazar...

Henry Valentine Miller , ABD'li yazar.
(26 Aralık 1891, New York, ABD – 7 Haziran 1980, Kaliforniya, ABD) 
Yaşadığı dönemdeki edebiyat formlarının dışına çıkarak roman, otobiyografi, felsefe ve mistizmi karıştırarak kendi tarzını yaratmıştır. Kendi hayatından aldığı gerçekleri tekrardan kurgulayarak kitaplarına aktarmıştır.
1891'da Amerika New York’ta doğdu, 1980 yılında Los Angeles’ta öldü. Amerikan edebiyatı' nın ön önemli isimlerinden. Gençliği güç koşullar altında geçti. Çeşitli işlere girip çıktı. 1930-1938 yılları arasında Paris’te yaşadı, edebiyat ve sanat çevresine karıştı. Romanlarının konularını genellikle kendi fırtınalı özel hayatından aldı ve cesur bir dille aktardı. Türkçe’ye çevrilen başlıca eserleri Yengeç Dönencesi, Oğlak Dönencesi, Kara İlkbahar, Maroussi Heykeli, Anımsamayı Unutma, Seksus, Pleksus, Neksus Üçlemesi’dir.
Eserleri;
Yengeç Dönencesi
Oğlak Dönencesi
Aşk Mektupları
Big Sur ve Hieronymus Bosch'un Portakalları
Çılgın Üçlü
Neksus
Pleksus
Seksus
Rimbaud ya da Büyük İsyan
Kara İlkbahar
Hatırlamayı Hatırlamak
Cennette Bir Şeytan
Uykusuzluk
Merdiven Dibindeki Gülümseyiş
Clıchy'de Sakin Günler

Halk dilinde Domatese verilen ad...

Banadura, Gırmız, (Eskilerin dediği Domates)
İnce ve uzun, kan kırmızı, etli ve tadı güzel domateslere halk arasında verilen ad.

Domates (Solanum lycopersicum), patlıcangiller (Solanaceae) ailesinden anavatanı Güney ve Orta Amerika olan bir yıllık yenebilen bir otsu bitki türü. Peru civarında çıkarak muhtelif memleketlerde ve yaklaşık 1900 yıllarında Adana’da yetiştirilmeye başlanmıştır.

Ucuz ve bol vitamin kaynağı olan domates besleyici ve lezzetli özelliğinden dolayı dünyanın birçok ülkesinde en çok üretilen sebzelerdendir. Turfanda olarak yetiştirilebilmesi nedeni ile her mevsimde tüketilebilmektedir. İçinde A, B1, B2, C, K vitaminleri, niacin, protein, yağ, karbonhidrat, potasyum, kalsiyum ve demir bulunur. Taze olarak yenildiği gibi salça, domates suyu, konserve turşu, reçel, ketçap, şeklinde de değerlendirilebilmektedir. Tek yıllık bir bitkidir. 5-6 kg domatesten yaklaşık 1 kg salça elde edilebilir. 250-400 bin adet tohumu 1 kg gelir.

Domates Çeşitleri;
Kavata; Bir tür sert ve fazla kızarmayan domates türüdür.
Pearson, Yuvarlağa yakın oldukça düzgün şekilli kırmızı renkli eti dolgun, çok lezzetli, şartlara kolaylıkla adapte olabilen çeşittir.
Sc 2121, Geçci ve erkenci çeşitlerinin olması üretimde devamlılığı sağlaması bakımından avantajlıdır. Ayrıca meyve kalitesi yüksek, nakliyeye dayanıklı yüksek verimli ve sofralık bir çeşittir.
Sofralık; 
Start, Epona, Red Top, Sc2121, Kiraz, S.Million,  S.Gold.

Fenike mitolojisi tanrıları....

Fenike mitolojisi, 
Fenikelilerin inanç ve kültürlerinin mitolojik bütününü tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Kenan mitolojisinden ayrı bir şekilde değerlendirilemeyecek olan mitolojinin temel odaklarından biri ölen-tanrı (dying-god) miti ve bu mitin başrolünde yer alan ölen-tanrı idi. Ugaritik Kenan' da ölen-tanrı Baal' dı.
 
Adonis, (Avlamak istediği yaban domuzu ta­rafından öldürü­len Fenike Tanrısı. Karısı Aştart'ın, O'nu kurtar­mak için cehen­neme indiğine inanılırdı.).
Adon,
Astapte, (Bir tanrıça).
Baalat, (Fenikelilerin ve diğer sâmî kavimlerin en büyük tanrısı.)
Baal Tsefon, (Bir elinde hayat ağacı, diğeriyle şimşek fırlatan bir şekilde temsil edilirdi.),

El, (Fenike mitolojinde en büyük tanrısı, tanrıların babası. El' in karısı olan deniz tanrıçası Aşera tanrıların anasıydı). 
Eşmun - Eshmun, (fenike mitolojisinde bitkiler ve şifa tanrısı).
Haddad,
İştar,
Milkat, Tanrıçalar,
Mot, Ölüm tanrısı,
Şadrapa,
Tammuz,
Tanit,

Geri verme...

İade,
Alınmış bir şeyi geri verme.
Geri vermek. Eski haline getirme. 

Geri verilmek üzere başkasından ödünç olarak alınan eşya...

Ariyet,
Borç, geri verilmek üzere alınan para veya eşya; bir veya birkaç kişiye yahut bir kuruma karşı yerine getirilmesi gereken yükümlülük, ödünç.

Petrolde bulunan renksiz ve sıvı durumunda hidrokarbon ...

Oktan,
Oktan bir alkandır. Kimyasal formülü CH3(CH2)6CH3dür. 18 adet izomeri bulunur.  Oktan oranları yakıtın (benzin) kalitesini belirtmede de kullanılır. Benzinin patlamaya karşı olan direncine "oktan" denir. Asfalt tabanlı ham petrolden üretilen benzin parafin tabanlılardan daha az vuruntu yapar. Bütün benzinler bu iki türün karşımından elde edilir. Eğer karışımlerı kontrol edilmezse kaliteleri değişir.

Havai inanışında tanrılar...

Kane,
Lone,
Kanaloa,
Ku,
Pele,

Havai kökenli ve üzeri rengarenk çiçekli bir tür yazlık gömlek...

Aloha,

Kır yaşamını anlatan kısa pastoral şiir...

İdil,
Eglog,

Pastoral şiir (fr. Pastorale), Çobanlama .
Doğa güzelliklerini anlatan şiirlerdir. Kır, çoban hayatını, çıplak tabiat güzelliklerini tanıtıp sevdirmek gayesini taşıyan edebî eserlerdir. Doğaya karşı bir sevgi, bir imrenme söz konusudur. Bu söz için Türk Dil Kurumu  karşılığı önermektedir.Doğa güzelliklerinin dile getirdiği çoban ve kır yaşamını anlatan şiirlere pastoral şiir denir. Bu şiirlerde söz oyunları yapılmaz. Gösterişten ve yapmacıktan uzak yalın bir dille yazılır. Kökeninde doğaya duyulan sevgi ve özgür yaşama özlem vardır.

İdil ve eglog olmak üzere iki türü vardır.
İdil, tek kişinin ağzından yazılır. Çobanı! aşkı ve kırsal güzellikleri anlatır. Kısa şiirlerdir.
Eglog, birkaç çobanın karşılıklı konuşmasıyla yazılır. Yine, aşkı ve kır yaşamını anlatır. Çoban ve kır yaşamını, doğa güzelliklerini anlatan şiirlere pastoral şiir denir.

Geri dönen...

Raci, (Rücu. dan) Geri dönen, ric'at eden.
Eski dilde, Geri dönen.
Dokunan, ilgilendiren, dayanan.

Havai inanışında savaş tanrısı...

Ku,

1932 yılında İstanbul' da yayın hayatına başlamış aylık düşün dergisi...

Kadro Dergisi, (1932-1935), Aylık Fikir Mecmuası.

1932 yılı Ocak ayında yayına başlayan aylık, politik dergi. Kadro dergisinin kurucuları Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör, Burhan Asaf Belge, İsmail Hüsrev Tökin'di. Derginin kurucuları daha Kadrocular adıyla anılmaya başlandı.
Derginin gayesi inkılapları oturtmak ve bir ideoloji meydana getirmekti. Ekonomide devletçiliği savunuyorlardı. Kemalizmi savundu, Marksizm'den farklı bir yol izlemeye çalıştı.
Dergi üç yıl devam etti, 36. sayıda 1935'de yayınına son verdi. Rejimin yöneticileriyle ters düştü, çoğu Marksist veya Marksist kökenliydi. Recep Peker başta olmak üzere, Kemalizmi değiştirmek istemekle suçlandılar, Yakup Kadri'nin Tiran elçiliğine atanmasından sonra dergi dağıldı.

Kadro Dergisi 2012'de geri dönüyor. 
Dergi hakkında bilgi edinmek için ; http://kadrodergisi.com/

Caz müziğinde hem ritmin sürükleyiciliği hem de belirli bir üslubu anlatan terim...

Swing,
1930'lu yıllarda ortaya çıkan caz akımı. 20. yüzyılın en popüler caz hareketlerinden biri. Swing, 1920'li yılların sonlarına doğru gelişmeye başlamış ve 1940'ların ortalarına kadar da etkisini sürdürmüştür. Bu dönem müzisyenleri müziklerine rahatlık hissi ve çok sıkı olmayan bir ritim anlayışı katmış, sekizlik nota kalıbını kullanmışlardır. Bütün bunlar da 'swing hissi' ni karakterize eden önemli unsurlardır. Dönemin eserlerinin çoğu orkestralar tarafından icra edildiğinden swing dönemi aynı zamanda caz orkestralarının 'altın çağı' olarak da düşünülebilir. Ritmik yapısından ötürü bu müzik pek çok dansçıyı da kendine çekmiştir.

Üzeri çalı çırpı ile örtülmüş bağ ya da bostan kulübesi...

Dalavar,
Üstü çalı çırpı ile örtülmüş bağ, bostan kulübesi.
Üzeri dal ya da hasırla örtülü bağ, bostan kulübesi, Alacık,

Divan edebiyatında beş mesnevinin bir araya gelmesiyle oluşan yapıt...

Hamse,

Hint müziğine özgü telli çalgı....


Vina,

Sitar (Hint Telli) Sitar, üç telli demektir ve Amir Khusro tarafından icad edildiği söylenir. Tınlama, kurutulmuş su kabağından yapılan bölümde gerçekleşir ve çalgının diğer kısımları Hint meşesinden yapılır. İşaret parmağına takılan bir mızrapla çalınan yedi ana ve dokuz yardımcı teli vardır. 

Sarod, sitarın küçüğüdür ve iki tınlama bölümü vardır. On ana teli ve onbeş yardımcı teli vardır. Ana teller bir hindistan cevizi kabuk parçasıyla çalınır.  

Hindistan’da kullanılan diğer telli çalgılar Dilruba, Esraj, Tanpura, Ektara ve Mayuri' dir.

Hint müziğinde kullanılan yaylı bir çalgı...

Sarangi, Yay ile çalınan Hindistan çalgısı.

Arap rebabı gibi tek paça ahşaptan oyulmaktadır. Sapı çok geniş ve perdesizdir. Bağırsaktan yapılmış üç melodi teli vardır (bazı çalgılarda metalden dördüncü bir melodi teli daha bulunur). Ayrıca, sempatik olarak titreşip melodi tellerinin sesini destekleyen bir düzine kadar da metal teli bulunur. Sarangi dik olarak tutulur ve ses çıkarırken tellere basılmaz, tırnaklarla dokunulur. Sesi, batı çalgılarından viyola' nın sesini andırır. Nepal Sarangisi, Turk Gicek enstrumana benzer. 

Sarangi, yayla çalınan sapsız bir telli çalgıdır. Tüm gövde tek parça ağaçtan yapılmış ve oyuk parşömenle örtülmüştür. Sarangi çok farklı sesler üretebilir ve alışılmışın dışında bir teknikle çalınır.  

Hint müziğinde kullanılan dört tip enstrüman vardır. Tantu (telli), Susir (üflemeli), Avanada (vurmalı) ile zil ve gonglardan oluşan Ghana

En çok kullanılan telli çalgılar veena, sitar, sarangi ve sarod' tur .

Kuvars, mika ve feldispattan bileşmiş kayaç...

Gnays, (Alm. Gneiss). 
Gnays, magmatik veya tortul kayaçların başkalaşıma uğramasından dolayı meydana gelen metamorfik kayaçtır. Muskovitli gnays, granit-gnays, hornblendli gnays, enjekte gnays gibi türleri mevcuttur. Mika kristalleri, kuars ve feldispat içeren ve tabakalanmış bir görünüm arzeder. Gnayslar, içerdikleri minerallere, oluşum süreçlerine, kimyasal bileşimlerine ve başkalaşım sürecinden önceki ana kayacın türüne göre ortognayslar ve paragnayslar olarak da ikiye ayrılır. Ortognayslar korkayaçların, paragnayslar ise özellikle tortul kayaçların başkalaşıma uğraması sonucu oluşmaktadırlar.

İlk kez Hindistan'da dokunan, yumuşak ve hafif bir çeşit ipekli kumaş...

Süra, Sura.

Akdeniz Bölgesi' nde bir akarsu...

Alara, Alata, Aksu,  
Asi ırmağı, 
Ceyhan,
Dalaman,
Eşen (Kocaçay),
Göksu, 
Köprüçayı,
Lamas, Limonlu Çayı, 
Manavgat çayı,
Seyhan,
Tarsus çayı, 
Yakcık,
Zamantı,

Arap edebiyatında her türlü pratik ve yararlı bilgiyi içeren eğlenceli ve didaktik yapıtların genel adı...

Muhazarat,
Arap Edebiyatı, anadili Arapça olan kavim ve ulusların ortaya koymuş oldukları edebiyat yapıtlarını kapsar. Arapça Arap Yarımadası' nda ilkçağlardan beri kullanılan bir dildir. İslam dininin ortaya çıkışından sonra yayılarak İspanya'dan Endonezya'ya kadar uzanan bir alanda 600 yıl boyunca kültür dili durumuna gelmiştir. Arap edebiyatında her türlü pratik ve yararlı bilgiyi içeren eğlenceli ve didaktik yapıtların genel olarak muhazarat denmektedir.

Mısır' da rakkaselere verilen ad...

Baramika,

Eskiden Raksı meslek edinmiş kadın. 
Rakkaş’tan Rakkase.

Kadın dansçılara Mısır' da verilen ad.

İnsanın çevresindeki bütün şeylerin ruhlu olduğu inancı...

Animizm, (lat. anima, ruh, hayvan hayatının ilkesinden, Fr. animisme, İng.animism )
Canlıcılık.

Her nesnenin bir ruhi varlık veya ruh tarafından yönetildiğini kabul eden sistem. Psikolojik olaylarda olduğu gibi hayatla ilgili olayları da düşünen bir ruhun yönettiğine inanan sistem (Stahl doktrini). Stahl' ın animizmi hem mekanizme hem de vitalizme karşıdır; mekanizm, hayat olaylarını yalnız fizik-kimya olgularından ibaret sayar; vitalizm ise hayat olaylarını yarı maddi yarı manevi olan, hem fizik-kimya olaylarından hem de düşünen ruhtan ayrı bir hayat ilkesiyle açıklar. 

Şuur ve bitkisel hayat gibi iki ayrı ilkeyi varsayan vitalistlerin çifte dinamizminin (düodinamizm) aksine animistler hem hayatla ilgili olayları hem de psikolojik olayları tek bir sebebe, düşünen veya “akıllı” bir ruha bağlarlar. Özellikle Afrika ülkelerinde (Kenya, Kongo, Benin, Botswana, Madagaskar) yaygın olarak benimsenmektedir.

Kafkasya' da, Aras ırmağı' nın kolu olan bir akarsu...

Aras nehrinin kolları;

Gareso, Akuriyan (Türkiye),
Abaran(Kafkasya' da olan kolu).
Akuriyan, Metsamor, Hrazdan, Azat, Vedi, Arpa, Vorotan, Vogci, Megri (Ermenistan),
Haçın, Okçi, Kuri, Kandlan (Azerbaycan),

Aras Nehri, Türkiye' nin Doğu Anadolu Bölgesi' nde Kars' ın Sarıkamış ilçesinden doğan, 1072 km. lik nehir, Azerbaycan' da Kura Nehri' ne dökülür. Aras nehri Kars, Kağızman ilçesinin kuzeydoğusundan Türkiye-Ermenistan sınırı boyunca akmaktadır. Daha sonra Azerbaycan' ın içlerine akarak Sabirabad köyü yakınlarında Kura nehrine dökülmektedir. Sarısu ve Kura ırmağı ile birleşen nehir, Hazar Denizine dökülür.

Asya' nın kuzeyinde yaşayan Türklerde saygın ve sözü geçer kadınlara verilen ad...

Abakay,
Bir Türk boyunun adı.
Cengiz sarayında başkadın. 

25 Mayıs 2010 Salı

Habeş hükümdarlarına verilen ad...

Necaşi, Nicaşi (İng. Negus).

Etiyopya (Habeşistan) imparatorlarının sanı. Habeşistan hükümdarlarına Hz. Muhammed tarafından verilen san. Habeş Meliki olan "Eshame" nin lakabıdır. Kamus Şarihinin dediğine göre, mutlaka bu isim, Habeş Meliklerinin has isimleridir. Oromolar, Amharalar, Tigreler, Sidamolar, Shankellalar, Somalililer, Afarlar ve Gurageler Etiyopya topraklarında yaşayan belli başlı etnik topluluklardır.

Daha çok Habeşistan (Köleler Ülkesi) ismiyle bilinen Etiyopya, tarihte bilinen en eski medeniyettir. Etiyopya veya Etyopya, Sudan, Eritre, Cibuti, Somali, Kenya ve Uganda ile komşu olan büyük bir Doğu Afrika ülkesidir. Ülkenin başkenti yerel dilde "yeni çiçek" anlamına gelen Addis Ababa'dır. 

Ciddi olmayan, ciddi işlerle uğraşmayan...

Yeleme,
Havai, Hoppa,
Ağırbaşlı olmayan.

Aşkenazi yahudileri tarafından kullanılan ve "Yahudi Almancası" da denilen dil...

Yidiş, Yahudi Almancası, 
(Eşkenazi Dili - Aşkanazi Dili)

Avrupa, Amerika ve Asya’da 3.5 milyon’dan fazla Aşkenaz Yahudisi tarafından konuşulan, Cermen kökenli dil. Diğer birçok Musevi dili gibi İbrani Alfabesi ile yazılır. Zaman zaman Almanca ağzı olarak görülür.

Yidiş, İbranice ve Aramca Yahudiler' in üç temel yazı dilini oluşturur. Eşkanazi ya da Aşkenazi dili olarak da bilinen Yidiş 19. yüzyılda Yahudiler'in yerleştiği birçok yere yayılarak dünyanın en yaygın dillerinden biri olmuştur. Haçlı Seferleri nedeniyle Polonya, Litvanya, Rusya gibi Slav ülkelerine göç etmeden önce Ren vadisinde ve Fransa'da yaşayan Yahudiler'e Aşkenazi adı verilir.

Yahudilerin en eski ve değerli kitapları Tevrat ve Tanah (Yahudi kutsal kitabı) hemen hemen bütünüyle eski İbranice yazılmış olup, Yahudi tarihi boyunca geniş anlamda kullanılmıştır. Yahudiler İbranicenin aynı zamanda Tanrı'nın dili olduğunu savunurlar (Tevrat'a göre Tanrı bu dilde konuştu) ve bundan dolayı İbraniceyi "laşon akodeş" kutsal lisan olarak bilirler.

Isparta, Burdur ve Denizli' nin dağ köylerinde dokunan bir tür kaba kumaş...

Menevrek,
Kıldan dokunmuş şalvar.

Isparta' da dört katlı tezgâhlarda “dimi” denilen yünden elbiselikler ile dağ köylerinde “menevrek” denilen, sık dokumalar üretilmektedir. Ayrıca Senirkent ile Büyükkabaca, İleyüb, Yassıviran, Garip köylerinde pamuklu dokumacılık yapılmaktadır.

Burdur' da, siyah yünden “menevrek” denen şalvarlıklar, pamuktan siyah-beyaz damalı “yağnıç”isimli önlükler, çamaşırlıklar, çeşitli desenli pamuk bezler dokunmaktadır.

Denizli' de Merkez dışında Buldan, Babadağ, Sarayköy, Tavas, Kızılcabölük ve Kale ilçelerinde oldukça gelişmiş bir dokumacılık vardır. Dokumaların büyük çoğunluğunu yatak çarşafları ve alacalar oluşturmaktadır. Ayrıca birkaç köyde “kılçar” denilen şalvarlıklar da dokunur. Yine Tavas ilçesinin Kızılhisar bucağında yünden “menevrek”, “kılçar”, “çakşırlık” gibi çeşitli dokumalar ve siyah kuzu yününden şalvarlıklar üretilmektedir. Çal ilçesinin Ortaköy ve Bekirli köylerinde “akbez”, “alacabez”ve şalvarlıklar dokunmaktadır.

Bursa' nın Gemlik ilçesinin antik dönemlerindeki adı...

Kios, Prousisas,

Kios, kentin bitişiğindeki ırmağın adıdır. Körfez kıyısında I.Ö. 1390’ da kurulduğu sanılan Kentin kuruluş tarihi, İlkçağ hellen mitolojisinde ünlü bir destana dayanmaktadır. Bu destanın bir bölümüne göre; Doğu Karadeniz kıyısında Kolkhis kentinde bir kutsal ormandaki altın tüylü koç postunu ele geçirmek için yola çıkan Argo gemisindeki yiğitler yörede konaklarlarken, herakles ile Polyphemos, yoldaşlarından ayrı düşmüşler ve gemi, onları almadan yola çıkar. Böylece orada kalan Polyhemos, sonradan, Kios kentini kurmuştur.

Kios kenti, İÖ. 7. yüzyılda önce Frigya, sonrada Lydia krallıklarına , İÖ. 652’de de Kimmerlerin egemenliği altına girmiştir. İÖ. 6. yüzyıl ortalarında Kroisos tarafından tekrar Lydia topraklarına katılan Kios, aynı zamanda zengin bir liman ve ticaret kenti durumunda idi. Daha sonra Perslerin egemenliği altına giren kente, I.O. 3. yüzyılda Bithynia kralı I. Prusias kendi adını vermiştir. Prousias, Bithynia krallarından ikisinin adıdır. Kent aynı adı taşıyan diğer Prusa’ isimli kentlerden ayırt edebilmek için kent, Prusa ad Mare (Denize Karsı Prusa) adıyla da anılmıştır. I.Ö. 75’te Roma egemenliği altına giren kent, Bizans döneminde zengin bir zeytincilik ve ipekçilik merkezi durumuna gelmiştir. Kios binlerce yıldır birçok uygarlığa beşik etmesine karşılık, eskinin yıkılıp, yenisinin yapıldığı bir kent olduğundan, Antik çağdaki kentten günümüze herhangi bir kalıntısı gelememiştir.

Bursa'nın 30 km. kuzeybatısında aynı adlı körfezin kıyısında kurulmuş olan Gemlik'te, ilçeye bağlı Kurşunlu, Küçük Kumla, Büyük Kumla, Karacaali yaz turizminin yoğun olarak yaşandığı kıyılardır.

Aşık kemiği...

Kap, (eski dil) , 
Aşık kemiğinin üstü, tepesi.

Ayak, Ayak bileği, Ayak tarağı (metatarsal), Parmak kemikleri(phalanx) olmak üzere üç gruptan oluşur. Bunlardan Ayak bileği (tarsal) Ayak bileği kemikleri ; topuk kemiği (calcaneus) , aşık kemiği , kayıksı kemik , 3 tane kama kemik (1.,2.,3. cuneiforme kemikler ) ve küp benzeri kemikten meydana gelir. 

Ayakta bulunan kemiklerin en büyüğü topuk kemiğidir. Topuk kemiği aşık kemiğiyle birlikte ayağın arka bölümünü oluşturur. Aşık kemiği , kaval kemiği ile kamış kemiğinin oluşturduğu çatalın içine sokulur.

Gizli kalması gereken ya da istenen durumlarda bir adın yerine kullanılan sözcük...

Rumuz, Simge. (İng. Nickname, Takma Ad)
Gizli anlamları olan işaretler ve sözler.

Rumuz, takma ad, ayama, rumuz veya lakap, ismini açıklamak istemeyen kişilerin sanal veya gerçek dünyada kullandıkları sahte isim veya yer tutucudur. Takma adlar, Güzin Abla ve Haydar Dümen' in gazete köşe yazılarına gelen mektup ve sorularda da sıklıkla kullanılmaktadır.

Günümüz Türkçesinde, nickname, İnternette beli bir iletişim (haberleşme) hizmetini, düzenli olarak kullanmak isteyen kişinin, kendi adından farklı olarak, bu hizmeti, gerçek adını gizleyerek kullanmak için, kendine taktığı ad veya ad yamasıdır. Kullanıcı adı ile nickname arasındaki en büyük fark, İnternet kullanıcısı, adını, birinde, gizleme ihtiyacı duyarken, diğerinde, gerçek adını ya da kimliğini gizleme ihtiyacı duymaktadır.

 En güzel örneği; Rumuz Goncagül.