Translate

18 Nisan 2010 Pazar

Mersin Sillifke yolu üzerinde antik bir kent...

Akkale (Tırtar), 
Mersin - Silifke Karayolu'nun 49. km'sinde, Tırtar Köyü'nün deniz kıyısı tarafındadır. Geç Roma Dönemi'nde kurulmuştur. Kalıntılar arasında saray olabilecek bir yapı, hamam, sarnıç vs. bulunmaktadır. 15.000 ton zeytinyağı alabilecek kapasitedeki yapı halen ayaktadır.Mersin - Silifke Karayolu'nun 49. km'sinde, Tırtar Köyü'nün deniz kıyısı tarafındadır. Geç Roma Dönemi'nde kurulmuştur. Kalıntılar arasında saray olabilecek bir yapı, hamam, sarnıç vs. bulunmaktadır. 15.000 ton zeytinyağı alabilecek kapasitedeki yapı halen ayaktadır.

Kelenderis, Kilindere (Aydıncık), 
Kelenderis, Anamur, Silifke ana yolu üzerindeAydıncık’ın yayıldığı yerde, küçük bir koyun batı yanındaki yarımadacıktır. ilçesinde,Kent, Senir dağlarının Akdeniz’e iyice uzantı yaparak oluşturduğu Karabıyık burnu ile doğuda, Susuz Dağın uzantısı olan Davulcu tepelerin uç noktası olan Sancak burnu arasında kalan koyun güneybatısında, doğuya doğru uzanan bir yarımadanın batısına, denizden çok az bir eğimle yükselen alana kurulmuştur.
Yarımadanın güneyi denizden 20 m. kadar yükselir ve sarp yamaçlarıyla doğal bir koruma oluşturur. Buradaki kent, İ.Ö. 600 dolaylarında yöreye gelen Samos/Sisam’lı göçmenlerce Hellenleştirilmiştir. Roma egemenliği döneminde, üzerinde “Kelenderiton” (Kelenderislilerin) yazısı bulunan paralar basılmıştır. İ.Ö. 6.yüzyıldan dan itibaren Kelenderisin tarihi aydınlanmaya baslar. Bu yüzyılda Kelenderis’i Yeni Babil kaynaklarında sözü edilen Pirindu bölgesinin sınırları içerisinde görürüz. İ.Ö.5 ve 4. yüzyıllarda Pers egemenliğine ragmen, Kelenderis tarihinin bildiğimiz en parlak ve aktif dönemi başlar. 5.yüzyıl başlarında, Aegina standartlarında basılan ilk drachmilerin ardından 450 den itibaren Pers standartlarında ancak Grek karakterinde basılmış gümüş straterler, tetroboller ve oboller bilinmektedir.

Korykos, Korykion-Antron (Cennet-Cehennem), 
Silifke-Mersin karayolunda, Silifke’den 21 km. ileride, Narlıkuyu Köyü’nün ve oradaki körfezin yanındadır. Körfezin yanında İ.S.4.yüzyıldan kalma bir Roma hamamının mozaikli tabanını koruyup, sergileyen “Narlıkuyu Mozaik Müzesi” bulunmaktadır.Kuzeyde yer alan Cennet-Cehennem obrukları yöredeki diğer bir çok obruk gibi antik dönemde kutsal konumdadır. Obruklar, doğal çöküntülerle oluşmuş, dik yamaçlı, çok büyük ve derin çukurlardır.
 
 Kanlı Divan, Kanytella, Canytelis (Kanlıdivane),
Antik Olba Krallığı’nın kutsal yerleşim yeri olan kentin tarihi MÖ 3. yy.a kadar gitmektedir. MS 4. yy.da adı Neapolis olarak değişen kent en parlak dönemini yaşamıştır. Bizans İmparatoru II. Theodosius (408-450), bu alanda kutsal bir Hristiyanlık merkezi kurmuştur.
Kent, 60 metre derinliğinde geniş bir obruk etrafında kurulmuştur. Doğal bir çöküntü alanı olan bu çukura efsaneye göre Roma çağında suçlular atılıp vahşi hayvanlara yem edildiği için kente Kanlıdivane denilmiştir. Obruğun içinde divan üzerinde oturan bir kadın ve iki erkek kabartması yer alır. Yağmur sularıyla toprak rengine bulanan bu kabartmalar nedeniyle kente Kanlı Divan denildiği ve zamanla Kanlıdivane’ye dönüştüğü de anlatılır. Merdivenlerle inilen çukurun, büyüklüğünden ötürü tanrısal olduğu düşünülmüş ve kent tarih boyunca dinsel bir merkez olmuştur.

Nagidos, 
Kelenderis gibi, bölgenin en eski kentlerinden biri olan Nagidos'un kalıntıları Bozyazı İlçesi'nde, kıyıya yakın bir tepe üzerindedir. Hakkında çok az bilgiye sahip olduğumuz kentten günümüze ulaşan yalnızca sur kalıntılarıdır. Bozyazı Çayı üzerindeki köprü Roma Çağına ait özellikler ortaya koymaktadır. Roma ve Bizans Döneminden kalma tarihi mekânların arasında su yolu kalıntısı ile bir hamamın temelleri de vardır. Antik kaynaklar Nagidos'un da Kelenderis gibi, Samoslular tarafından kolonileştirildiğini belirtmektedir.

Nagidos'un M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda Pers egemenliği altında olduğu, bu dönemde basılan satraplık sikkelerinden anlaşılmaktadır. Kent, ilkin Hellenistik Çağda Mısır'daki Ptolemaiosların etkisi altına girmişse de daha sonra yoğun korsan saldırıları sonucunda tüm gücünü yitirmiştir. Bu gün müzede sergilenen eserler, kentin batısında rastlantı sonucu bulunan mezarlardan çıkarılmıştır. M.Ö. 4. ve 3. yüzyıldan kalma bu eserler pişmiş topraktan yapılmış lahit mezarların yanına ve içine konan oldukça zengin ölü armağanlarını içermektedir.

Hiç yorum yok: