Eris,
Eris (Farsça Zeki, akıllı, uyanık, zeyrek, uslu demektir).
Tanrıça dişi Tanrı demektir.
Yunan mitolojisinde Kavga Tanrıçası, Uyumsuzluk Tanrıçası, Nifak Tanrıçası,
Yunan mitolojisinde Fesat Tanrıçası, Fitne Tanrıçası, Anlaşmazlık Tanrıçası,
Yunan mitolojisinde Savaş Tanrısı Ares' in kızkardeşidir.
Eris,Yunan mitolojisinde savaş tanrısı Ares'in kız kardeşi olup kavga, fitne ve fesat tanrıçası olarak bilinir. Truva Savaşı'nın çıkmasına neden olduğu rivayet edilir.
Rivayete göre; Yunan tanrılarının en dürüstü, en dindarı olarak bilinen Aiakos'un oğlu Telamonunun kardeşi Peleus ile dönemin en iyi savaşcısı olan Aşilin annesi suyun tanrıçası, gümüş ayaklı Thetis ile evlenmek için tertipledikleri düğün törenine bütün tanrıları, tanrıçaları, ölümlüleri davet etmişler. Ama fitne ve fesat çıkartarak kavgaya neden olacağını düşünerek tanrıça Eris’i düğüne çağırmamışlar.
Koca nifak tanrıçası hemen fitne ve nifak tohumlarını saçmış ortalığa. Üzerinde en güzel olana yazılı altın bir elmayı düğün alayına sunmuş. Hemen Zeus’un eşi Hera; en güzel ben olduğum için bu elma benim hakkım diyerek sahiplanmek istemiş. Amma düğünde bulunan Athena atılmış; nereden senin hakkın oluyormuş diyerek itiraz etmiş. Bu elma benim hakkım demiş. Yani çok güzel tanrıçaların arasında herkesin bildiği üzere en güzel benim diyen Afrodit almak istemiş. Güzellerin hepsi ben dha güzelim diyerek sahiplanmek isteyince ortalık karışmış. Bakmışlar olacak gibi değil. Hemen en büyük TanrıZeus’a soralım demişler. Zeus düşünmüş taşınmış bir yol bulamamış. Bir tarafta kıskanç mı kıskanç karısı, öte tarafta Atena ile Afrodit gibi ateş parçası dilberler. Zeus çözüm olarak en güzel ve doğru kararı bir ölümlü verir diyerek yakışıklı Truva prensi Paris’i önermiş. Bunun üzerine, üç kadın da Paris’in aklını çelmek etkilemek için ona cilve yapmışlar. Hatta rüşvet önermişler. Hera beni seçersen, seni Avrupa ve Asya’nın efendisi yaparım demiş. Atena sana bilgelik ve cengaverlik bağışlarım. Tarihin unutmayacağı bir kahraman olursun demiş. Afrodit ise ben sana böyle şöyle paye vermem. Ama sana ölmeden önce öyle bir dilber veririm ki, dünyanın bütün erkekleri ona aşık olur. Yine de sen bilirsin diyerek son sözü söylemiş. Dünyaya hakim olan bir cengaver mi ? Dünyanın Kahramanı mı? Yoksa aşk mı?
Akıllı adam Paris. Hemen kararını vermiş. Aşk demiş. Yani Afrodit demiş. En güzel olarak seçilen ve altın elmaya sahip olan olan Afrodit sözünü tutmuş. Paris’e, o zaman dünyanın en güzel kadını olan Yunan kralı Menelaus’un karısı Helen’i ayarlamış. Tabiki bu sonuçla Hera’nın nefretini kazanır. Truva kentinde Sparta Kralı Menelaus ile Yunanlılar (Akalar) arasında bir savaş başlar. Bu duruma en çok Eris sevinir. Bu nedenle iki ulus on yıl süre ile birbirleri ile savaşır. Düşünün fitne, nifak, bölücülük nefretle birleşince Dünya tarihi değişiyor.
Eris (Farsça Zeki, akıllı, uyanık, zeyrek, uslu demektir).
Tanrıça dişi Tanrı demektir.
Yunan mitolojisinde Kavga Tanrıçası, Uyumsuzluk Tanrıçası, Nifak Tanrıçası,
Yunan mitolojisinde Fesat Tanrıçası, Fitne Tanrıçası, Anlaşmazlık Tanrıçası,
Yunan mitolojisinde Savaş Tanrısı Ares' in kızkardeşidir.
Eris,Yunan mitolojisinde savaş tanrısı Ares'in kız kardeşi olup kavga, fitne ve fesat tanrıçası olarak bilinir. Truva Savaşı'nın çıkmasına neden olduğu rivayet edilir.
Rivayete göre; Yunan tanrılarının en dürüstü, en dindarı olarak bilinen Aiakos'un oğlu Telamonunun kardeşi Peleus ile dönemin en iyi savaşcısı olan Aşilin annesi suyun tanrıçası, gümüş ayaklı Thetis ile evlenmek için tertipledikleri düğün törenine bütün tanrıları, tanrıçaları, ölümlüleri davet etmişler. Ama fitne ve fesat çıkartarak kavgaya neden olacağını düşünerek tanrıça Eris’i düğüne çağırmamışlar.
Koca nifak tanrıçası hemen fitne ve nifak tohumlarını saçmış ortalığa. Üzerinde en güzel olana yazılı altın bir elmayı düğün alayına sunmuş. Hemen Zeus’un eşi Hera; en güzel ben olduğum için bu elma benim hakkım diyerek sahiplanmek istemiş. Amma düğünde bulunan Athena atılmış; nereden senin hakkın oluyormuş diyerek itiraz etmiş. Bu elma benim hakkım demiş. Yani çok güzel tanrıçaların arasında herkesin bildiği üzere en güzel benim diyen Afrodit almak istemiş. Güzellerin hepsi ben dha güzelim diyerek sahiplanmek isteyince ortalık karışmış. Bakmışlar olacak gibi değil. Hemen en büyük TanrıZeus’a soralım demişler. Zeus düşünmüş taşınmış bir yol bulamamış. Bir tarafta kıskanç mı kıskanç karısı, öte tarafta Atena ile Afrodit gibi ateş parçası dilberler. Zeus çözüm olarak en güzel ve doğru kararı bir ölümlü verir diyerek yakışıklı Truva prensi Paris’i önermiş. Bunun üzerine, üç kadın da Paris’in aklını çelmek etkilemek için ona cilve yapmışlar. Hatta rüşvet önermişler. Hera beni seçersen, seni Avrupa ve Asya’nın efendisi yaparım demiş. Atena sana bilgelik ve cengaverlik bağışlarım. Tarihin unutmayacağı bir kahraman olursun demiş. Afrodit ise ben sana böyle şöyle paye vermem. Ama sana ölmeden önce öyle bir dilber veririm ki, dünyanın bütün erkekleri ona aşık olur. Yine de sen bilirsin diyerek son sözü söylemiş. Dünyaya hakim olan bir cengaver mi ? Dünyanın Kahramanı mı? Yoksa aşk mı?
Akıllı adam Paris. Hemen kararını vermiş. Aşk demiş. Yani Afrodit demiş. En güzel olarak seçilen ve altın elmaya sahip olan olan Afrodit sözünü tutmuş. Paris’e, o zaman dünyanın en güzel kadını olan Yunan kralı Menelaus’un karısı Helen’i ayarlamış. Tabiki bu sonuçla Hera’nın nefretini kazanır. Truva kentinde Sparta Kralı Menelaus ile Yunanlılar (Akalar) arasında bir savaş başlar. Bu duruma en çok Eris sevinir. Bu nedenle iki ulus on yıl süre ile birbirleri ile savaşır. Düşünün fitne, nifak, bölücülük nefretle birleşince Dünya tarihi değişiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder