Translate

Afgan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Afgan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Haziran 2010 Cumartesi

Osmanlılarda Padişahın av köpeklerine bakan görevli ...

Zağarcı,

Osmanlı Devleti'nde padişahın av köpeklerine bakan görevli.
Zağar, Av köpeği demektir.

Tazılar ve Zağarlar,

Çeşitli özellikler taşıyan köpekler, evcilleştirmenin başlamasından kısa bir süre sonra (günümüzden yaklaşık 6,000 yıl önce), farklı öbeklere ayrıldılar. En özgün öbeklerden biri olan av izleme köpekleri de, zamanla iki ayrı öbek altında toplandılar; İngiliz tazısı ve Afgan tazısı gibi görerek iz süren tazılar. Bloodhoud gibi koku alarak iz süren zağarlar. 
Av sırasında, ince yapılı olan ve çok hızlı koşan tazılar avı kovalamada, daha ağır yapılı olan ve daha yavaş hareket eden zağarlarsa avın yerini belirleyip ortaya çıkmasını sağlamada kullanılıyor. Tazılar ve zağarlar, büyüklük bakımında öbür köpek öbeklerine göre daha büyük çeşitlilik gösterir. Eskiden tazı olarak kullanılan ve şimdi zağar öbeğinde sayılan İrlanda kurt köpeği en ağır köpeklerden biridir. Minik porsuk zağarıysa, en küçük soylar arasında yer almaktadır. Birçok tazı ve zağar soyu hala avlanmada kullanılmaktaysa da, bazıları ev köpeklerine dönüşmüş durumdadır. Küçük yapılı çeşitlerin ömrü 15 yıl dolayındayken, çok iri olanlarda ortalama süre bunun ancak yarısı kadardır.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Afgan Meclisi...

Loya Jirga,

Loya Jirga adı Afganistan' daki en büyük etnik topluluk olan Peştuların dilinde 'büyük şura' demek. Yüzlerce yıllık bir geçmişi olan Afgan meclisinin işleyişi de İslam kültüründe danışma meclisi olarak işleyen şuraları temel alıyor. Loya Jirga Afganistan'ın zengin etnik mozaiğini yansıtan aşiretlerin önde gelen temsilcilerinden oluşuyor.

Peştu, Tacik, Hazara ve Özbeklerin aynı ortamda buluşmasını sağlayan aşiretler meclisi, düzenli oturumlar yapmak yerine ülkenin ortak sorunlarına çözüm bulmak ya da bir amaç için destek sağlamak gerektiği durumlarda toplantıya çağrılıyor.  Geçmişte Loya Jirga'nın gündemine gelen konular arasında aşiretler arası anlaşmazlıkları, toplumsal reformları veya kuralları karara bağlamak var.  Oturumlar Peştu veya Dari dilinde yapılıyor, oturumlarda sık sık Kuran' daki ayet veya surelerden alıntılar yapılıyor. 
 
Temsilciler kim ve nasıl belirleniyor?
Kabil' de 2002 yılında yapılan Loya Jirga toplantılarına ülkenin dört bir yanından gelen 1.500 temsilci katıldı. Temsilcilerden yaklaşık bini iki aşamalı bir seçimle belirlendi. Geri kalan sandalyeler ise belirli kontenjanlara göre dağıtıldı. Söz gelimi mecliste 160 kadın, 100 mülteci temsilcisi için ayrılan sandalyeler vardı. Çalışmaları hızlandırabilmek üzere, Loya Jirga'nın 2003 yılı sonunda başlayan son oturumlarına ise 50'si devlet başkanınca atanan 502 temsilcinin katılması kararlaştırıldı.

Bir konu görüşülmeye başlandığında çözüm sağlanana dek çalışmalar devam ediyor. Bu oturumların en önemlilerinden biri 1747' deki Loya Jirga toplantısı. Kandahar'da toplanan Peştu aşiretlerin, kral seçmek üzere başlattığı tartışmalar dokuz gün boyunca kıran kırana geçti.Temsilciler sonunda bu dokuz gün boyunca sessizliğini bozmayan bir delegeyi, Ahmed Şah Dürrani' yi kral olarak belirledi. Dürrani Afgan devletinin kurucusu olarak tarihe geçti.
1928' te de Emanullah Han' ın eşi Kraliçe Süreyya' dan modernleşme reformlarının tartışıldığı bir Loya Jirga oturumunda yüzünü açmasını istemesi ardından büyük bir tartışma başladı ve delegeler arasında kabaran öfke Emanullah yönetiminin son bulmasına yol açtı.

O zamandan, son kral Muhammed Zahir Şah'ın 1973' te devrilmesine dek bu toplantılar sık sık tekrarlandı. Ancak 1973'ten itibaren yaklaşık 30 yıl süren bir ara verildi. Loya Jirga geleneği yeniden canlandırıldı. 2001' de Taleban' ın devrilmesi ardından, yeni yönetimin kurulması sürecinde Loya Jirga'ya yeniden rol düştü. 2002 Haziran'ında Hamid Karzai' yi geçici devlet  başkanlığına seçen Loya Jirga, 2003 yılı sonlarında da yeni Afgan anayasasını onaylamak üzere bir araya geldi.  Bu son iki toplantı kadınların da ilk defa katılım hakkı elde etmesi açısından öncekilerden farklılık gösteriyordu. Son toplantılarda delege sayısının yaklaşık yüzde 25' i kadınlara ayrıldı.

7 Şubat 2010 Pazar

Ünlü Türk bilgini El Biruni' ynin Batı dillerindeki adı...

Alberuni-Aliboron,

Abu'l-Reyhan Muhammed Bin Ahmet El-Biruni, (4 Eylül 973 - 13 Aralık 1048, 1061) El-Harizmi 937 yılında Kas (bugünkü Şah Abbas Veli) de doğan El-Biruni Fars kökenli İslam bilginidir. Türk kökenli olduğunu iddia edenler de olmuştur. Tam adı Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birûnî'dir. Batı dillerinde adı Alberuni veya Aliboron olarak geçer. Biruni Gökbilim-astronomi,  matematik, doğa bilimleri, etnograf, coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla tanınan filozofu olarak tanınır.
Birûnî, Harezm sarayında astronomi ve matematik öğrendi. Harezm’deki karışıklıklar yüzünden bir süre İran'da kaldı. Ardından Ziyariler hükümdarı Kabus bin Vaşmgir’in sarayına girdi. Bir tür tarih yapıtı olan El-Asaru’l-Bakiye ani’l-Kuruni’l-Haliye'yi orada yazarak sultana sundu.  

El Birûni, astronomi üzerine yaptığı en iyi çalışmayı Gazneli Mahmut'un oğlu Mesut'a sundu. Sultan Mesut da bunun üzerine kendisine bir fil yükü gümüşü hediye edince, "Bu armağan beni baştan çıkarır, bilimden uzaklaştırır." diyerek bu hediyeyi geri çevirdi. Aslında Birûni eczacılıkta uygulamalı eğitime, kitaplardan çok daha fazla önem vermiştir. Birûni, elle tutarak ve gözlemleyerek veri toplamanın insana, kitaptan okumaktan çok daha fazla yarar sağladığına inanmış ve bunu uygulamıştır. Gerçek bir bilim anlayışına sahip olan Birûni, ırk kavramına da önem vermezdi. Başka bir halkın ileri kültüründen derin bir saygıyla söz ederdi. Aynı şekilde dinler ve düşünceler konusundaki anlatımı sırasında o dinler hakkında itiraz veya eleştiride bulunmadığı gibi, o dindeki deyimleri aynen kullanmasıyla da dikkat çekmektedir. Sanskrit dilinden Arapça'ya çevirdiği Potancali adlı kitabının önsözünde "İnsanların düşünceleri türlü türlüdür, dünyadaki gelişmişlik ve esenlik de bu farklılığa dayanır." şeklinde yazmıştır.
 

Eserleri;

Asar-ül-Bakiye(İlk eseri),
Mesudî fi'l Heyeti ve'n-Nücum,
EI-Asâr'il-Bâkiye an'il-Kurûni'I-Hâli-ye(Geride Kalan Yüzyıllar),
EI-Kanûn'ül-Mes'ûdî(Sultan Mesut'a sunduğu astronomi alanındaki en önemli yapıtıdır.),
Kitab'üt-Tahkîk Mâ li'I-Hind,
Nihâyâtü'l-Emâkin" (Mekânların Sonları),
Tahdîd'ü Nihâyeti'l-Emâkin li Tas-hîh-i Mesâfet'il-Mesâkin
Kitabü'I-Cemâhir fî Ma'rifet-i Cevâ-hir(Cevherlerin Özellikleri Üstüne) adlı yapıtında, yirmi üç katı maddenin ve altı sıvının özgül ağırlıklarını bugünkü değerlerine çok yakın olarak saptamıştır.
Kitabü't-Tefhim fî Evâili Sıbaâti't-Tencim
Kitâbü's-Saydele fî Tıp,
Zîci'nin Temelleri,

4 Ocak 2010 Pazartesi

Afganistan'da büyük meclis ...

Loya Jirga,

Afgan Büyük Şurası (büyük meclis),
Loya Jirga Hamid Karzai ' yi devlet başkanı olarak seçti.

30 Haziran 2009 Salı

Asya' da yaşayan yabanıl bir keçi...

Tar,

Asya' nın dağlık kesimlerinde yaşayan yabanıl keçidir.
Dağ keçileri(Capra) Afrika' nın kuze­yinde, Asya'nın güneybatısında ve Avrupa' nın güneyindeki yüksek dağlarda başıboş sürüler halinde yaşayan iri yabankeçileridir. Dağkeçileri son derece çevik hay­vanlardır; dağ yamaçlarında ve en sarp kaya­lıklarda inanılmaz bir ustalıkla dolaşır, bazen uçurumları aşmak için bir sıçrayışta 12 metre öteye atlarlar. Ön bacakları arka bacaklarından biraz daha kısa olan bu dağkeçisinin omuz yüksekliği yaklaşık 1 metredir. Alından düz çıkıp sonra bir yay gibi geriye doğru bükülen boynuzlarının uzunluğu ise özellikle tekelerde bazen 1 metreyi aşar. Boynuzlarının alt yüzü düz, üst yüzü enine kabarık çizgili ve boğum­ludur; bu boğumların sayısı hayvanın yaşını gösterir. Asya dağkeçisinin kışın sarımsı boz renkte olan kalın postu yazın yerini kızıl kahverengiye çalan daha kısa tüylere bırakır. Dişiler beş aylık bir gebelikten sonra genellik­le tek bir yavru doğurur, yavrular doğumdan hemen bir-iki gün sonra annelerinin ardından koşup zıplamaya başlayabilir.

Markor (Capra falconeri) adıyla bilinen iri bir dağkeçisi de Keşmir, Türkistan ve Afganis­tan'da az sayıda yaşar. Markorun bir tirbu­şon gibi kıvrılan boynuzları geriye doğru bükülürken aynı zamanda iki yana doğru açı­lır. Hemitragus cinsini oluşturan dağkeçilerine tar denir. Hindistan ve Arabistan'ın ağaçlı dağlık bölgelerinde yaşayan bu hayvanların erkeği sakalsızdır. Himalaya Dağları'nda ya­şayan bir türün erkeğinde boyun ve gövdenin ön bölümlerini bütünüyle örten uzun tüylü bir yele bulunur. Tadarın kısa boynuzlan koç boynuzu gibi geriye ve yanlara doğru açılır.