Translate

28 Şubat 2010 Pazar

Hindu mitolojisinde zenginlik tanrısı...

Kubera,(Lord).
Vitteşa.
 
Hint mitolojisini özetlersek;
"Ben Aditi'nin oğulları arasında Vishnu'yum; ışık veren cisimler arasında Ravi (Güneş)'yim; rüzgarlar içinde Marut'um yıldızlar içinde Şaşi (Ay)'yim. Vedalardan Samaveda'yım ben tanrıların başı İndra'yım; duyular içinde akılım; canlıların bilinç ışığıyım. Rudralar arasında Şankara (Şiva)'yım Yakshalar ve Rakshasalar arasında Kubera'yım (Vitteşa); Vasular arasında ateş tanrısı Pavaka (Agni)'yım dağlardan Meru'yum. Ermişlerden göksel ermiş Brihaspati'yim; savaşçılar içinde savaş tanrısı Skanda'yım; sulardan Sagara (Okyanus)'yım.

Eski Mısır inanışında ana tanrıça...

İsis, 
Osiris'in (aynı zamanda karısıdır ), Nephthys ve Set'in kardeşidir, Nut ve Geb'in kızları ve çocuk Horus' un annesidir. Bazı kaynaklara göre Anubis de İsis ile Osiris'in oğludur. Mısır tarihinin başından sonuna kadar, İsis, Mısır' ın en büyük tanrıçası olmuştur.

İsis’in eski Mısırca’daki adları Ast ve Esi’dir. İsis eski Yunanlılar’ın koyduğu bir addır. Hiyeroglif yazıdaki As-t ideogramı aynı zamanda, taht sözcüğünde kullanılan ilk ideogramdır. Bir başka deyişle İsis’in adının ideogramı tahttır. İsis ve Osiris Geb ve Nut’tan doğan dört ilahtan ikisidir, diğerleri İsis’e yardımcı kızkardeş Nephtys ve kötü kardeş Seth’tir. Kimi zaman başı üzerinde yer alan bir yıldız ve beyaz tacıyla, kimi zaman da kucağında çocuğunu emzirir, süt verir halde tasvir edilen ve Mısır metinlerinde Sirius gibi “vericilik” özelliğiyle nitelenen İsis, aynı zamanda Osiris’in beden parçalarını bir araya getirmeye çalışan bir ilahedir. 
 
Şefkatli bir anne gibi verici olan İsis’in diğer belirgin özellikleri sorumluluk taşıması, vazifesine bağlı olması ve sadık kalmasıdır (Osiris’e sadakati). O’ndan ilâhî anne ve sihirlerin efendisi olarak da söz edilir. Rüzgarlara, yağmurlara, ırmaklara, gemilere hükmeden, tüm suların da hükmedicisi olan İsis’tir. Yıldızı Sothis, yani Sirius-A’dır. Mısır Ölüler Kitabı’na göre, ölüm olayı ile bedenini terk eden varlıklardan tekamül düzeyi ileri olanlardan bazıları İsis’in kudretinden yararlanır, ışığa dönüşür, ilahlarla özdeşleşir ve Sirius’un “yüce kapısı”na ulaşabilirler. Şahin biçiminde resmedilen oğlu Horus ise içteki vicdan sesinin ilâhıdır. İsis’e çeşitli tasvirlerde en sık eşlik eden semboller inek , boynuzlar, küre, testi, hilal, yunus, emzirilen çocuk ya da süt verme, gemi ya da kayık, orak, kulplu haç ya da ankh ve bu ankh sembolüne benzeyen, “İsis’in düğümü” denilen semboldür. 

Hindu mitolojisinde ilk insan...

Manu,

Evrenin her an gelişmekte olduğu ve sonsuza kadar sürekli olarak gelişeceği düşüncesi Hint felsefesinin en bilimsel savıdır. Tanrı Vişnu bu savın temsilcisidir. Evrenin bir sonu olduğunu tasarımlayan halk efsanelerinde bile onun dünyanın sonuna doğru yeni bir cisimleşmeyle yeniden dünyaya ineceği ve dünyayı büsbütün yetkinleştireceği anlatılır. Hint mitolojisinin Tufan öyküsünde de balık (Matsya) olup insan Manu' yu sırtına alarak kurtaran ve insan soyunun yeniden türemesine olanak hazırlayan odur. 

Tanrı Vişnunun ünlü söylevi, Hint felsefesinin, ölüm ve görev üstüne en ilginç düşüncelerini dile getirir. Vişnu'ya göre ölüm diye bir şey yoktur, sadece oluşma ve gelişme vardır, ölüm denilen şey bu oluşma ve gelişmelerin belli birer aşamasıdır, bütün varlıklar gibi insanlar da bu aşamalardan geçerek daha üstün bir düzeyde, daha gelişmiş olarak varlaşırlar ve böylece varlıklarını sonsuzca sürdürürler. Vişnu tasarımı, bütün ayrıntılarıyla, ilkel insan zekasının en parlak belirtilerinden biridir.   

Epik Sanskrit devrine ait dille yazılmış olan "Eski Efsane" Purâna' larda, tanrı'lar,  yaradılış, kıyamet, azizlerin efsaneleri, cin, peri, evrah, evren, ilk krallara ait soy listeleri kral ve azizlerin serüvenleri, ilâhiler, dualar, mitolojik olaylar anlatılmıştır. Puranâ edebiyatını teşkil eden eserlerin her birinde beş bölüm bulunduğu kabul edilir.  Bunlar: Sarga (yaradılış), Pratisarga (yaradılışın devamı), Yanışa (tanrıların ve azizlerin şecereleri), Manvantra'lar (İlk insanlar, manu' lar ile birlikte devirler), Vanzşânuçârita (kral şecereleri).     

Başka benzer bir efsaneye göre; İbrani mitindeki Nuh’un tersine Hindu mitindeki Manu, sağ kalan tek canlıdır. Bir balık(Matsya) kendisine tufanı önceden haber vermiştir. Herşey bittikten sonra Manu kendisini yalnız hisseder ve bir kadın ister. Tanrılar, bu kadını Manu’ nun kendilerine sunduğu ekşi süt ve tereyağından yaparlar.

Yunan mitolojisine göre uçmayı başaran ilk insan...


İkaros,

Daedala'ya ismini veren Daidalos, Yunan mitolojisinde bir heykeltraştır ve güzel sanatların başlatıcısı sayılır. Hellen öncesi çağda yaşadığına, Girit Kralı Minos'un buyruğunda çalıştığına inanılır.Ünlü Girit Labirentini de o yapmıştır. Bu labirent , içine girenin bir daha çıkamaması için yapılmış, karmaşık ve girift dehlizlerden meydana gelmiş bir yapıdır .İlk uçan adam olduğuna inanılan oğlu İkaros da ünlüdür. Daidalos, hem mimar hem heykeltraş hem de her türlü mekanik araçları yapan çok yönlü bir yaratıcıdır. Atina'da atölyesinde Talos adlı yeğeni ile birlikte çalışmaktaydı. Ancak Talos çok yetenekli bir gençti ve ustası Daidalos'u bile geride bırakacak kadar çalışkandı. İşte Talos'un bir gün ölü bir yılanın dişlerini kullanarak testereyi icat etmesi, ustası Daidalos'u çok kıskandırmış ve çırağınıAkropol'den den aşağı atarak öldürmesine neden olmuştur. Daha sonra bu cinayet ortaya çıkar ve Girit kralı Minos'a sığınır. Minos ondan kızı Ariane için bir dans yeri inşa etmesini ister. Orada bir saray cariyesinden oğlu İkaros dünyaya gelir. Daha sonra Minos'un istediği labirentin plânını yapar. Daidalos daha sonra değişik entrikaların içine girer. Kendilerine kızan kral Minos, babayla oğulu kendi yaptıkları labirente kapatır.

Burada oğlu İkaros ile beraber bir süre hapis kalır. Daha sonra, aklına balmumu ve tüylerden, tıpkı kazlarınki gibi bir kanat yapıp havalanmak gelir. Planını uygular. Kendisinin ve oğlu İkaros'un balmumundan kanatları olur. Havalanarak labirentten çıkmayı başarırlar. Bu arada Daidalos, oğlu İkaros'a uçarken çok alçalırsa denize düşeceğini, çok yükselirse de güneşin tüyleri birbirine bağlayan balmumlarını eriteceğini tembihler. Ancak uçmanın cazibesine iyice kapılan İkaros, babasının uyarılarına kulak asmaz, bu uyarılara uygun davranmaz ve yükseldikçe yükselir. Güneş balmumlarını eritir ve İkaros artık uçamayarak denize düşer,ardından da boğularak ölür.

Över gibi görünüp yerme, yeriyormuş gibi gözüküp övme sanatı...

İstidrak Sanatı,

Anlamla ilgili sanatlardandır. 
Över gibi görünerek yerme ve yerer gibi görünerek övmek. Övme yoluyla yerme: Eskiler te’küdü’z-zemm bi-mâ yüşebbihü’l medh derlerdir. Kişi övmeye benzer sözlerle, kuvvetle yerilir.
Yerme yoluyla övme: Eskiler te’kîdü’l-medh bi-mâ yüşebbıhü’z-zemm derlerdi. Kişi yermeye benzer sözlerle kuvvetle övülür.

Ürün daha tarladayken, yetiştiği zaman teslim edilmek üzere önceden pey verilerek yapılan satış...

Alivre,

Özel bir cam kap içinde likör, şarap, meyve suyu ve maden suyu karıştırılarak hazırlanan içki...

Bol,

"Veba" ve " Yabancı" gibi romanlarıyla tanınmış ünlü Fransız yazarı...

Albert Camus (1913 – 1960), 
Fransız bir yazar ve filozoftur.

1913'de Cezayir'de doğdu. Annesi hizmetçilik yapan bir Fransız, babası ise İspanyol'du. Babası Lucien, I. Dünya Savaşı'nda piyade alayında görev yaparken hayatını kaybetti. Fakir bir ailenin çocuğu olarak zor bir çocukluk dönemi geçirdi. 1923 yılında liseyi bitirdikten sonra Cezayir Üniversitesi'nde eğitimine devam etti.  1935 yılında üniversiteye geri döndü ve 1936 yılında "Plotinus" konulu teziyle felsefe bölümünden mezun oldu. 1934 yılında Simone Hie ile evlendi. Karısı morfin bağımlısıydı ve karısının sadakatsizliği yüzünden evlilikleri son buldu.

1935'de "Théatre du Travail"i kurdu ancak 1939 yılında tiyatro kapandı. 1940 yılında bir piyanist ve matematikçi olan Francine Faure ile evlendi. Bu evliliğinden ikizleri oldu. Paris'in Alman ordusu tarafından işgaline ve Gabriel Péri'nin idamına tanık oldu. Daha sonra Paris-Soir dergisinin ekibiyle Bordeaux'a gitti. 1941'de "Yabancı" ve "Sisifos Söyleni"ni yazdı. 1942 yılında Cezayir'in Oran şehrine gitti. 

II. Dünya Savaşı yıllarında Fransız Direniş ekibine katıldı ve burada yeraltında "Combat" adlı bir gazete çıkardı. 

1952'de Birleşmiş Milletler, General Franco diktatörlüğündeki İspanya'yı üye olarak kabul edince UNESCO'dan ayrıldı. İdam cezasına karşı çalışmalar düzenledi. Pasifizmin en önemli savunucularından biriydi. 

1954 yılında başlayan Cezayir Kurtuluş Savaşı'nda Fransız hükümetini savundu. 1955 ve 1956 yıllarında "L'Express" dergisinde yazdı. 1957 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı. Ancak genel kanı bu ödülün "Düşüş" adlı kitabına değil yazdığı "Réflexions Sur la Guillotine" adlı makalesi için olduğu yönündedir. Rudyard Kipling'den sonra bu ödülü almış en genç yazardır. 

4 Ocak 1960'da Sens yakınlarındaki "Le Grand Fossard" adlı bir yerde Facel Vega marka otomobili ile geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Araba kazası sonucu ölmenin en absürd ölüm olduğunu yazan Camus'un bu şekilde ölmesi oldukça ironiktir. Cebinden çıkan tren bileti ilk planının araba ile yolculuk olmadığını gösteriyordu. Aynı kazada arkadaşı ve yayımcısı olan Michel Gallimard da hayatını kaybetti.

Eserleri;
Yabancı (L'Étranger) (1942),
Veba (La Peste) (1947),  
Düşüş (La Chute) (1956), 
Mutlu Ölüm (La Mort heureuse),
İlk Adam (Le premier homme),
Sürgün ve Kralık (L'exil et le royaume-1957)
Caligula (1938`de yazıldı, 1945'de oynandı),  
Ecinniler (Les Possédés-1959) 

Kundaktaki çocukların avucunda biriken kir...

Uykuluk,

Rıhtımın su yüzünde olan bölümü...

Som,

Patates, balık gibi yiyecekleri kızartmaya yarayan elektrikli kap...

Fritöz,

Yelkenli gemilerde gabya çarmıklarını ana direğe bağlayankısa çarmıklar...

Rili,

Sovyetler Birliği döneminde Gulag adaları kamplarındaki tutuklulara verilen ad...

Zek,

Fas kentinde Meriniler döneminden kalma ünlü medrese...

İnaniye Medresesi, (İnania)

Fas’ta Ebu İnaniye Medresesi (1355). 

Meriniler on ikinci yüzyılın sonundan on altıncı yüzyılın ortalarına kadar Fas'ta hüküm süren hanedan. İslam kaynaklarının ve Avrupalıların “Beni Merin” de dedikleri bu hanedan, göçebe Zenate Berberi kabilelerindendir. Muvahhidlerin Magrib'i (Fas) zabt etmelerine karşı mücadele eden bu kabileler, Ebu Muhammed Abdülhak tarafından teşkilatlandırıldı.

Meriniler hakim oldukları bölgelerde pekçok kültür, sanat, ilim ve sosyal müesseseler inşa ettirdiler. Fas, Sale, Meknes, Taza, Tlemsen ve Cezayir'de birçok medrese yaptırdılar. Bunlardan Fas şehrinde, Es-Sahriç (1321-1323) El-Attarin (1323-1346) ile Ebu İnaniye (1350-1355) medreseleri en Ünlülarıdır. Tlemsen'de Mansüra (1336), El-Ubbad (1339), El-Halvi (1334) Fas'ta El-Hamra, Küçük Zehra, Ebü'l-Hasan camileri, El-Mansura surları ve Sidi Türbesi sanat değeri yüksek eserlerdendir.

Fas'taki medreselerin en görkemlisidir. Yapı bir saray biçimini almıştır. Kürsüleri, minaresi ve büyük bir saati olan medresenin iki portalı vardır. Biri, dirsekli bir dehliz ve sonundaki bir geçitle avluya ulaşır. Diğerinin bitişik iki kapısı olup büyük olan yapının ekseni üzerinde yer almaktadır. Dikdörtgen avlu tamamen mermer döşelidir. Avlunun ortasında camiye kadar uzanan bir kanal 2 m genişliğinde olup abdest almak için yapılmıştır. Avlunun 3 tarafında öğrenci odalarının açıldığı dehlizleri vardır. Cami iki sahından oluşmaktadır ve avlunun devamı gibi düzenlenmiştir. Avlunun yan kenarlarında birer eyvan yer alır. Bu plan şemasının Memlüklerin Kahire'deki Sultan Hasan Medresesi'nden geliştirildiği düşünülür.

Marmara yöresinde, deniz yüzeyini kaplayan ve "salya" da denilen beyaz jelimsi tabakaya verilen ad...

Kaykay,

Marmara Denizi'ndeki “kaykay”, “salya” veya “alg patlaması” diye adlandırılan biyolojik sorunun boyutlarının her geçen gün daha da büyüdüğü ve balıkçıları olumsuz yönde etkilediği dile getiriliyor. 
Marmara Denizi'nde, bilim adamlarının bir deniz anası türünün sebep olduğunu bildirdikleri, balıkçıların ''Salya'' veya ''Kaykay'' diye adlandırdığı avlanmayı olanaksız hale getiren beyaz jelimsi tabaka, ağları ağırlaştırarak dibe doğru çekiyor ve gözeneklerini tıkıyor. 

"Şimdi, henüz" anlamında kullanılan bir sözcük...

Elan, (esk. )
Şimdi, şu anda, hâlâ, henüz, daha, Halen,

Kumarda ortaya sürülen para...

Miza,

Yeniçerilerin aylıklarına yapılan zam...

İnam,

Osmanlı Ordusu'nun kuruluş tarihi olan 1363 (Hicri: 730) yılından,Yeniçeri Ocağı' nın lağ edilmesi (kaldırılması) olan 1826 (H. 1241) yılına kadar geçen yaklaşık beş yüzyıl içinde Osmanlı genel kuvveti haliyle birçok değişikliklere uğramıştır.

Yeniçeri, Osmanlı Devleti'nde askeri bir sınıftır. Yeniçeriler, Padişah'a bağlı Kapıkulu Ocakları'nın piyade kısmıdır. Yeniçeriler, Osmanlı Devleti'nin sınırlarının genişlemesi ile köle olurak toplanan Hristiyan çocukların küçüklükten yetiştirilmesi (devşirme) ile oluşturulur. 

Yeniçeri, Hıristiyan çocuklarından devşirme yöntemi ile yetiştirilen askerdir. I. Murat' ın veziri Çandar Hayrettin Paşa' nın yardımıyla kurduğu bu sistem de, devlet kendi Hırıstiyan tebasından ve bazen eline düşen harp esirlerinden bazı çocuklara el koyuyordu. Acemi Oğlanı denilen bu çocuklar, önce bir tür köylü ailesinin yanına veriliyordu.

Yirmidört saat içinde hayvana verilecek yem miktarı...

Rasyon,

Doğa güzelliklerinden yararlanmak veya spor yapmak için oluşturulan konaklama tesisi...

Oberj,(Fransızca).

Şehir merkezinin dışında sade, basit kurulmuş konaklama tesisi

Sanat ve edebiyat alanında doğallıktan ve yalınlıktan yoksunluk...

Maniyerizm,  Mannerizm (Özenticilik).

Toplumsal gerilimler ve sorunlar sanatçıları büyük ölçüde etkilemeye başlar. Bu etki , onların klasik çağın ve rönesansın özelliklerinden giderek uzaklaşmalarına neden olur. Michelangelo’nun sanatının büyük etkisi altında doğan bu yeni tarza ‘Maniera di Michelangelo’ ya da kısaca ‘Maniyerizm’ adı verilir.
Maniyerizm yaklaşık 1520-1580 tarihleri arasında ortaya çıkmış olan bir sanat üslubudur. Rönesansın getirmiş olduğu yetkinliğe karşı bir çıkış olmuş, kendisinden sonra gelen üslup ve akımlara ön ayak olmuştur. En önemli temsilcisi ve başlatıcısı Michelangelo Bounarotti'dir. Sixtina Şapeli'ndeki mahşer freskleri bu resim tarzı için belirleyici olmuştur. Artık ideal görüntü yerine sanatsal niteliğin araştırıldığı; figürlerin deformasyonu ile kendini belli eder ve özgün tarzlara doğru bir adım olarak belirir. En önemli sanatçıları Tintoretto ve El Greco'dur. Maniyerizm heykelcilikte de görüldü: Cellini, Giambologna, Adriaen de Vries.

İki kulplu ve küfe biçiminde büyük sepet...

Keleter, Büyük sepet. Köfün.
Kargı ya da hayıttan yapılan gübre taşıma küfesi.
Kelter sepeti, kelter, (Sepet, pamuk sepeti, harar)   
Kelet.

Gümüşhane' nin Şiran ilçesinde bir şelale...

Tomara Şelalesi,

Gümüşhane' nin Şiran ilçesine bağlı Seydibaba köyü sınırları içerisinde yer alıyor. Tomara Şelalesi Şiran İlçesi’ne 14 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Kayaları Patlatarak 15-20 m. genişliğinde bir alandan çıkarak yaklaşık 25-25 metre yükseklikten kar veya süt rengini almış bir su varlığı… Şelale 2 km uzaklıktan duyulan su ninnileri sesleri ile yatağına dökülmektedir. Suyun akış vadisi içerisinde oluşturduğu akış kıvrımları , akış rejimi vadinin rafting yapılabilecek konumda olmasını sağlamaktadır.

Dağın eteğinden 40 ayrı yerden çıkan şelalenin genişliği 15, yüksekliği ise 25 metre. Süt beyazı ve köpük halinde çıkan suyun akış vadisi içerisinde oluşturduğu akış kıvrımları, akış rejimi rafting yapılacak konumda olmasını sağlıyor. Şelale ve çevresinin zengin flora ile oluşturduğu uyumlu peyzajı görülmeye değer güzellikler arasında.

Tomara şelalesinin efsanesi ise şöyle anlatılıyor:
“Seydibaba Köyü çobanı kendi kendine sürüyü otlatıyormuş. Öğlen saatlerinde sürüyü götürüp ıssız yerde yatırıp, abdestini alır, namazını kılarmış. Köylü, çobanı sürüyü susuz bırakıyor diye dava etmiş. Bir gün, çobanı ce takip etmişler. Tam öğle zamanı çoban yine sürüyü aynı ıssız yere indirmiş. Elindeki değneğini toprağa vurmuş. Çıkan sudan kendisi abdest alıp namazını kılmış, sürü de suyunu içmiş. Çoban namazını kıldıktan sonra bakmış ki köylü kendini seyrediyor. Buna çok kızan çoban kavalını bir tarafa, bıçağının kılıfını bir tarafa savurmuş. Biri düşmüş Tomara Şelalesi’ne, diğeri de Çamoluk ilçesinin Mindaval köyüne. Kaval ile bıçağın kınının düştüğü yerden sular fışkırmış. Kırk ayrı yerden su çıkan tomra şelalesini diğer bir adı da Kırkgözler olarak günümüze kadar gelmiştir”
 

"Tomas", "Dorak" gibi adlar da verilen bir tür tulum peyniri...

Serto, Tomas, Dorak adı verilen tulum peyniri.

Kahvaltıların vazgeçilmezi tulum peynirinin yapımında çeşitli sütler kullanılır. Geleneksel olarak  tulumlarda hazırlanan bu peynir; günümüzde bidon, teneke kutu ve fıçılarda hazırlanıyor. Peynirin dayanıklılığını artırmak için Türklerin Orta Asya dan günümüze kadar uyguladıkları yöntemlerden biri de peyniri tuluma almaktır. 
Tulkuk’ olarak adlandırılan  tulum; oğlak, süt kuzusu,  koyun veya keçi derisinden yapılır.

Yapım tekniği olarak değişiklik göstermeyen tulum peynirleri çeşitli bölgelerde farklı adlarla tanınır. Malatya da tomas peyniri, Erzincan da koyun sütünden yapılan şafak peyniri, keçi sütünden yapılan Afyon tulumu, keçi sütünden yapılan çimi peyniri ve İzmir tulumu en bilinenlerindendir. Küflenmiş Divle Tulumu,  Kargı Tulumu Geleneksel tulum peynirlerine oranla yağlı olup sıkı dokuludur.


"İt üzümü", "Bambul otu" gibi adlar da verilen ve salatası yapılan, Ege yöresine özgü bir ot...

Stifno,
Bambul otu, İt üzümü.
Köpek otu, Köpek üzümü, Yabani Pamuk,

Stifno(İstifno) Rumca adıdır.
Latince adı; Solanum Nigrum. 

27 Şubat 2010 Cumartesi

Namaz kılmak için açık yerde hazırlanmış ve kıblesi belli yer...

Namazgah, (ibadet yeri)

Namazgah, Açık havada namaz kılmak için düzenlenmiş ibadet mekanı.İslamiyetin ilk dönemlerinde cuma ve bayram namazlarının topluca kılınabilmesi için oluşturulan açık alanlara musalla denirdi.  
Osmanlılar zamanında yakınında cami veya mescid bulunmayan şehir dışındaki alanlarda, namaz kılmak için oluşturulan mekânlara namazgah denildi. Namazgahlar normal zeminden biraz yüksekte, birkaç basamakla çıkılan düz bir set biçiminde inşa edilir. Namazgâhta kıbleyi gösteren büyük bir taş bulunur. Bu taşın üstünde genellikle namazgâhı yaptıran kişinin ismi ve ayetler yazılır. Bazı namazgahlarda minber de bulunmaktadır.     

En güzel örneği Gelibolu ilçesindeki Namazgah' tır. Bir açık hava camisi olan bu Namazgah 1407 yılında İskender Bey tarafından sefere çıkan Azepler için yaptırıldı. Gelibolu' da fener mevkiinde boğaz manzarasında inşaa edilmiştir. Namazgah' ın girişinde mermer bir kapı bulunmaktadır. Kapının üzerinde de kitabesi bulunmaktadır. Günümüzdede genellikle yaz mevsimlerinde kılınan teravih namazları burada kılınmaktadır.

Üçgen katlanıp başa bağlanan yemeni...

Dildade,
Farsça birleşik sıfat olan ve "Gönül vermiş, aşık " anlamına gelir. 
 "Bartın Yazması" adı verilen yemeni üçgen katlanarak başa örtülür. Sol uç, çene altından geçirilir sonra iki uç sağ tarafta birbirine dolanarak, bir uç enseden, diğeri tepeden geçirilip başın sol yanında bağlanır. Yemeninin etrafı pul oyalı olduğu için başın çevresi de pullarla çevrelenir. Nişanlı ve evliler ağızlarını kapatarak kullanırlar.

Ülkedeki aydınların tümü...

Entelijansiya,(Latince: intelligentia,) "aydınlar topluluğu"
Rusça kökenli bir terim olan entelijansiya, sosyal bilimciler tarafından Rusya'da, özellikle 19. yüzyılda ayrı bir sınıf veya sosyal tabaka olarak aydınlar topluluğunu tanımlamakta kullanılmıştır.

Üfürükçü ...

Rukyehan,
Esk. Büyücülerin okuduğu dua, efsun.
Falcılık. Esk. Rukyehan, 
Osmanlı dev­letinde üfürükçülere verilen ad. (Rukyehan, Allah’tan iyilik ve yardım istemek amacıyle dua okurdu. Rukyehanların okuyup üfle­dikleri kişilerin hastalıktan, dertlerden kurtulacağına inanılırdı.)

Kutsal Hint destanlarının genel adı...

Ramayana,

Hint halk ozanı Valmiki tarafından yazılmış bir Hint destanıdır. Yedi bölümden, 24 bin kıtadan meydana gelir. Onun kahramanı Rama’nın hikayesidir.
Destanın yedi bölümü;
1.Bala Kanda (Çocukluk) 
2.Ayodhya Kanda (Ayodhya şehri) 
3.Aranya Kanda (Orman) 
4.Kişkindha Kanda (Kişkindha) 
5.Sundara Kanda (Güzel) 
6.Yuddha Kanda (Savaş) 
7.Uttara Kanda (Son

Rama, prensin kızı ile Sita ile evlenmek ister. Prens, kızına Tanrı Şiva’nın yayını çekebilecek savaşçıya vereceğine söz vermiştir. Bu savaşçı başka şehirde tutulmaktadır; dönüşünde Rama, onun mirasçısı olacaktır. Bu anlaşma, Kralın ikinci karısı tarafında kabul edilemez. Rama, nişanlısı Sita'yı ve Rama'nın kardeşi Lakşman' ı 14 yıllık bir sürgüne gönderilir. Hepsi, Hindistanı kaplayan büyük ormana yola çıkarlar; devlerle birçok çarpışmaları olur, birçok felaketlere uğrarlar. Seylan’ın dev kralının eline düşen Sita’yı kurtarmak için, Seylan’la Hindistan arasında, deniz üzerinde bir köprü kurulur; Sita, türlü çetin tecrübelerden geçer ve sonunda Rama ile evlenir. Bu büyük hikâye; karanlıkla aydınlığın mücadelesinde aydınlığın zaferi olarak betimlenmektedir.

Osmanlılarda tarihsel olayları kronolojik olarak anlatan olay...

Vakayiname,(Arapça).
Günü gününe yazılmış olayları içine alan eser, kronik.
Osmanlı Devleti'nde zamanın olaylarını tespit etmek ve yazmakla görevli devlet tarihçisine de vakanüvis (Fr. historiographe ) denir.

Kabuğu ve kökü solucan düşürücü ilaç olarak kullanılan bir bitki...

Kadın tuzluğu-Berberis Linearifolia
(Oğlan aşı da denilen zamk). 
Amberbaris,

Bölgesel isimleri;
Sarıçalı,  Diken üzümü, Karamuk, Sarıçalı, Çoban tuzluğu, İt tuzluğu, Ekşimen, Garamık, Zibike, Çoban ekmeği, Tavşan ekmeği, Kızamık.

Ormanların açıklık yerlerinde ve çitlerde yetişen, yaz kış yeşil veya yazın yeşil dikenli çalı formunda dikenli bir ağaççıktır.  Doğal yayılış alanı Japonya' dır. Kuzey yarımküre’ nin ılıman bölgelerinde ve Avrupa’da sıkça görülür. Yazın yeşil olanlar Asya, Avrupa ve az miktarda Kuzey Amerika’ da, hardem yeşil olanlar Orta ve Güney Amerika’ da doğal olarak bulunurlar. Ülkemiz de ise İstanbul ve Trakya’da,değişik bir tipi de Karadeniz bölgesinde, yazın yeşil olan bazı türler doğal olarak yaşamaktadır.

Bu bitkinin terkibindeki boyar madde Berberin’dir. Kuvvetli bir antiseptiktir. Kadın tuzluğunun kök ve yapraklarında, kolombamin alkaloitler ile kelidonik asit ve tanen bulunur.


Yabani, çalı şeklinde, sarı çiçekli bir ağaçtır. Kökü acıdır. Yaprakları ve yemişi tatlıdır. Seyrek ormanlarda bulunur. Boyu 2-3 metre arasındadır. Meyvelerinde bol miktarda C vitamini vardır. Meyveleri, kabukları ve kökü kullanılır. 

Kullanıldığı yerler: Karaciğer ve safra kesesi hastalıklarını iyileştirir. Ateşi düşürür. Hazım bozukluklarını giderir. Bağırsak iltihaplarını tedavi eder. Öksürüğü keser. Mideyi kuvvetlendirir. İştah açar. Ağız yaralarını iyileştirir. Kan dolaşımını düzenler. Yüksek tansiyonu düşürür. Siyatik, romatizma ve eklem ağrılarını giderir. Öksürüklü sıtmada ateş düşürücü olarak kullanılır.

Meyvelerin çayı idrar artırıcı ve balgam söktürücü olarak kullanılır. Yaprak, çiçek ve meyvesi mide bağırsak hastalıklarına karşı yenmektedir. Köklerin çayı dahilen kadın kısırlığında, yaprakların unlu lapası haricen adale ağrılarında, dezenfektan olarak kullanılır.

Hamileler kadın tuzluğu bitkisini kesinlikle kullanmamalıdır!

Zevk...

Gusto (Latince; Gustos, Fransızca; Gout, Almanca; Geschmack, İngilizce; Toste), 
Zevk,
Beğeni,

Kesin, güvenilir, ince ayrımlara varan bir duyguya dayanan estetik yargılama ve değerleme gücü; güzeli çirkinden ayırma yetisi.
Estetik duyumlamanın öznel-kişisel rengi ve belirliliği. 
Özellikle modada kendini gösteren, toplumlara ya da çağlara ilişkin, bireyüstü ortak değerleme eğilimi.

Zerdüşt dininin kutsal kitabı...

Avesta,

Kabuğundaki zehirden ötürü bazen öldürücü de olabilen ve pişirilerek yenen tropikal bir meyve...

Aki,

Kabuğu kırmızı ya da erguvan renginde olan ve sepicilikte kullanılan bir söğüt türü...

Tavulga,
Kabuğu kırmızı veya erguvan renginde olan ve tabaklamada kullanılan bodur bir söğüt türü.

Söğüt (Salix) ,
Yeryüzünde 300’ den fazla türü ve alttürü vardır. Ilıman ve soğuk bölgelerde rahatlıkla yetişmektedir. Melez yapma yetenekleri fazla olan ağaç, ağaççık ya da çalılardır. Sulak yerlerde ve derin topraklarda kolay yetişirler.

Genellikle yazın yeşil, nadiren her dem yeşildirler.Dalların kesiti yuvarlak, yaprakları ince uzun mızrak biçiminde, dal üzerinde sarmal veya karşılıklı dizilişlidir. Çiçekleri iki evcikli, çok çiçekli başak durumundadır. Meyveleri iki kapaklı kapsül biçiminde, tohumları küçük kahverengi veya koyu yeşil renklidir. Sürgün verme yetenekleri çoktur. Pamuksu tüylerle donanımlı tohumları kolayca yayılır, bu nedenle öncü ağaçlardır. Gövde, tepe ve yaprak yapıları bakımından plastik görünümlüdürler. Hızlı gelişirler.

Söğütler tohum ve çelikle üretilir. Tohumlar, kapsüller olgunlaşır olgunlaşmaz hemen toplanır ve ekilir. Çünkü tohumlar oda sıcaklığında canlılıklarını ancak birkaç gün muhafaza edebilirler. En uygun şartlarda bile canlılıklarını 4 – 6 hafta koruyabilmektedirler.

"Baş tetanosu" da denilen bir hastalık...

Rose hastalığı, 
"Baş tetanosu" da denilen te­tanos çeşidi. Bu hastalıkta sadece kafa si­nirlerine bağlı kaslar kasılır; yüzde, yalnız tetanos basilinin bulaştığı yaranın, bulundu­ğu tarafta felç görülür.

Tetanos (Kazıklı Humma), Clostridium Tetani adı verilen sporlu bakterinin salgıladığı toksine bağlı olarak gelişen ve çizgili kaslarda sertleşme ve kasılmayla belirginleşen enfeksiyon zehirlenmesidir. Ancak tetanoslu kişilerden geçmez. Mikroplar kana, derideki kesiklerden ya da yaralardan geçer. Bu hastalığa çoğu kez ufacık ama göz ardı edilmiş bir yara neden olmaktadır. Ne denli küçük olursa olsun dokularda unutulmuş herhangi bir yabancı madde, tetanosun gelişmesine yol açar. Yani bir yara ya da sıyrık içinde kalan diken parçaları, ufacık kirli nesneler ya da toprak parçalarının tümü tehlike saçarlar. Toprakta yaşayan Nicolaier basilinin, Tetanos mikropları bir kez yaraya bulaşınca, çoğalıp yaranın çevresindeki dokuya yerleşir ve tetanospasmin adı verilen çok güçlü bir zehiri ufak miktarlarda salgılarlar. Tetanos belirtilerine bu toksin yol açar ve kasları denetleyen sinirlere saldırır. Hafif tetanos olaylarında bu toksinden sadece yaranın çevresindeki kaslar etkilenir.  

Üreyen basilin çıkardığı toksinlerin organizmanın her yanına dağılması sonucunda 8-16 gün süren kuluçka döneminin ardından, önce çene kaslarında görülen ağrılı kas kasılmaları (çene kilitlenmesi) bütün vücuda yayılır. Ama çoğu kez toksin sinirlerden geçip beyne ulaşarak sinir sistemine yayılır ya da kandan beyne ve omuriliğe geçer. Beyne varınca, kimyasal madde, kasları denetleyen sinirlere yerleşip, kasların uzun süreyle kasılmalarına neden olur.  Tedavi edilmezse çok ağrılı kasılma nöbetleriyle sürer ve ölümle sonuçlanır.

Tetanozdan korunmada temiz yara bakımı ve kirli yaraların cerrahi tedavisinden başka en önemli ve etkili korunma yolu aktif bağışıklama yani Aşılama’ dır. Bu, yaklaşık 4-6 haftalık aralarla yapılan 3 temel aşılanmadan (Temel immunizasyon) oluşur. Daha sonra her 5-10 yılda bir rapel aşı yapılması ile bağışıklığın devamı sağlanır.

26 Şubat 2010 Cuma

Kabak yapraklarını andıran, geniş ve etli yaprakları olan bir kır bitkisi...

Kabalak,(Tussilago farfara) 
Farfaraotu, Kabalak, Kavalak.
Kabak yaprakları biçiminde etli ve tüylü yaprakları olan, kırlarda ve su kenarlarında yetişen bir bitki. 

Bitkilerin kökünden , dalından , yapraklarından , çiçeklerinden ve meyvelerinden yapılan boyaya Kök Boya adı verilir.  Halıcılıkta kullanılan kök boya ile yünlerin boyanmasında siyah rengin elde edilmesi esnasında nar meyvesi kabuğu , sumak veya kabalak bitkisi kullanılır. En çok kullanılanı ise kabalak bitkisi ve nar kabuğudur. Kabalak bitkisi kurutulur ,ezilir. Kabalak tozları bir hafta suda bekletilir. Kazanda 35 lt. su kaynatılır. Kabalak tozları ilave edilerek tekrar kaynatılır. 1 gün önceden ıslatılan yünler kazana basılır. 1 saat ısıtılır. Daha sonra yünler kazanda 1 gece bekletilir. Ertesi gün kazandan çıkarılan yünler gölgeye asılarak kurutulur. Nar kabuğuna da aynı işlemler uygulanırsa siyah elde edilir.

Kaban ...

Gocik, Gocuk, Kaban,  Parke.

Kalın kumaştan yapılan ve içine deri astar geçirilen kısa paltodur.
Çeşitli kumaşlardan yapılmış, kalçaya kadar inen ve paltoya benzeyen üst giysisine kaban, gocik, gocuk denir.

Yengeç burcu...

Seretan, (Latince: Cancer),
Yengeç burcu, (22 Haziran - 22 Temmuz). 
Zodyak üzerinde İkizler ve Aslan arasında bulunan takımyıldızın adı,

 Özellikleri;

Duygusal, hassas, yumuşak, nazik, önsezili, savunmasız, anlayışlı, anaç, koruyucu, besleyen, ilgili, çekingen, milliyetçi, geçmişe bağlı, güvensiz, alıngan, değişken ruh hali, bağımlı, içe kapalı, ürkek, kuşkucu, kuruntulu, endişeli. Yengeç burcu su elementi ve öncü niteliktir. Su elementi duygusallık ve sezme yeteneği verir. Yoğun bir şefkat ve merhamet duygusuna sahiptir.  Derin iç dünyası yüzünden hayatın iniş çıkışlarından pek çok insandan daha fazla etkilenir; sevinci de, acıyı da yoğun olarak hissettiğinden herhangi bir kişiden daha fazla acı çekebilir. Öncü nitelik ise onu harekete geçmeye zorlar.

Yumuşak görüntüsüne rağmen öncü grubun tüm özelliklerini aynı güçle taşır. Yengeç insanı, su ve sıvıyla ilgili konularda başarı gösterir. Denizcilik, balıkçılık ona göredir. Ayrıca çok merhametli olduğundan doktorluk ve hemşirelikte başarılı olabilir. Yengeç mideyi temsil ettiği için bu burçtan iyi ahçılar çıkar. Paraya önem verdiği için de finans sektöründe ve ticarette başarılı olabilir.

Kaba, haşin, acımasız...

Dürüşt,
Sert, gücendirici, kırıcı.

Yenidoğan çocuğun başındaki tüylere verilen ad...

Akika,

Yeni Doğan çocuğun Doğumu sebebiyle Allahü Teala’ya bir şükür nişanesi olarak kesilen Kurbana da Akika Kurbanı adı verilir. Esasen akika, Arapça’da yeni doğan çocuğun başındaki saçın adıdır. Akika kurbanı kesildiği gün çocuğun başı da tıraş edildiği için kurban bu adı almıştır.

Akika kurbanı Hanefîler’e göre mubah (bazı rivayetlerde mendup), diğer üç fıkıh mezhebine göre sünnet, Zahiriler’e göre vaciptir. Hz. Peygamber torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin için birer koçu akika kurbanı olarak kesmiş ve ümmetine de yeni doğan kız ve erkek çocukları için akika kurbanı kesmelerini tavsiye etmiştir. 

Resul-i Ekrem’ in bu tür uygulama ve tavsiyeleri dini bir gereklilik şeklinde değil de doğum, düğün gibi mutlu olayların yakın çevreye duyurulması, sevincin onlarla paylaşılması ve neticede sosyal yapının ve dayanışmanın sağlamlaştırılması yönünde tedbir ve örnekler (sünnet, nafile ibadet) olarak algılanması daha doğru olur.

Yeniçeriler arasında saygı duyulan kimselere verilen ad...

Kokonos,

Yeniçerilerin aylıklarına yapılan zam...

İnam,

Mayalı hamurdan yapılıp yağda kızartılarak pişirilen ekmek, hamur...

Pişi, Bişi,

Mayalı hamurdan yapılan ve sac üzerinde pişirilen bir tür yufka...

Ebeleme,
Bazalama,
Mayalı hamuru bezelere ayırarak, yufka haline getirip sac üzerinde pişirilir. Bu ekmeklerin hamuru sadece un,tuz ve sudan yapılıyor. Saç üzerinde pişirilen yufka ekmekler kurutulup üst üste konularak muhafaza ediliyor ve yeneceği zaman yenilecek kadarı sulanıp beze sarılarak yumuşaması sağlanıyor.Yufka hamuru oklava ile açılır. Saç üzerinde pişirilir.

Yeni dikilmiş fidan...

Dikme,

25 Şubat 2010 Perşembe

Eski Çin felsefesinde evrenin birliğini yapan düzen ilkesi...

Tao,
Taoizm (Daoizm ya da Taoculuk olarak da anılır),

Çin’de M.Ö. 600’lü yıllarda doğ­muş olduğu kabul edilen Lao Tse tarafından kurulmuş olan felsefi öğreti. Daha doğru bir deyişle, Taoizm, hem Lao Tse’nin öğretisine, hem bu öğretiden çıkarılan felsefeye ve ayrıca Çin’de, bu öğretiden yola çıkılarak geliştirilen dine verilen ad olarak karşımıza çıkar.  

Doğa ya da gökyüzünün yasası ve ikinci olarak da bilgelik yolu diye yorumlanan Tao’yu temele almayı öneren Taoizm, varlık ve ahlâk bakımından mutlak bir doğalcılığın savunucusu olmuştur. Çince bir terim olan Tao veya Dao; Taoizm'in ana ve temel kavramıdır.

Türkçe "Yol" veya "Yön" anlamı içermektedir. Derleyicisi Lao Tzu "adını bilmediğim için ona Tao diyorum" diyerek açıklamıştır. Çin Kore Japonya gibi çoğu dogu halklarının düşünce kök ve temelini oluşturan düşünüş biçimidir Tao. Üstadlığı üstadlığa götüren bilgi veya üstadlığın üstadlığı olarakta açıklanmaktadır.

Taoizmin kurucusu Laozi'ya göre nesnelere ve kavramlara verdiğimiz anlamlar arzuları ve amaçları doğururlar. İyi ve kötü, alçak ve yüksek, aydınlık ve karanlık gibi. Bu anlamlardan kopmamız arzu ve amaçlarımızdan ayrılmamız sonucu eylemsizliğe varırız. Eylemsizlik bir kere kavrandığında uyumlu yaşama geçiş kapısı açılır. Geçmişin pişmanlıkları ve gelecek kaygısı ve planları gibi gerçek yaşamdan koparan etkiler aynı zamanda insan yaşamında bir tür dengesizlik hali yaratır. Uyumlu yaşam ve doğal akış insanın içinde bulunduğu an ile bütünleşerek yaşamasını sağlar. Bu uyuma yolu izlemek denir. Yol anlamına gelen tao kelimesiyle kastedilen budur. İşte bu öğretileri ortaya koyan ve Taoizm’in kurucusu olarak bilinen Laozi’nun hayatı hakkında bilgimiz çok azdır. Onun yaşayıp yaşamadığı bile tartışılmıştır. Hakkında birçok görüş ortaya atılmış ve efsaneler uydurulmuştur.

Dilim, parça...

Şerha, (arapça).

Parça, bölüm, dilim, daire kesmesi.
Bir bütünden kesilmişveya ayrılmış ince, yassı parça.

Kan...

Hun, Kan, Dem,
(Fr. Sang, İng. blood, Osm. Hun,  Arapça Dem)

Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvıya denir.

Bir müziğin sözlere ya da sözlerin müziğe uygulanmasına denir...

Prozodi,

Kelimelerin taşıdıkları seslerin değerlerine ve hecelerin taşıması gereken seslere göre söylenmesi. Tonlamaya, hecelerin vuruşuna kelimelerin uzunluk ve kısalıklarına dikkat edilerek söylenir.
Prozodi veya müzik prozodisi, müziğin sözlere, sözlerin nağmelere, çeşitli vasıtalarla uygulanmasına ve her ikisinin de beste diksiyonu, mana ve ahenk bakımından başarılı bir şekilde kaynaşmasıdır.

Müziğin Sözlere, sözlerin nağmelere, çeşitli vasıtalarla uygulanmasına ve her ikisinin de, beste diksiyonu, mana ve ahenk bakımından başarılı bir şekilde kaynaşmasına Müziki Prozodisi denir. Nesir, nazım (şiir) ve irşad ile hitabette, dilin ve edebiyatın kuralları içinde önem taşıyan prozodiye de Edebi Prozodi denir. Prozodi, malzemesi dil olan, vurguyu, flolojik-fonetik saha ile birlikte, edebiyatın özellikle şiir safhalarını içine alan ve müzikinin nağmelerini de güzele doğruya, mânâ ve ahenge yönelten bir ilimdir. Prozodi ilminden pek çok alanda yararlanılır. 

Lavta ailesinden, gövdesi armut biçiminde küçük telli çalgı...

Mandola,  
Mandolin, Mandolitto

Küçük bir lavtaya benzeyen telli bir çalgıdır. Sol, re, la, mi notalarına akort edilen dört çift teli vardır. Bağa ya da plastikten yapılmış pena denen bir çeşit mızrapla çalınır. Penayla eşsesli bir tel çiftine sürekli ve hızlı bir tempoyla vurulduğunda tremolo adı verilen mandoline özgü bir ses elde edilir. Mandolinin gövdesi lavta gibi arkada dışarıya doğru kavis yaparak armut biçimini alır. Portekiz mandolini gibi bazı modellerin ise arkası yassıdır. Gövdenin alt ucundan çıkan teller göğüs tahtasından geçerek sapın ucundaki akort burgularına bağlanır.

Mandolinin sesi banço' nunkinden daha yumuşak, gitar' ınkinden daha peştir. Vivaldi, Handel, Mozart ve Beethoven gibi büyük bestecilerin yanı sıra birçok çağdaş besteci mandolin için besteler yazmıştır. Bununla birlikte mandolin, daha çok, halk müziğinde kullanılan bir çalgıdır.

Mandolin, 15. ve 16. yüzyıllarda İtalya'da, mandola adı verilen lavta benzeri bir çalgıdan geliştirildi. Çalgının bugünkü adı, İtalyanca' da küçük mandola anlamına gelen mandolitto'dan gelir.

Yabani at ya da eşek sürüsü...

Hergele (Farsca),  

Ehlileştirilmemiş at ya da eşek sürüsü,

"Har" farsçada eşek demektir "gele" ise sürü , hergele de eşek sürüsü demek oluyor.. 

Yabani dişi eşek...

Ane,

Kanda ve öbür vücut sıvılarında asitlik düzeyinin anormal derecede yüksek olması...

Asidoz,

İskandinav mitolojisinde, "Votan" da denilen savaş tanrısı...

Odin, 

Skandinaviya mifologiyasında baş allah. Valhallanın sahibi.
Votan olarak da bilinir. Savaş tanrısı ve hatta bir nevi baş tanrıdır. odin ve votanın kelime olarak köklere ayrılmalarından "akıl, güç" gibi anlamlar çıkar. Nors veya İskandinav mitolojisinin en önemli farkı tanrılarının ölümlü olmasıdır. Tanrılar ancak Idunn' un elmaları sayesinde ragnarok' a (kıyamet) kadar yaşayabilmektedir. 

Odin' in üvey kardeşi olan Loki, aldatmanın ve sinsiliğin tanrısı, efsanelerde kahramanların aklının karıştırıp masumları öldürmesine yol açan kötü tanrı olarak bilinir.

Savaş tanrısı Odin'in oğlu Thor, iskandinav Tanrısıdır. Kahramanlıklarıyla ünlüdür. Kuzey avrupanın herkülü bile diyebiliriz. 

Kızıl sakallı ve orta boyludur(konu olduğu çizgifilm vs. de gösterilenin aksine). Thor'un annesi yeryüzünün dev tanrısı Jörd. Karısı da Sif adındadır. Thor, 2 Keçi tarafından çekilen bir savaş arabasıyla yolculuk yapar. Fırlatıldığında geri dönme ya da yıldırımlar saçma özelliği bulunan Mjolnir isminde bir çekici vardır, mjolnirin başka kimse tarafından bilinmeyen bir ismi vardır ki thor o ismiyle çağırdığında döner çekici.

Kandaki ve diğer vücut sıvılarındaki asit düzeyinin aşırı derecede düşük ya da alkali düzeyinin çok yüksek olması...

Alkoloz,

İstanbul Rum cemaatinin İsa' nın vaftizini kutlamak için düzenlediği, denize atılan haçı çıkarma temeline dayanan tören...

Tafota,
Teofania Yortusu, 

Ocak ayı, Ortodokslarda kutsal haçın suya atıldığı aydır!.. 
İstanbul’da kalmış bir avuç Rum vatandaşımız, her yılın ocak ayında, geçmişten günümüze süre gelen, kutsal haçı suya atma geleneğini Haliç, Arnavutköy, Çengelköy, Yeşilköy gibi semtlerde devam ettirmektedirler.  Aslında Ortodoks Kilisesi’ nin, Bizans’ tan günümüze dek süre gelen geleneksel ritüellerinden biri olan bu  “Teofania Yortusu” töreni yapılır. Ürdün Nehri’ nde, Aziz Yahya tarafından gerçekleştirilen Hazreti İsa’nın vaftizini anımsamak için her yıl Ocak ayının altıncı gününde yapılan dini bir kutlamadır.
İstanbul’da 6 Ocak sabahı, Yeşilköy, Arnavutköy, Çengelköy kiliselerinde olduğu gibi Fener Patrikhane bahçesindeki Aya Yorgi Kilisesi, yediden yetmişe bayramlık elbiselerini giymiş bir avuç Rumla dolmakta, Patrik Efendi’ nin de katılımıyla saat 10.00 da başlayan ayin 12.00’ ye kadar sürmekte, ayinin ardından topluca deniz kenarına inilerek, sahilde papazların, denizin bereketi, balıkçı ve denizcilerin sağlığı için okudukları dualardan sonra haç denize fırlatılmakta, ardından da mayolarını giymiş, hazır bekleyen bir kaç Rum genci suya atlayarak haçı çıkartmaktadırlar. Haçı bulup çıkartan genç öptükten sonra papazlara teslim etmekte, böylece bu geleneksel ritüel ertesi yıl yinelenmek üzere son bulmaktadır. Haçın kaybolması büyük uğursuzluk sayıldığından derin sulara atılmamasına dikkat edilmektedir.  

Normal deri görünümünde, pigment kaybı nedeniyle düzensiz beyaz alanların bulunduğu bir deri durumuna verilen ad...

Vitiligo,

Deriye rengini veren melanosit dediğimiz hücrelerin yıkımı ile seyreden ve deride pigmentasyon kaybı ile (beyazlaşmalar) sonuçlanan bulaşıcı olmayan bir hastalıktır. 

Dünyada yaygın rastlanan, her iki cinsi de eşit tutan ve her yaşta görülebilen bu hastalığın henüz sebebi bilinmemektedir. Yaygınlığına göre, tutulan alanlara göre generalize, lokalize, lip-top, segmental vitiligo gibi isimler alabilmektedir. Bunların tedavi yaklaşımı da farklı olmaktadır. Uzun süre lokal kalabilen hastalık ağır stres gibi durumlarda aktive olabilir ve yayılabilir.   Bazen vitiligoya alopesi, psoriasis gibi diğer kronik dermatolojik hastalıklar, pernisiyöz anemi, diyabet, tiroid bozuklukları vb. durumlar da eşlik edebilmektedir. Bu açıdan her hasta taranmalı ve bu hastalıklar aranmalıdır. Hastalarda anksiyete ve depresyona da sık rastlanmaktadır. Hastalıktan korunma yolları bilinmemektedir.Vitiligo kesinlikle sedef hastalığı gibi bir dermotolojik hastalık değildir.  Özellikle sıkıntı, stres, ateşli hastalıklar, güneş ışığı artışa neden olabilir. Mutlaka bir psikiyatrisle de görüşülmelidir. Güneş ışığı vitiligo lezyonlarını artırabileceği gibi, beyaz alanların direkt yanmasına veya çevre dokunun koyulaşarak lezyonların daha belirgin hale gelmesine neden olabilir. Bu yüzden kesinlikle yüksek koruma faktörlü güneş koruyucu losyon/krem kullanılmalıdır. 

Tedaviye verilecek cevap kişiden kişiye değişir. Bu yüzden farklı tedaviler en az 3-6 ay olmak üzere uygulanmalıdır. Aloe Vera'lı ürünlerin tedaviye cevap verdiği gözlenmiş olduğu denilir.  

Lokal  Tedaviler: Özellikle lokal steroidler, topikal kalsipotriol vb. çeşitli tedaviler mevcuttur.

Sistemik Tedaviler: PUVA-SUP, Vitamin tedavileri, steroid, vb. Kozmetik Kapatıcılar, Kozmetik kamuflaj ürünleri her zaman için yardımcı olacaktır. 

Depigmentasyon: Çok yaygın vitiligolarda kalan sağlam deriler beyazlatılabilir. Cerrahi Tedavi seçenekler.

Japonya ve Çin' de yetişen şifalı bir mantar cinsi...

Şitake (Shitake, Shiitake), Talaş ve kütük kültürü mantarı, 

Lezzetinden dolayı Çin ve Japonya' da çok değer verilmiştir. İçeriğinde bulunan lentinan isimli öğe, ürünün belkemiğini oluşturmaktadır. İmmün sisteminin güçlenmesini ve kötü kolesterol seviyesinin düşmesini destekler. Lentinian  adı verilen polisakkarit' in  habis tümörleri azaltma ve yok etme etkisi nedeniyle  ilaç olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, cinsel gücü arttırıcı amaçlı olarak kullanımı da yaygındır.Shiitake üretim sterilize edilmiş meşe ve gürgen talaşı üzerine tamamen sardırılmış olarak uygun ortamda 3-5 hafta içerisinde hasat edilebilecek şekilde üretilmektedir. 


Reişi (Reishi-Ganoderma lucidium), 
  
Çin’de bilinen adıyla Ling-zhi sağlıkla ilgili mucizevi etkileri olduğu bilinen tıbbi bir mantar türüdür. Tıbbi özelliği  olan bu mantar binlerce yıldır Çin de tedavi amaçlı kullanılmaktadır . Özellikle üst solunum yollarının tedavisinde destek amacı ile tüketilmesinin dışında, karaciğer bozuklukları, kanser, artrit ve hipertansiyon gibi rahatsızlıklar için devam eden tedavinin yanında, besin desteği olarak tercih edilmektedir.  Reishi mantarı birçok rahatsızlığa karşı etkinliği ve bağışıklık sistemin güçlendirici mucizevi etkisi dolasıyle uzun ve sağlıklı yaşamanın sırrı olarak kabul görmüş ve “ölümsüzlük mantarı” olarak adlandırılmıştır.


Maitake (Grifola frondosa) - Mantarların Kralı.

Japonya da dans eden mantar olarak adlandırılan mantarın anti tümör ve anti kanser  ve AİDS' e karşı etkisi  klinik çalışmalarla tespit edilmiştir.  Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika' nın ılıman bölgelerdeki ormanlarda yetişir. Araştırmalar neticesinde maitake mantarının bilinen en iyi immün sistem destekleyici mantarlardan biri olduğu ortaya çıkmıştır. İçeriğindeki 1,6 beta-D-glukan maitakenin en önemli öğesidir. Bu özelliği,  immün sistemde anahtar rolü üstlenen makrofajlar, katil hücreler, T hücreleri, interleukin-1 and super oksit anyonları harekete geçirmesinden kaynaklanmaktadır. Tip-2 (insüline bağımlılığın olmadığı) diyabetiklerin günlük diyetlerine maitakeyi dahil etmeleri önerilmektedir.  Maitake üretimi  zenginleştirilmiş, sterilize edilmiş sert ağaç talaşları üzerine aşılanmış ve gelişmesi tamamlanmış durumda  uygun şartlarda 20-30 gün içerisinde hasat edilebilecek şekilde üretilmektedir.