Translate

2 Kasım 2009 Pazartesi

Adını ve kaynağını ünlü bir Hollanda' lı ilahiyatçıdan alan Hıristiyan öğretisi...


Jansenizm - Janseniusçuluk,

Descartes usçuluğtıyla Augustinus tanrıcılığını uzlaştırmaya çalışan Piskopos Tansenius'un öğretisi. Hollandalı piskopos Cornelis Jansenius (l585-1638)'e göre insan günahlarla yüklü bir yaratıktır ve ancak tanrı bağışıyla kurtulabilir. Tanrının kendisini bağışlamasını dilemek ve beklemekten başka yapabileceği hiç bir şey yoktur.

Dilimizde Jınsenius'culuk ve Jansen'cilik deyimleriyle de dile getirilen bu öğreti tümüyle Augustinus anlayışına dayanır ve insan özgürlüğünü yadsır. İnsan özgürlüğüne büyük bir pay ayıran Cizvitcilik'e karşı çıkan ve onunla 'büyük bir savaşıma giren Jansenizm, aynı zamanda bir Hıristiyan tarikatı olarak, Port-Royal manastırında toplanan düşünürlerce benimsenmiş ve izlenmiştir. Arnauld, Nicole, SaintCyran, Loncelot ve Blaise Pascal gibi düşünürlerin elinde işlenen bu öğreti sonunda tüm gizemciliğe varmıştır. Özellikle Jansenci Blaise Pascal (1623-1662), Augustinusçuluğun ve onun bir XVII. yüzvıl biçimi olan Jansenciliğin gizemciliğe dönüşmesinde büvük rol oynamıştır.

Bilim alanından başarılarla yola çıkan bu çok akıllı matematikçi sonunda isi tam bir mistikliğe dökmüştür. Önceleri aklına pek güvenirken sonra aklından da kuşkulanmaya başlayan Pascal, bu kuşkusuyla Descartes'dan ayrılmaktadır. Descartes'la birlikte matematiği en kesin bilim saymakta, oysa matematiğin de içinden çıkamayacağı sorunlar bulunduğunu, bu sorunların ancak gönül sezisivle çözülebileceğini söylemektedir.

Sayıların kesinliklerinden bir sonuca varamayan büyük matematikçi ve fizikçi Pascal, Düşünceler (Pensees) adı altında toplanan notlarında Tanrı’nın büyüklüğünü belirtmek için İnsan'ın küçüklüğünü tanıtlamaya çalışıyor. Hangi yöne dönse karşılaştığı sonsuzluk, yücelik onu korkutmaktadır. Soruyor: Bu sonsuzluğun içinde insanın değeri nedir? Her şey bir hiçlikten çıkıp sonsuzluğa doğru sürüklenmektedir. Eşyanın ne ilk nedenini ne de son ereğini tanıyamamak umutsuzluğu içinde ancak gelip geçici birtakım belirtilen seyretmekten başka ne yapabilir insan? Bu akıl durdurucu akışı kovalamaya kimin gücü yetebilir? Öyleyse haddimizi bilelim. Aklımızı yitiren bu sonsuzluk Tanrı gücünün en büyük niteliğidir. İnsan ancak bir şey bilebilir, diyor Pascal: Yakında öleceğini. Bundan başka hiç bir şeyi kesinlikle bilemez. Ölüme karşı gözlerimizi kapamaya çalışmak neye yarar, gerçek şu ki, ister açıklayalım ister açıklamayalım, bu ölüm hepimizi korkutmaktadır.

Şu halde Tanrı'ya inanarak bu korkudan kurtulmak daha karlı değil mi? Tutun ki bir kumar oynuyorsunuz, ya yazı atacaksınız ya tura. İkisinden birini seçmek zorundasınız. Tanrı’nın yokluğunu seçerseniz bir iki geçici mutluluk elde edebilirsiniz ama ömrünüz de ölüm korkusu içinde kıvranmakla geçer. Tanrı’nın varlığını seçmek her bakımdan daha yararlıdır, çıkarınızı düşününüz. Pascal bu düşüncesiyle bir çeşit Faydacılık, Pragmacılık yapmaktadır. John Stuart Mill (1806-1873)'den 'önce faydalıdan yana olmak gerektiğini, William James (l842-1910)'den önce pratik işe yararlığı savunmaktadır.

Kimi insanlar, diyor Pascal en üstün iyi'yi başkalarına söz geçirmekte, kimileri bilimsel araştırmalarda, kimileri de şehvette aramışlardır. Oysa en üstün iyi, hiç bir küçülme ve kıskançlık duymaksızın herkesin birden olabilen'dir. Buysa Tanrı'dır.

Hiç yorum yok: