Translate

31 Ağustos 2010 Salı

Lüksemburg Radyo-Televizyon Kurumu' nun simgesi...

RTL,  
Radio Télévision Lüksemburg.  

Lüksemburg'un N1 Haber, Bilgi ve Eğlence Portalı.     
RTL Group 1931 yılında Lüksemburg’ da  CLR, Compagnie Luxembourgeoise de Radiodiffusion adı altında kuruldu. Avrupalı bir öncü şirket olarak birçok dilde aynı frekans kullanılarak program yayınladı. RTL Group Avrupa'nın en büyük ticari radyo istasyonu oldu. Bugün yayın dünyasında efsane olan bir yayın kuruluşudur. 1950 yılında 23 kurucu yayın kuruluşu ile birlikte  Avrupa Yayın Birliğini oluşturdu. 1 Temmuz 1954, CLR CLT (Compagnie Luxembourgeoise de Télédiffusion) oalrak adı değiştirildi.  1955 yılında şirket Tele - Lüksemburg, Fransızca bir TV kanalı, Kuzey-Doğu Fransa, Lüksemburg ve Güney Belçika ile ortak yayın başlattı.  Bu yayınları ITV ile İngiltere, eski Avrupa ticari TV kanalı Tele-Lüksemburg, birlikte yaptı.

Zarif, kibar ...

Zürefa, Eski dilde Kibarlar, nazikler.
Zarif, Çekicilik, biçim, görünüş, durum, konuşma ve davranışlarıyla hoşa giden, beğenilen, zarafetli, güzel, şık, ince kibar tavırlı.
Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan, seçkin, değerli.
Tülbent kıyısına çekilen ince oya için de zürefa denir.


Yazıt ya da kabartmalarla kaplı olan dikili taş...

Stel, (stela).
Obelisk, 
(Alm. Obelisk, Fr. Obelisque, İng. Erect stone monument).

Dikilitaş (anıt) veya obelisk yüksek, daire veya dört kenarlı tepeye doğru incelen taştan anıt. Tarihi ve arkeolojik kıymetler taşırlar. Çoğu kez belirli bir şahsı veya olayı anmak için yapılır. Antik dikilitaşlar tek bir taştan oluşurdu (bir monolit). Mısır'da dikilitaş yapmak için kullanılan madde genelde Aswan'dan gelen kırmızı granittir. Stel terimi genellikle klasik obelisk forumda olmayan diğer dikili duran farklı anıtlar için kullanılır. Stel veya stela, dikilmiş, yüksekliği eninden uzun yekpare bir taştan oluşan bir yapıttır. 

Sözcük Yunanca stele yani "dikili duran blok"tan gelir. Ahşap olanlarına da rastlanmıştır. Stelin farklı şekillerde kullanılan farklı tipleri vardır. Örneğin özellikle Antik Yunan'da rastlanan mezar taşı mahiyetinde steller vardır. Bunlara mezar steli de denir. Amarna' da ise sınırı işaretleyen Akhenaten steli bulunur; steller sınır işaretleri olarak da kullanışmılardır. Bunların dışında askeri zaferleri anan steller de mevcuttur. Mezopotamya'da da salt anıt mahiyetinde, çoğunlukla kral buyruklarının yazılı olduğu steller bulunmuştur. 

Orijinal Mısır dikilitaşlarının birçoğu dünyanın farklı yerlerine gönderilmiş ve yeniden dikilmiştir. Roma dışındaki en ünlü dikilitaşlar Londra ve New York City'de bulunan ve Kleopatra'nın İğneleri olarak anılan bir çift dikilitaştır. Ayrıca Paris'te, Place de la Concorde'de bulunan 23 metrelik dikilitaş da oldukça ünlüdür. 

Temizlik işlerinde kullanılan bir toprak cinsi...

Arina, (İtalyanca arena )
Eskiden bakır kapları temizlemek için kullanılan açık sarı, kumlu kil, “el toprağı”.

Üçüncü Selim' in şiirlerinde kullandığı mahlas...

İlhami,
Selimdede,

III. Selim, (1761 - 1808), 
28. Osmanlı padişahı. Babası Sultan Üçüncü Mustafa, annesi gürcü  Mihrişah Sultan' dır. Babası öldüğünde henüz 13 yaşında olduğu için tahta amcası I. Abdülhamit çıkmıştı. I. Abdülhamit, III. Selim' e zor bir kafes hayatı yaşatmadı. Şehzadeliği boyunca iyi bir eğitim almış, müzik ve şiirle ilgilenmişti. Bunların dışında yüksek din ve fen ilimleri, Arapça ve Farsça öğrendi.

Yirmi yıl süren hükümdarlığı esnasında yenileşme yolundaki teşebbüs ve gayretlerinden başka, musiki ve şiire karşı göstermiş olduğu derin ve hararetli ilgiden dolayı, edebiyat mûsikî tarihimizde kendisine mümtaz bir yer ayırmamız gerekir. Yenilikçi padişah olarak adlandırılan III. Selim, sanatçı ruhlu bir kişiliğe sahipti. Siyasi esnekliği gösterememesi sonucu başarılı olamadı. Yaşamı boyunca müzik ve şiir ile ilgilendi. İlhami mahlasıyla şiirler yazdı. Topkapı Sarayı' nda dönemin ünlü müzik adamlarının katıldığı çalışmalar yaptırırdı. Şeyh Galip ile söyleşilerde bulunur, Galata Mevlevihanesi' nde ayin dinlerdi. III. Selim aynı zamanda Türk Klasik Müziği'ne Suzidilârâ, Şevkefza, Şevk-u Tarab, Arazbarbûselik ve Nevakürdi makamlarını kazandırmıştır. Dini müzik olarak ayin, durak, nat, ilahi formunda, din dışı müzik olarak Kâr, beste, semai, şarkı, köçekçe, peşrev, saz semaisi formunda 64 civarında eser bestelemiştir.

Kalça kemiği...

Oma,   
(İng. Hipbone, Alm. Hüftbein, Fr. coxal ) 

Kalçanın yan ve ön kısımlarını meydana getiren çift kemikler. Kalça iskeleti çok az hareket eden eklemler ve bağlar aracılığı ile birbiriyle birleşmiş dört kemikten meydana gelir. Bu kemikler önde symphysis pubis denilen bir eklem aracılığı ile birleşmiştir. Arkada ise, bu iki kemik arasına sağrı kemiği (os sacrum) sokulmuştur ve sağrı kemiğinin alt uçunda kuyruk sokumu kemiği (os cocyx) bulunur. Kalça kemiği (os coxae) üç ayrı kemiğin birleşmesinden meydana gelir.

Küçük çocuklarda bu üç kemik kıkırdak dokusu ile birbirine bağlanmış durumdadır. Büluğ çağında üç kemiği birbirine bağlayan kıkırdak dokusu kemikleşir ve kalça kemiği tek bir kemik haline gelir. Erişkinde bu üç kemik birbiriyle tamamen kaynaşmıştır. Halk dilinde, kalça kemiği, bel kemiği için Oma denir. 

Yassı, geniş, girintisi ve çıkıntısı çok olan, leğen veya kemik çatının ön ve yan bölümlerini oluşturan bir çift kemiktir.

Anadolu' nun bazı yörelerinde kaçırılan kızın, buna razı olduğunu göstermek üzere kendisini kaçıran kişiye verdiği mendil, yüzük gibi şey...

Rızalık,
Nişan yüzügü yerine geçebilen armağan,  
Anadolunun kimi yörelerinde kızın kaçmaya razı olduğunu belirtmek için kaçırana verdiği, nişan yüzüğü yerine geçebilen armağan.

Çadır için kullanılan kazık...

Siyek,
Çadır için kullanılan kazık, çivi.

Karaçadır (Kılçadır, Çulçadır) genellikle sarp yerlerde oturan, otlakları dar olup keçi besleyen Yörükler tarafından kullanılır. Keçi kılından yapılan karaçadırlar ıstar tezgahlarda dokunur. Çadır için her birine kanat ya da Kolan denilen çullar dokunur. Çadır dokuma zamanı Ağustos ile Eylül aylarıdır. Karaçadır dokumasında çözgü ve atkı iplikleri aynı kalınlık ve bükümdedir. Çadırın su geçirmemesi için sık dokunması gerekir. Çadır bezi, genellikle santimetrede 4 çözgü, 2,5 atkı ipliği sıklığındadır.

Adına Cırmakan ya da Bakara denilen çadırlara bağ iplerini birleştiren ağaç kancalar, çadırın dengede durmasını sağlar. Üç direkli bir çadırda sekiz adet bakara bulunur. Çadır kurulduktan sonra çadır çevresine Sitil Kazıkları çakılır. Çadırın duvar perdesine Sitil denir. Çadırların uzunluğuna asılan eteklerdir. Çadır örtüsüne göre daha seyrek dokunmuş çullardır. Toz ve yağmura karşı çadırı korur. Çadır örtüsünün dört tarafından sarkan Saçak adı verilen püsküllü etekleri eklenir. Çadırın çatısından akan yağmur suyunu aşağıya akıtır. Sitil ipinden yapılmış Kolanlar (Siyek Kolanı), çadır örtüsünün enine kıl iplikle dikilir.  Çadıra dışarıdan gelen toz, toprak, böcek, rüzgar ve soğuğa karşı koruyan Dolak Hasırı ya da Çığ yerleştirilir. Bunlar dik durdukları için çok kullanışlıdır.

"Karanlığın günü", "Cüce", "Mektup Aşkları" gibi romanlarıyla tanınmış yazarımız...

Leyla Erbil,(1931- ),
1931 yılında İstanbul' da doğan Erbil, Kadıköy Kız Lisesi'nde (1950) ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili Edebiyatı'nda okudu. İskandinav Hava Yolları (1953-55), Ankara Devlet Su İşleri (1956-57) başta olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlarda, sekreter, çevirmen, daktilo memuru olarak çalıştı. Türkiye İşçi Partisi'nin Sanat Kültür Bürosu'nda görev aldı.  Roman, öykü ve denemelerinde Ortodoks Marksçıların karşısında yer aldı. Erbil'in ilk öykü kitabı Hallaç, 1960 yılında yayımlandı. Yazarın 1988' de tamamladığı Mektup Aşkları, bugüne dek çeşitli yayınevlerinde altı baskıya ulaşmıştır. 

Mektup Aşkları' nda Erbil' in temel izlekleri aynı. Türkiye toplumunun 1940' lı yıllarına uzanan hikayede Erbil, kadının durumu, cinsellik ve aşk üzerinden geleneksel ahlakın ve küçük burjuva aydınlarının eleştirisine yönelmiştir.

Evlenerek bir süre Ankara ve İzmir' de oturdu. 1961' de İstanbul' a döndü. Halen İstanbul' da yaşıyor. Evli ve bir kızı var. 

Eserleri;

Öykü; Hallaç (1961), Gecede (1968), Eski Sevgili (1977).
Roman; Tuhaf Bir Kadın (1971),  Karanlığın Günü (1985),  Mektup Aşkları (1988),  Cüce (2001), Üç Başlı Ejderha (2005).
Diğer;
Tezer Özlü' den Leylâ Erbil' e Mektuplar (1995), Düşler Öyküler (1997), Zihin Kuşları (1998)

Oyunda özellikle pokerde hile yapan kimse...

Trişör,
Oyunda, özellikle pokerde hile yapan kimse, üçkağıtçı.

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Çok hızlı gidebilen bir tür keşif gemisi...

Skavut, (İng. scout ).
Çok hızlı gidebilen bir tür keşif gemisi.

Saydam ve pelte kıvamında madde...

Jel, (İng. gel ).
(pelte, peltemsi), 

Kolloidal taneciklerin sürekli bir ağ yapısı oluşturacak şekilde pıhtılaşması ve dağıldığı ortamı hareketsizleştirmesi sonucunda oluşturduğu yarı katı sistem.
Çözünmüş veya çökelmiş maddenin pelte kıvamındaki durumu veya suyunu kısmen kaybetmiş jelöz



"Art nouveau" akımının en önemli temsilcilerinden biri olan Avusturyalı ressam...

Klimt,
Gustav Klimt,
(14 Temmuz 1862 – 6 Şubat 1918),
Avusturyalı sembolist ressam.

Art Nouveau (Yeni Sanat),
Zarif dekoratif süslemelerin ön plana çıktığı, kıvrımların ve bitkisel desenlerin sıklıkla kullanıldığı bir sanat akımıdır.
Klimt, Bohemyalı kuyumcu bir babanın ve Viyanalı Anna Finsher’ in yedi çocuğundan ikincisi olarak 14 Temmuz 1862 yılında Viyana’ da dünyaya geldi. 

Viyana uygulamalı sanatlar okulunda eğitim gördüğü sıralarda tarihsel konular işleyen ressam Hans Makarat’ tan etkilendi. 1883’ten sonra kardeşi Ernst ve ressam Franz Matsch ile birlikte dekoratör olarak çalıştı. Burgtheater’ ın ve Sanat Tarihi Müzesi’ nin dekorasyonunu tamamladıktan sonra 1892 yılında kardeşinin ölümü üzerine bu işi bıraktı. 1897’ de Viyana’da bir grup sanatçı ile Viyana Sezession Grubunu oluşturdu ve bu grubun ilk başkanı seçildi. Bu görevini 1905 yılına kadar sürdürdü.

Birkaç yıl sonra Viyana Üniversitesi için felsefe, tıp ve hukuk adlı tavan resimlerini yaptı. Fakat resimler erotik simgeleri ve karamsarlık yüzünden büyük tepki aldı ve geri çevirdi. 1902’ de arkadaşı mimar Josef Hoffmann’ın baş yapıtı sayılan Brüksel’ deki Stoclet Evi’nin yemek odası için duvar resimleri yaptı.

Bugün üçü de Avusturya Galerisi’ nde bulunan Öpüş, Fritza Riedler ve Adele Bloch-Baver gibi son çalışmalarında figürleri silüet biçiminde ele aldı. Klimt' in birincil resim konusu kadın bedenidir ve eserlerinde ince dekoratif süslemelerle beraber zarif bir erotizm göze çarpar.

Ünlü sanatçı 6 Şubat 1918 yılında beyin kanaması sonucu hayatını kaybetti. Klimt’ in ailesi onun Onur Mezarı’ na gömülmesini kabul etmedi ve sanatçı Viyana’ da basit bir mezara gömüldü. Yağlıboyalarının dışında desenleri de ayrı bir önem taşıyan Klimt’ in, özellikle Kokoschka ve Egon Schiele üstünde yoğun etkileri oldu.

Önemli Yapıtları;
Aşk Müzik I, Bir Kadının Portresi, Memorial Sanat Müzesi, Tıp, Yaşayan Su, Ölüm ve Yaşam, Adem ile Havva, Kadının Üç Çağı, Salome.

Kanuni...

Yasal, 
(İng. lawful, legitimate, licit, legal).
Bir durum ya da davranışın türe düzenine uygunluğu.
Kanuni, Yasanın, dinin ve kamu vicdanının doğru bulduğu, yasalara uygun, 
Meşru, 
Legal.

Müzikte, bir akoru oluşturan seslerin peş peşe duyulması...

Arpej, (Fr. arpège). 
Bir akort oluşturan seslerin birbiri arkasından çalınması.

"Körleşme", "Sözcüklerin Bilinci" gibi yapıtları dilimize de çevrilen ve 1981 Nobel ödülü nü kazanan İngiliz uyruklu yazar...

Elias Canetti,(1905, Rusçuk -  1994, Zürih) 

1981 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi, kökeni 1492'de İspanya'dan göç etmiş Sefarad yahudilerine dayanan, Almanca eserler vermiş yazar.

Elias Canetti, 25 Temmuz 1905' de Rusçuk' ta doğdu. Yahudi bir ailenin çocuğu olan Elias, 1911 yılına kadar burada yaşadı. Daha sonra aile önce İngiltere'ye, babasının ölümüyle de Viyana'ya taşındı. Böylece Elias, Ladino, Bulgarca, İngilizce ve Fransızcanın yanında Almanca da öğrendi. 

Gelecekte de eserlerini hep Almanca yazacaktı.  1916'da Viyana'da kimya öğrenimi gördüğü sıralarda edebiyata da merak salmaya başladı. Buradaki edebiyat çevrelerine yavaş yavaş girmeye başlayan Canetti, 1929 yılında Viyana Üniversitesi' nden mezun oldu. Bu arada ilk edebi çalışması ''Dahi Brutus''u yazdı.   

1927 yılında Viyana Adalet Sarayı'nın öfkeli bir kalabalık tarafından yakılmasından çok etkilenen yazar, bu tarihten sonra toplumdaki davranış bozuklukları üzerine yazmaya ve araştırmaya başladı. 1928 yılındaki Berlin seyahatinde Bertolt Brecht, Isaak Babel ve George Grosz ile tanıştı. Onlardan da etkilenerek insanın çılgınlıkları üzerine bir çok roman yazdı. 30 yaşında tamamlayacağı ''Körleşme'' adlı başyapıtında da yine bundan ilham aldı. 1930' lu yılların başında Amerikalı yazar Upton Sinclair' in eserlerini çeviren Canetti, 1934 yılında kendisi gibi yazar olan Veza Taubner-Calderon' la evlendi. Bu sırada ''Düğün'' ve ''Kibir Komedisi'' isimli iki tiyatro oyunu yazdı. ''Kibir Komedisi'', absürd tiyatronun ilk örneklerinden biri olarak görüldü. 

Nazilerin Viyana'yı işgal etmelerinden kısa bir süre önce Paris'e taşınan yazarın 1935 yılında basılan büyük eseri ''Körleşme'' Nazi yönetimi tarafından yasaklanan kitaplar arasına girdi. Ama bu eserin başarısını gölgeleyemedi, ''Körleşme'' Avrupa ve Amerika' da bir çok edebiyat otoritesinin dikkati çekti ve yoğun ilgi gördü. Paris' ten Londra' ya taşınan yazar, 1952 yılında vatandaşlık hakkı kazanarak hayatının büyük bölümünü burda geçirdi. 

1960 yılında, ''Kitle ve İktidar'' yayınlandı. 1971' de Hera Buschor adında bir restoratörle ikinci kez evlendi. Böylece İsviçre'ye taşınan yazar son yirmi yılını Zürih'te geçirdi ve 14 Ağustos 1994 yılında burada toprağa verildi. Canetti, vasiyeti üzerine ünlü yazar James Joyce' un yanına gömüldü. Nobel Ödülü(1981) dahil bir çok ödülün de sahibi olan usta yazar 20. yüzyılın toplum ve insan psikolojisine ışık tutan bir çok değerli eser bırakmıştır.     


Başlıca Eserleri;
Körleşme (Die Blendung)1935, Düğün (Die Hochzeit) 1932, Kibir Komedisi (Komodie der Eitelkeit) 1934, Sayılı Gün (Die Befristeten) 1956, Kitle ve İktidar (Masse und Macht) 1960,, Kurtarılmış Dil (Die Gerettete Zunge) 1977, Kulaktaki Meşale (Die Fackel im Ohr) 1980, İnsanın Sılası (Die Provinz des Menschen) 1973, Sözcüklerin Bilinci (Das Gewissen der Worte) 1975,    

Ödülleri;
Nobel Ödülü,Franz Nabl Ödülü, Nelly Sachs Ödülü, Europa Prato Ödülü, Johann Peter Hebel Ödülü ve Kafka Ödülü.

Duyularla algılabilen her şey...

Fenomen, (Fr. phénomène).  
Görüngü,
Olay, Olgu,
Felsefede somut, algılanabilr ve denenebilir olay ve nesne demektir. Bir nesne, olay ya da sürecin nesnel gerçekliğini vurgulayan bir ifadedir.

Melih Cevdet Anday’ın, sinemaya da aktarılan bir romanı...

Raziye,  

Yusuf Kurçenli tarafından senaryo ve yönetmenliği yapılan Raziya filminin konusu; Geçmişteki ilişkilerinden kaçan Ali, Akdeniz' de bir sahil köyünde oturan dayısının yanına gider. Dayısının, evlat edindiğini söylediği gizemli Vedia'yla tanışır. Zamanla bu iki genç insan arasında yakınlaşma doğar. Vedia' nın sırf kendi istediği için Ali' yle birlikte olması ve başka bir şey beklememesi genç adamı şaşırtır. Daha sonra genç kızın başkalarıyla birlikte olduğunu fark eden Ali' nin, bu gizemli kız hakkında öğreneceği daha çok şey vardır.
 

Melih Cevdet Anday,
1915 yılında İstanbul’ da doğdu.Ankara Gazi Lisesi' ni bitirdikten sonra Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğünde danışmanlık, Ankara Kitaplığı'nda memurluk ve gazetecilik yaptı. Akşam ve Cumhuriyet gazetelerinde deneme yazıları yazdı.1954'ten sonra bir süre İstanbul Belediye Konservatuarı tiyatro Bölümü'hde fonetik-diksiyon öğretmenliği yaptı, emekle oldu. Şiirleri dışında tercümeleri ve romanları da vardır.

Genel özellikleri bakımından şairin 1940-1952 yıllarında kazandığı deneylerin bileşkesi olarak kabul edebileceğimiz şiirlerden oluşan ‘Yan Yana’da dörtlü kuruluşların belirgin bir biçimde çoğaldığı görülür. Gelecek, Hiroşima, Faltaşı, Güzel Düş, Anı adlı eserlerde geleneksel biçimlere eğilimi ağır basmıştır.

Eserleri;
Garip (O.Veli ve O.Rifat ile), Rahatı Kraçan Ağaç, Kolları bağlı Odysseus, Göçebe Denizin Üstünde, Ölümsüzlük Ardında Gılgamış, Teknenin Ölümü,Tanıdık Dünya, Güneşte, Yağmurun Altında, gizli Emir, Raziye, Dört Oyun.

Mustafa Kemal’i aşırı biçimde eleştirdiği için Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey’i öldürmüş, TBMM’de geniş yankılar uyandıran olaydan sonra teslim olmamakta direnince sıkıştırıldığı evde silahlı çatışma sonucu öldürülmüş Türk milis komutanı..

Topal Osman Ağa, (d. 1883, Giresun - ö. 2 Nisan 1923, Ankara) Türk asker, milis yarbayı. Mustafa Kemal' in Giresun' lulardan oluşan ve 19 Mayıs 1919 dan itibaren yanından ayrımadığı muhafız kıtası komutanı.

1883 Yılında Giresun'un Hacıhüseyin Mahallesi'nde doğdu. Ekim 1912 yılında Balkan Harbine gönüllü katıldı. Sağ dizinden yaralanarak sakat kaldı ve Topal lakabıyla anılmaya başlandı. Nisan 1916’da Borçka’da Ruslara karşı savaşan Türk ordusuna katılan Topal Osman, orduda olduğunu unutup kabadayılığa devam etmekle kalmayıp, sıcak çarpışmaları görünce kaçma emareleri gösterince, komutanı kendisini affetmez ve 50 değnekle cezalandır.

Lozan görüşmeleri sırasında İsmet İnönü’ nün hariciyeci olmamasını eleştiren Ali Şükrü, bu dönemde meclis çalışmalarını engelleyerek Mustafa Kemal’ in tepesini iyice attırmıştır. Hatta Mustafa Kemal’ le birbirlerinin üzerine yürümüşlerdir. Bu günlerde Ali Şükrü Bey birden ortadan kaybolur. Kayboluşunun üçüncü günü kardeşi bakanlar kuruluna başvurur, bir çobanın ihbarıyla boğulduğu anlaşılan ölüsü Ankara civarındaki Mühye köyü civarında bulunur. 

Kurulan bir komisyon bazı somut delillerden (örneğin Ali Şükrü Bey’in sıkılmış yumruğunun arasında bulunan hasır parçasının Topal Osman’ın evindeki sandalyeden kopmuş olduğu tespit edilmiştir) hareket ederek Topal Osman’ın suçlu olduğuna karar verir. Anlaşıldığı kadarıyla, Topal Osman, Ali Şükrü Bey’in Mustafa Kemal’i sürekli üzmesine tahammül edememiş, (yani durumdan vazife çıkarmış) ve Ali Şükrü Bey’ i, Mustafa Kemal tarafından kendisine bağışlanan Papazın Bağı denen yerdeki evine davet ederek öldürmüştür.

1923 Nisan' ında bir çatışmada yaralı olarak ele geçirilecek, hastaneye götürülürken yolda ölecektir. Nedense başı kesilerek alelacele gömülmüştür. Ancak Meclis daha önce Ali Şükrü Bey’ in katillerinin yakalanarak Ulus Meydanı’ nda idam edilmesi kararını oybirliği ile aldığı için, başsız ceset mezardan çıkarılır, Ulus Meydanı’ nda ayağından darağacına asılır. Gazinin bu olaya çok üzüldüğü, Topal Osman'ın bir Cumhuriyet şehidi olduğunu ifade ettiği ve TBMM kararıyla mezarından çıkarılıp Meclis kapısında asılarak teşhir edilmesine büyük tepki gösterdiği söylenir.1925’de bizzat Mustafa Kemal’in emri ile naaşı Giresun Kalesi’nde ilk gömüldüğü yerden alınıp, yine kale içindeki anıt mezara nakledilir. 1981’de Giresun mülki yöneticileri kendisini kahraman ilan etmek için Türk Tarih Kurumu’ndan görüş alırlar ama gelen cevap olumsuzdur. 1983’ de Kenan Evren şehri ziyareti sırasında Topal Osman’ dan övgüyle söz eder. 1987’ de yerel yöneticiler 2 Nisan’ larda Topal Osman’ ı anmaya başlarlar.

Isparta'nın Eğirdir ilçesine bağlı bir belde...

Barla,
Kasaba Isparta ili, Eğirdir ilçesine bağlı olup, Eğirdir’ in 25 km kuzeybatı uzantısı, 18 km kıyı şeridi olan 3052 nüfuslu 104 Km² yüzölçümlü güzel bir yerleşim yeridir. Kasabanın kuruluş tarihi tam olarak bilinmemektedir. Edinilen bilgilere göre M.Ö.1. yüzyılda kasabamızda para basıldığı araştırılan kaynaklardan tespit edilmiştir. Bilinen en eski adı Parlais olduğu, Antik yazar Ptolrmoios tarafından belirtilmiştir. Parlais’in yerinin aranması 1833 yılında F.V.J Arundel ile başlamıştır. 

Barla kasabamız 1376 yılında Osmanlı yönetimine geçmiş olup, kurtuluş savaşı sonuna kadar Rumlarla, Türkler iç içe yaşamışlardır. Rumlardan kalan bir Aya Geogios kilisesi, Osmanlılardan kalan 2 köprü, 1 adet Çeşnigir Paşa cami, 2 adet hamam, 4 adet Ulu Çınar ve tarihi çeşmeler mevcuttur.  Kasaba 1953 yılında Belediye olmuştur.
 
Belde de tarım ve hayvancılık geçim kaynağıdır. Özellikle elma, kiraz, erik, kayısı gibi meyveler ünlüdür. Balıkçılıkta yapılmaktadır. Ormanlık alanlardan kerestelik tomruk çıkarılmaktadır. 
Turistik yerler; Barla dağı( 2.737 m), kilise ve eski eserlere, Çamdağı ve Boyalı adası.

Uygun zamanda olmayan, zamansız...

Nagah,
Birdenbire, ansızın, hemen. (Nâgeh, nâgehan, nagehâne, nagehânî).

''Gösteriş, kabadayılık'' anlamında argo sözcük...

Tıraka,
Lolo,

Ağız kısmı yayvan bakır tas...

Üsküre, (Halk dilinde).
Maşafa (Su tası).

Ağız kısmı yayvan bakır tas.
Topraktan veya madenden yapılmış çorba tası, çukur çanak. Toprak kap. 
Büyükçe bakır tas.
Dövme bakırdan yapılmış ayaklı kâse; çorba tası

Kızgın, öfkelenmiş...

Raiz, (Rayiz) .
Öfkeli, kızgın.

I. Dünya Savaşı’nda Hint Okyanusu’nda birçok savaş ve ticaret gemisini batırmış ünlü Alman kruvazörü...

Emden,

Avusturya' nın 1908' de işgal etmiş olduğu Bosna' nın Saraybosna kentinde, 28 Haziran 1914'te bir Sırp milliyetçisinin Avusturya veliahtını öldürmesi savaşı başlatan kıvılcım oldu. Bu olaydan Sırbistan' ı sorumlu tutan Avus­turya, 27 Temmuz 1914' te bu ülkeye saldırdı. Rusya Sırbistan' ı destekleyince Almanya, Avusturya' nın yandaşı olarak, Rusya' ya savaş açtı. Fransa da 1892' de imzaladığı İkili İttifak çerçevesinde Rusya' ya arka çıktı. Bunun üze­rine Almanya, Fransa' ya da savaş açtı. Alman birlikleri Fransa' ya saldırmak için Belçika' ya girdiler. Daha 1839' da, herhangi bir saldırı karşısında Belçika' ya yardım etme­ye söz vermiş olan İngiltere, 4 Ağustos 1914' te Almanya' ya savaş açtı. Böylece, I. Dünya Savaşı başlamış oldu.

Alman kruvazörleri, özellikle de 15 ticaret gemisini batıran Emden kruvazörü açık denizlerde büyük tehlikelere yol açıyordu. Emden' i daha sonra, Avustralya deniz kuvvetlerine bağlı Sydney kruvazörü Hint Okyanusu' ndaki Cocos Adaları yakınlarında batırdı.

Almanlar bu savaşta, çoğunluğu 1917 ve 1918' de olmak üzere yaklaşık 200 denizaltı yi­tirdiler. Gene de Alman denizaltıları 6.000 gemi batırdı.

Tifo gibi hastalıklara eşlik eden kas zayıflığı...

Adinami,(Adynamie).
Tıpta kuvvetsizlik anlamında kullanılan sözcük, 
Aşırı kas yorgunluğu.

Tifo aşısının kısa yazılışı...

TAB,  
Ölü bakteri aşısıdır. Ülkemizde kullanılan tifoparatifo A ve B (TAB) aşısı fenolle öldürülmüş olup tifo, paratifo A ve B yi içerir. Primer aşı uygulaması 6 aylıktan sonra yapılabilir. 6 ay ile 10 yaş ara­sındaki çocuklarda iki kez 0.25 mi olarak 4 hafta ara ile derialtma yapılır. 10 yaşından büyük ço­cuklara ise yine iki kez 4 hafta ara ile 0.5 mi ola­rak derialtma yapılır. Rapeller 3 yılda bir aynı dozda uygulanır. Tifo aşısının yan etkileri sıktır. Lokal ağrı, endürasyon, bölgesel lenfadenopati ve ateş görülebilir. Bu reaksiyonların azaltılması için aşının intradermal yolla (0.1 mi) uygulan­ması önerilmektedir. Ancak asetonla öldürülerek hazırlanan aşılar intradermal olarak kullanıl­mamalıdır.

Tifo, kirli içme suları ve pis yiyeceklerle bulaşan mikrobik bir hastalıktır. Salmonella typhosa adı verilen bir mikrop tarafından meydana getirilen, ağız yolundan besin maddeleri ile bulaşarak barsak lenf dokusunda doku ölümüne yol açan genel bir lenf sistemienfeksiyonu. Salmonella typhosa mikrobu, 1 ila 3,5 mikron uzunluğunda olup, hareketli, sporsuz ve kapsülsüz bir bakteridir. Salmonella typhi tipi bakteriler tarafından meydana getirilen bir hastalıktır. 

Tifonun bulaşma yolları dikkate alındığında içme ve kullanma sularının kontrolü, besin hijyeni, çevre sağlığı koşullarının durumu özellikle lağım ve kanalizasyon tesislerinin hijyen şartlarına uygun duruma getirilmesi önemlidir. Kişiyi tifodan korumak için tifo aşısı yapılabilir. 

Ancak kesin koruyucu değildir. Özellikle besin işi ile uğraşanların periyodik olarak kontrol edilmelerini gerektiren bir hastalıktır. Aşı % 65 koruyucu etki gösterir.

Hastalığın tedavisi, hastanın yattığı oda iyi havalandırılmalı ve güneş gören bir yerde, ısısı 20-22°C arasında ve normal nemlilikte olmalıdır. Ağız ve cilt temizliğine îtina göstermelidir.Tifo tedavisinde en mühim ilaç, kloramfenikoldür.

Tifoya neden olan ve bulucusunun adını taşıyan basil...

Abert,

Tifo, kirli içme suları ve pis yiyeceklerle bulaşan mikrobik bir hastalıktır. Salmonella typhosa adı verilen bir mikrop tarafından meydana getirilen, ağız yolundan besin maddeleri ile bulaşarak barsak lenf dokusunda doku ölümüne yol açan genel bir lenf sistemienfeksiyonu. Salmonella typhosa mikrobu, 1 ila 3,5 mikron uzunluğunda olup, hareketli, sporsuz ve kapsülsüz bir bakteridir. Salmonella typhi tipi bakteriler tarafından meydana getirilen bir hastalıktır.  

Hastalığın tedavisi, hastanın yattığı oda iyi havalandırılmalı ve güneş gören bir yerde, ısısı 20-22°C arasında ve normal nemlilikte olmalıdır. Ağız ve cilt temizliğine îtina göstermelidir.Tifo tedavisinde en mühim ilaç, kloramfenikoldür.  

Büyük sopa...

Söven,
Halk dilinde Büyük sopa, Kalın sopa, değnek.
Çit yapmakta kullanılan büyük kazık.

Zakkum' dan elde edilen ve tansiyon düşürücü olarak kullanılan bir alkoloit...

Rezerpin, (İng. reserpine). 
Oleandrin.

Zakkum (Nerium oleander),  Apocynaceae familyasından Haziran-Eylül ayları arasında beyaz veya pembe renklerde çiçekler açan 2-5 m yüksekliğinde Zehirli bir bitki türü. 

Dere yataklarında ve su kenarlarında yetişir ve kışın yapraklarını dökmez. Ayrıca bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir. Gövdeleri dik, esmer renkli ve silindir şeklindedir. Yaprakları mızrak şeklinde, kısa saplı, karşılıklı veya üçlü dairesel durumlarda dizilmiştir. Çiçekler, yalancı şemsiye durumunda toplanmış, güzel kokulu, büyük çiçeklerin sapları tüylü ve oldukça kısadır. Bitki zehirlidir. Zehirli olduğu için çoğu insanın bahçesine dikmekte çekindiği bitkiler vardır. Aslında bu tip bitkilerin çiçekleri çok etkileyicidir. Datura, Açelya, Atatürk çiçeği ya da zakkum gibi.

Bitki kardiotonik glikozitler taşır. Dahilen idrar arttırıcı ve kalp kuvvetlendirici etkisi vardır. Fazla miktarda alındığında zehirlenmelere sebep olur. Haricen zeytinyağı ile yoğrulmuş olan yapraklar bilhassa uyuza karşı kullanılır. Bir gram kuru yaprak, insanlarda tehlikeli zehirlenmelere yol açar. Zehir etkisi kurutma ve kaynatmayla ortadan kalkmaz. Bu bitkiyi yiyen, ölmüş hayvanların etleri de zehirlidir.  

Bir Hint bitkisi olan Rauwolfia serpentina’nın köklerinden elde, ağızdan verilmesinden sonra az oranda adrenerjik sinir uçlarında birikirken çoğunluğu ilk 24 saat içinde atılan, beyin ve adrenal bez dahil bazı organ ve dokulardaki nöro-efektör kavşaklarda katekolamin ve serotonin depolarının boşalmasına sebep olan, trankilizan etkiye ve prolaktin salgılanmasında artışa neden olan antihipertansif etkili bir alkaloit.

Bir süs ve gölge ağacı...

Akasya, (Fr. acacia).  

Baklagillerden, yeşil yapraklı ve dikenli ağaç ya da ağaççık. Sıcak iklimlerde birçok çeşidi yetişen ve tanen, zamk, boya vb. maddelerin yapımında kullanılan bir ağaç (Acacia). Kerestesi sarı, yeşil çizgili, dağınık gözenekli, sert ve sıkı olan, yıkımlayıcı böceklere karşı çok dayanıklı bir tür ağaç.

Küstüm otugiller familyasından, ılıman iklim bölgelerinde yetişen, özellikle keçiler ve diğer geviş getirenler için değerli bir besin kaynağı durumunda olan çalı veya ağaç görünümlü bitkiler. Bu bitkiler, yapısında lotaustralin ve sambunigrin adlı siyanojenik glikozitleri içerdiğinden fazla tüketilmesi durumunda siyanür zehirlenmesine sebep olurlar.

Akasyanın bazı türleri, hücre erimesiyle oluşan ve halk arasında "arap zamkı" adıyla anılan bir zamk verir. Tanen bakımından zengin olan akasya kabukları dericilikte kullanılır. 

Akasya türleri;
Kıbrıs akasyası (Acacia cyanophylla), Gümüşi akasya (Acacia dealbata), Yarran (Acacia homalophylla), Senegal akasyası (Acacia senegal).

''Haşhaşiye'' de denilen bir tarikat....

Nizariye,  Sabbahilik,  
Haşhaşiye, Assassin, Hashshashin, Hashishin, Hashashiyyin (Suikastçiler)     

750 yılında ölen ve Mehdi kabul edilen İsmail' i imam tanıyan İsmaililer, 909 yılında Kuzey Afrika' da iktidarı ele geçirdiler. Sonra Mısır' ı zaptettiler, Kahire' de el Ezher Üniversitesi' ni kurdular. Ticarette, Hindistan' a değin ağ kurup orada bir koloni oluşturdular. Sanatta büyük atılım yaptılar. Bunlar, kendilerinin Peygamber' in kızı Fatıma' nın soyundan geldiklerini söyledikleri için Fatımi olarak adlandırıldılar. Fatımi devleti içinde çıkan çatışma sonucu, İsmaili Aleviliği ikiye bölündü. Mustansırbillah' ın ölümü üzerine, oğulları Nizar ve Müstali mücadeleye başladı. Nizar hapiste öldü. Fakat, onun yandaşları, doğuya göç ederek, Hazar Denizi' nin güneyindeki Alamut Kalesi' ni ele geçirdiler. 

Burada, Nizariye denilen (Sabbahilik diye biliniyor) militan Aleviliği yaşatmaya başladılar.    İslam Aleminde ilk kez terör ve devlet ileri gelenlerine suikasti yöntem alarak kabul eden Hasan Sabbah ve onun fedaileri Haşaşinler tarihte önemli bir yer tutmuştur. Hasan Sabbah-Selçuklu ilişkileri, İsmailiye İslam yorumunun alt ayırımı Nizariye, Haçlı Seferleri'nde Haşaşinlerin tutumu adeta bir roman konumundadır.   Haşhaşilerin örgütün İslam dünyasını altüst eden ilk eylemi 1092' de gerçekleşmişti. Hedef, adıyla bile Selçuklu İmparatorluğu' nu simgeleyen 75 yaşındaki vezirdi. Yıllardır fedailerin hedef aldığı hiç kimse, onların elinden kurtulmayı başaramamıştı. Sultanlar, halifeler, vezirler, emirler, komutanlar bıçak darbeleri altında can vermişti. Fedailerin en zor cinayetleri işlemekle kalmayıp, soğukkanlılıkla ölümü beklemeleri, o çağ insanlarının kanını donduruyor, cinayetin yarattığı dehşet duygusunu katbekat artırıyordu. Ancak "haşhaş" içenler bunu yapabilir diye düşünülüyordu. Onlara Haşhaşi denmesinin nedeni buydu. Yapılan bir tür intihar eylemiydi çünkü. Bu eylemlerden dolayı da "bütün zamanların en korkunç tarikatı" olarak bilindi. Batı dillerindeki "assassin" (katil), "assassination" (suikast) sözcükleri de işte bu Haşhaşilerden kaldı. Bu örgütün kurucusu ve büyük üstadı Hasan Sabbah'tı: Hem halifeliğe, hem de o sıralar İran'ın yanı sıra tüm İslam dünyasının hâkimi ve Sünni İslam'ın koruyucusu Selçuklu Türklerine karşı savaş açan bir Şii önderi.

Sıtma taşıyan sivri sinek...

Anofel,
Çimil,
Sıtma mikrobu taşıyan bir tür sivri sinek.

Mizik, Sivrisinek, 
Tatarcık gibi küçük, siyah sinek.
Peşşe (Osmanlıca), Peşe veya Peşşe (fars. peşe ve peşşe). Esk. sivrisinek. 
Peşe-bend (peşşe-bend veya peşe-hane), cibinlik. 
Cibin (Arapça Sinek),
(Eski dilde) Sivrisinek
Sinek, Tatarcık,

Şili’de bir ırmak....

Biobio,

Şili, Amerika kıtasının güneybatı kıyısında yer alan bağımsız bir devlet. Güney Amerika'nın güney kısmında, Güney Atlas Okyanusu ve Güney Pasifik Okyanusu kıyısında, Arjantin ile Peru arasında yer almaktadır. Pasifik kıyısı boyunca 4200 km uzanan Şili, batıda Okyanus ve doğuda And Dağlarının yüksek tepeleri arasında kalmakta olup, ortalama 180 km’lik bir genişliğe sahiptir. Ülke birbirinden oldukça farklı üç bölgeye ayrılır: Kuzey Şili, Orta Şili ve Güney Şili.

Kuzey Şili, Peru sınırından La Serena şehrine kadar uzanır. Bu bölgede dünyanın en kurak yerlerinden biri olan Atacama Çölü ve ülkenin en yüksek noktası olan Ojos del Salado Tepesi (6880 m) bulunur. 
Orta Şili, La Serena şehrinden Chiloé Adasına kadar uzanmakta olup, ülkenin en önemli bölgesidir. Büyük kısmı Santiago ve Oncepción arasında yer alan merkezi vadidir. Temuca şehrinin güneyinde çok sayıda göl ve her mevsim üzerinde kar bulunan volkanlar mevcuttur. 
Güney Şili, Chiloé Adasından Amerika’nın en güneyde kalan noktası Horn Burnuna kadar uzanır. Burası büyük ölçüde fiyordlu ve dağlık bir bölgedir.

Nehirleri,
Lauca, Lluta, Loa, Copiapó, Elquí, Choapa, Aconcagua, Maipo, Mapocho, Cachapoal, Maule,  Biobío, Imperial.


Şili' de bir göl...


Göller;
Colico, Caburga, Villarrica, Calafquén, Panguipulli, Riñihue,  Ranco, Puyehue, Rupanco, Llanquihue


Şili, Amerika kıtasının güneybatı kıyısında yer alan bağımsız bir devlet. Güney Amerika'nın güney kısmında, Güney Atlas Okyanusu ve Güney Pasifik Okyanusu kıyısında, Arjantin ile Peru arasında yer almaktadır. Pasifik kıyısı boyunca 4200 km uzanan Şili, batıda Okyanus ve doğuda And Dağlarının yüksek tepeleri arasında kalmakta olup, ortalama 180 km’lik bir genişliğe sahiptir. Ülke birbirinden oldukça farklı üç bölgeye ayrılır: Kuzey Şili, Orta Şili ve Güney Şili.

Kuzey Şili, Peru sınırından La Serena şehrine kadar uzanır. Bu bölgede dünyanın en kurak yerlerinden biri olan Atacama Çölü ve ülkenin en yüksek noktası olan Ojos del Salado Tepesi (6880 m) bulunur. 
Orta Şili, La Serena şehrinden Chiloé Adasına kadar uzanmakta olup, ülkenin en önemli bölgesidir. Büyük kısmı Santiago ve Oncepción arasında yer alan merkezi vadidir. Temuca şehrinin güneyinde çok sayıda göl ve her mevsim üzerinde kar bulunan volkanlar mevcuttur. 
Güney Şili, Chiloé Adasından Amerika’nın en güneyde kalan noktası Horn Burnuna kadar uzanır. Burası büyük ölçüde fiyordlu ve dağlık bir bölgedir.

Hastalığın ya da bir durumun en korkulu anı...

Akabe,

Birbirine geçme çelik dilimlerden oluşan bir tür zırh...

Anim, (fr. anime).

İstakoz kuyruğu şeklinde, birbirine geçme çelik dilimlerden meydana gelen zırh.

Romalıların "yürek-koruyan" zırhına benzeyen bu zırh, XVI. yy. da piyadeler ve denizciler tarafından kul­lanılırdı, İtalya’ da ise, XVII. yy. a kadar kullanılmıştır.

"Sacide", "Adem' in Kaburga Kemiği", "Uzaklar" gibi tiyatro yapıtlarıyla tanınmış yazarımız...

Ülker Köksal (1931-    ). Oyun Yazarı. 

Ankara’da doğdu. Mimar Kemal İlkokulu’nu, Ankara Kız Lisesi’ni bitirdikten sonra 1955’te Siyasal Bilgiler Fakültesi Mali Şubesi’nden, 1959’da Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nden mezun oldu. 1961-62 yıllarında Fransa’da Yüksek İdarecilik Okulu’nda öğrenim gördü. Çeşitli kamu kuruluşlarında, öğretim ve araştırma uzmanlığı, TRT Program Etüt Planlama Uzmanlığı, Kültür Bakanlığı Danışmanlığı, A.Ü. DTCF Tiyatro Bölümü’nde öğretim üyeliği, Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği Türkiye Merkezi kurucu üyeliği ve başkanlığı, TRT Kurumu’nca gerçekleştirilen “Susam Sokağı” programı başyazarlığı görevlerinde bulundu. Radyo oyunları yazdı.Uzaklar adlı oyunu ile 1984 Enka Sanat Ödülü üçüncülüğü, 1986 İsmet Küntay En İyi Oyun Yazarı ve 1986 Sanat Kurumu En İyi Oyun Yazarı ödüllerini aldı.

Eserleri;
Dağ Denize Kavuştu (1974; T.Ticaret Bankası Çocuk Oyunları yarışması İkinciliği),
Pınarın Başına Gelenler (1974; Arkın Çocuk Edebiyatı Yarışması Üçüncülük Ödülü),
Besleme (1975).
Sacide (1972).
Bir Garip oyun (1978).
Adem' in Kaburga Kemiği (1980).
Uzaklar.
Yarını akıl yapar.

Karınca...

Muk,  (Osmanlıca Nemel).
Karınca (İng. ant).
Kanatlı karınca.  

Karıncalar familyasından, duyargaları dirsekli, çeneleri güçlü, boyları birkaç milimetre olan ve oldukça kalabalık bir toplum düzeni içerisinde yaşayan zarkanatlı böceklerin genel adı.  Zar kanatlılardan, toplu olarak yaşayan, yuvaları toprağın altında olan ve birçok türü bulunan böceklerin genel adı (Formica). Yeryüzünde en kalabalık nüfusa sahip olan canlılar, karıncalardır. Her yeni doğan 40 insana karşılık, 700 milyon karınca dünyaya gelir. Ve bu canlılar hakkında öğrenebileceğimiz çok fazla bilgi vardır.

Karınca yuvası...

Köre, (Farsça)
Karınca yuvası. Karınca kümesi.

Karınca yuvalarının kimi toprağın içinde, kimi ağaçların içinde kazılmış olduğu gibi, mukavvadan meydana gelip tropikal orman ağaçlarına asılı olanları da vardır. Bazı karıncalar ise bitkilerle kayaların tabi oyuklarından yararlanır ya da başka böceklerin yuvasına yerleşirler. Karınca yuvası daima çevreye uyar. Dikkati çeken bir başka husus da bu yuvaların, arılarla eşek arıları' nınki gibi belli bir mimarisi olmayışıdır. Koridorları ve odaları plansız olarak uzayıp gider. Karıncalar yuvalarının kuzeye bakan taraflarına daha çok toprak yığarlar. Karıncalar yuva yaparken çıkardığı toprağı yuvanın kuzey istikametine yığarlar.
                                      

Derinlikleri ender olarak yarım metreyi geçer ve derine inildikçe ve merkezden uzaklaşıldıkça tünellerinin arası o nispette genişler. Karıncalarımız mandibulalarıyle toprağı kazar ve süpürürler. Toprak zerreleri bu arada birbiri arkasından yuvanın ana deliğinin etrafına yığılır ve bir çeşit krater meydana getirir. Çayır karıncası (Formica pratensis), kırmızı orman karıncası (Formica rufa) ve kan kırmızı karıncalar (Formica sanguinea) çam iğnesi, yaprak parçası ve küçük taş gibi çeşitli malzemeden bir kubbe bina ederler. Siyah karınca (Lasius niger) ile kehlibar şansı karınca (Lasius flavus) kubbelerinin içi oyuktur. Tabiat bilginleri, bu yapıtın, güneşin ısısını çekip alıkoymaya yaradığı kanısındadırlar. Texas' ın çalışkan Tachymyrmex turrifex karıncaları da yuvalarının ana ağzının üzerinde topraktan örülmüş bir kule dikerler.

Dağ karıncaları, yukarıdaki duvarcı karıncalardan farklı olarak, yuvalarını, kendilerine kubbe vazifesi gören yassı taşların altında yaparlar. Taş kaldırılınca, koridorlar ve larva, nimfa ve yumurta dolu odalar meydana çıkar. Taş, burada kubbe ile aynı işi görerek güneş ışınlarını çekmek suretiyle kanncalan ısıtır.

 

Bir köleyi azat etme, özgürlüğüne kavuşturma...

İtak,

Esir, köle veya cariyeyi serbest bırakma.
Azad etme,

Kalite...

Nitelik,
Kalite (Fr. qualité, İng. quality). 
Bir ürünün bilinen en iyi özellikleri bünyesinde taşıması durumu.,
Bir şeyin iyi veya kötü olma özelliği, nitelik

27 Ağustos 2010 Cuma

Karakarga...

Kuzgun, (Corvus corax). Kelag

Karganın büyük ve leş yeyici olanlarına denir.
Ötücü kuşlar takımının kargagiller familyasından, Kuzey Amerika' nın dağlık, fundalık yerlerinde bulunan, tüyleri siyah renkte olup mavi renkte parlayan bir kuş türü, karakarga .

Karga, kargagiller(Corvidae) familyasından Corvus cinsinden iri yapılı, düz gagalı, pençeli tüyleri çoğunlukla siyah, yüksek ve rahatsız edici sesli kuş türlerinin ortak adıdır.

Kuzgunlar akılsız tasvir edilmelerine rağmen zekasıyla ilgili anlatılan çok sayıda öykü bilinir.  Kuzgunun en zeki kuş olduğu düşünülmektedir. Kuzgunlar siyah renkleri, tuhaf sesleri ve parlak cisimlere olan düşkünlükleri  ile mitoloji ve sanata konu olmuşlardır. Oyunculuklarının ve akrobasi yetenekleri vardır. Kuzgunlar aynı zamanda hırsız kuş olarak da bilinirler. Bunun nedeni dişilerini etkilemek için özellikle parlak, peyaz ve mavi renkteki nesneleri yuvalarına taşımalarıdır. Kargaların ömrü 7-13 yıl arasındadır.

Kargalar genelde fundalıklarda, daha çok ormanlık, dağlık kesimlerde ve hayvan yetiştirilen yerlerde bulunurlar. Kargalar her şeyi yerler. Çöplükleri karıştırırlar, böcek, kurt, fare, leş, böğürtlen, mısır gibi besinlerle beslenirler. Bilindiği gibi ceviz, meşe palamutu, incir gibi orman ürünlerini de tüketirler.

Ülkemizde bilinen belli başlı türleri;
Alakarga (Garrulus glandarius).
Ekin Kargası (Corvus frugilegus).
Göknar Kargası (Nucifraga caryocatactes).
Gri Leş Kargası (Corvus corone).
Kırmızı Gagalı Dağ Kargası (Pyrrhocorax pyrrhocorax).
Sarı Gagalı Dağ Kargası (Pyrrhocorax graculus).
Küçük Karga (Corvus monedula).
Saksağan (Pica pica).
Kuzgun (Corvus corax).
Gökkuzgun (Coracias garrulus).

Merkez...

Özek, (Fr. Centre).
Odak, Mihver,
Nüve (Osmanlıca). 
Bir şeyin çevreden aynı uzaklıkta olan yeri, ortası.
Bir oylumun orta noktası ya da bölgesi.

Merdiven parmaklığı ...

Tırabzan, (Farsça).
İngilizce Baluster-railing, Fransızca Balustrade.
Merdiven korkuluğu.

(Mimarlık) Merdivenlerin kenarlarındaki korkuluk. a. bk. korkuluk, küpeşte. 

Merdiven biçiminde çıkıntıları olan kubbe...

Mukarnas,
İslam sanatında mimari yapılarda görülen geometrik bir bezeme çeşididir. Kademeli olarak taşmalar yapacak biçimde, aşırtmalı olarak yanyana ve üst üste gelen, üç boyutlu görünüm veren bir geçiş ve dolgu öğesidir. Petek biçimi bir görüntü ile yarım kubbelerin içini dolgulayan İslam sanatı öğesi. Sarkıtlı olanlarına istalaktit denir. (Yakut Türkçesinde çıkıntı, burun). Düşey bir yüzeyden, üzerinde bulunan daha taşkın bir yüzeye geçmek ve ona bindirmelik görevi yapmak için taş veya tuğladan küçük prizmalar şeklinde, birbiri üzerine oturan bindirmeliklere verilen ad, istelaktit. 

Mimar Sinan çağında bunlara tekil olarak mukarnas, çoğul olarak da mukarnesat denirdi. Mukarnasın çeşitli bölümlerine asaba, pah, badem, peş, kanat, yırtmaç, diş, püskül gibi adlar verilmiştir.

Hizmetçiler...

Etba,

Hizmet gören kimse.
Belli bir ücretle ev işlerini yapmak için tutulan kadınlar.

Tâbi olanlar, bağlı olanlar, emri altında bulunanlar.

26 Ağustos 2010 Perşembe

1874-1935 yılları arasında yaşayan ve “Hisse-i Şayia”, “Sekizinci”, “Yavuz Hırsız” gibi komedileriyle tanınmış oyun yazarımız...

İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci,(1874-1935)

1874'te İstanbul' da doğan İbnürrefik Ahmet Nuri Galatasaray' dan mezun olduktan sonra Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreterliği' nde ve Karantina İdaresi' nde çalıştı. Bu idarenin Lozan Antlaşmasıyla dağılması üzerine muhasebe müdürlüğünden emekli oldu. Tiyatro yazarı İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci 6 Mart 1935' de Ankara'da öldü. En sevdiği oyunu Sekizinci'yi soyadı olarak alan Ahmet Nuri, Ankara Halkevi Tiyatrosu' nda rejisörlük yapıyordu. Darülbeydayi' nin yönetim kurulu üyeliğine seçildi (1915). Ankara Halkevi' nde tiyatro yönetmeni olarak etkinlikte bulundu. Meşrutiyet döneminin bir oyun yazarı olarak başlayan Ibnürrefik, öbür yazarlara benzemez olarak oyun yazarlığını başlı başına bir uğraş olarak almıştır. Kaba çizgili güldürü ve töre komedyalarında daha çok aile kurumunu ele alarak kadın-erkek, karı-koca, anababa-çocuk ilişkilerini güldürüyü ön planda tutan bir yönelimle vermeye çalışmıştır.

Yapıtlarının birçoğu Fransızca oyunlardan uyarlama ve aktarma olmakla birlikte günlük dili çok iyi kullandığından asıllarından daha canlı ve başarılı olmuştu. Ahmet Nuri'nin en tanınmış oyunu, Alfred Savoir'ın La Huiteme Femme de Barbe-Bleu (Mavi Sakalın Sekizinci Karısı) adlı oyunundan uyarladığı Sekizinci (1922) idi. Bundan başkan Hisse-i Şayia, Ceza Kanunu, Nurbaba, Şeriye Mahkemesinde, Belkıs, Himmet'in Oğlu, Hoşkadem Gebe ve Son Altes gibi oyunları sahnelenmiştir. Bir komedi ve vodvil ustası olan Ahmet Nuri 1932'de Mahmut Yesari ve Reşat Nuri Güntekin'le birlikte Kelebek adlı bir mizah dergisi çıkarmıştı.
Eserleri;
Alemdar (1914), Sivrisinekler (1921), Ceza Kanunu (1924), Dört Cihar (1924), Nurbaba (1924), Hisse-i Şayia (1930), Seriye Mahkemesinde (1933), Belkıs (1934), Himmeün Oğlu (1934), Son Ateş (1934); Aşk-Atik, Cereme, Dengi Dengine, Tecdid-Nikah, Gücü Gücüne Yetene, Fırsat Yoksulu, Kadın Tertibi, Açık Bono, Nakış, iki Bebek, iki Ateş Arasında, izdivaç Projesi, Yeni Dünya, Ferda.

Doğu Anadolu Bölgesi’ne özgü bir halk oyunu...

Meyroki,

Oyun figürlerine bakılarak ismini almıştır. Meyroki oyununda, ileriye gidişlerde düz bir gidiş yerine önce sağa dogru bir yürüyüş sonra sola doğru bir yürüyüşle yay çizilir. Bu sarhoşların fazla içtikten sonra yolda yürümelerini andırır. Bunun için oyuna mey (içki) ve ro (yol) kelimelerinden içki yolu anlamını taşıyan bir ad verilmiştir. Meyroki oyunu için ikinci bir rivayet daha vardır. Meyroki oyununa konu olan Meyro' nun asıl adı Meyrem' dir. Ama halk kolaylık olsun diye Meyrem' i Meyro diye çevirir. Meyro meydanda davul zurna çalınca köy delikanlıları ile birlikte kendinden geçer, kendinden değişik figürler katarak oyunlar oynar. Bu halkın çok hoşuna gider herkesin dilinde Meyro' nun oyunları vardır. Halk her seferinde Meyro' nun oynadığı oyunlar manasında meyroki deyip geçer. Hem kız hem erkekler arasında oynanır. Sertlik gostermez. Daha ziyade titreme ve gosteriş oyunudur.

Halk oyunları çoğunlukla köylü tarafından , nişanlarda, askere uğurlamada, yaylaya çıkış ve inişte, doğumda, dini ve milli bayramlarda, kazanılan zaferin sonucunda, ferfene, barana, sıra gezmesi, yaren sohbeti gibi toplantılarda oynanmaktadır. Doğuanadolu Bölgesinin diğer illerinde de oynanan ve aynı adla anılan oyunlar, 'Bar' ve 'Halay' türlerindendir. Oyunlar genelde insanın sertlik, birlik beraberlik ve insan sevgisi duyguların ifade eder.

Nare, Meyroki, Deriko, Sepe, Delilo, Sirto, Lorke, Halay(Bitlis yöresinde Berite denir.),