Mancorna, (Bir denizcilik terimidir).
Nargile dalışında 45 metre derinliğe dalmış olan dalgıç. Sünger avcısını bu lakap ile anmak bir tür saygı gösterisidir. Derin su süngercilerine verilen isim.
40 metreden daha derine dalış yaparak sünger çıkartan derin su süngercilerine verilen isim.
Mancorna Dalgıç;
Nargile dalışında 45 metre derinliğe dalmış olan dalgıç. Sünger avcısını bu lakap ile anmak bir tür saygı gösterisidir. Derin su süngercilerine verilen isim.
40 metreden daha derine dalış yaparak sünger çıkartan derin su süngercilerine verilen isim.
Mancorna Dalgıç;
- Efsanevi sünger avcılarının günümüz temsilcileridir...
- Dalış emniyeti için gerekli düzeni oluşturur...
- Göbek suları dışında derin dalar...
- Oniki ay boyunca açık sularda apiko dalış yapar...
- Her türlü hava şartlarında emniyeti tedbirlerini alarak dalar...
- Tabiatın doğal dengelerini korur...
- Bilgi ve becerilerini başkaları ile paylaşır...
- Denizcilik gelenek ve göreneklerine gönülden bağlıdır...
- Araştırmacı ve yenilikçidir...
- Pusulanın merkezi gibidir, etrafını objektif olarak 360 derece görür ve olayları buna göre değerlendirir...
Aksona: Süngercilerin sık sık kullandığı bir kelime, dipte basınç altında vücuda alınan gazların deniz yüzüne çıkarken belirli metrelerde beklenerek vücuttan atılması işlemi.
"Aksona" süngercilerin yüzlerce kere tekrar ettiği bir kelime. Yabancılar buna dekompresyon, kısaca "deko" diyorlar. Dalgıçlar denize daldıklarında hava solumaktadırlar. Soludukları bu havanın içerisinde % 79 oranında bulunan azotu da alırlar vücutlarına. Dipte basınç altında vücuda alınan bu gazların yukarıya deniz yüzüne çıkarken belirli metrelerde beklenerek yapılan dinlenmelerde vücuttan atılması ve denge sağlanması işine "aksona" deniyor.
Bundan 45- 50 sene öncesine kadar Bodrumlu süngerciler, Çanakkale Boğazı’ ndan İskenderun’ a, Kıbrıs’ a ve Kuzey Afrika kıyılarına kadar düzenlenen uzun seferlerde canları pahasına denizin dibinden çıkardıkları süngerleri ihraç ederek, ülkemiz ekonomisine katkıda bulunmuşlardır. Mancorna denilen, derin su, sünger avcılarına verilmiş isimdir. Bu seferler esnasında vurgun yiyerek ölen dalgıçlar sahillerde defnedilir ve diğerleri sünger avcılığına devam ederler.
Sünger deniz dibinde kayalara yapışık olarak yaşayan tek hücreli bir canlıdır ve planktonlarla beslenir. Ülkemiz denizlerinde ticari değeri olan veya olmayan pek çok sünger çeşidi vardır. Deniz biyologları sayılarının yüzleri aştığını söylerler. Ekonomik olan, ticari olan cinsi ise 5-6 tanedir. "Karamanya süngeri" de denilen "Akdeniz Bal Peteği" cinsi olanı en makbul olanıdır. Karamanya aslında bizim süngercilik dilinde Bodrum'dan Antakya Samandağı'na kadar olan kıyı şeridine verilen addır. Süngerci aslında "Akdeniz' e süngere gidiyorum" demez. "Karamanya' ya gidiyorum ya da çıkıyorum" der. Yurtdışından bir alıcı, sünger tüccarı geldiğinde "Karamanya süngeri" denildi mi delirir, çünkü en iyi süngerdir bu. Bir de "Türk Fincanı" denen, bizim süngerciler arasında "Melat" adı verilen bir sünger vardır. Sonra İpsator yani "Fil Kulağı" denilen yassı ve çok nadir bulunan bir sünger vardır. Bunlar, ekonomik, ticari değeri olan süngerlerdir. Süs olarak kullanılan süngerler de vardır; Şumba ve Marmara denizinden çıkarılan Mandaba gibi... Elde edilen süngerin %5' i yurt içinde tüketilir. Süngerin çıktığı devirlerde % 95'i ihraç edilirdi. Bodrum'dan yapılan sünger ihracatı ile ülkeye döviz girdisi sağlanmıştır. Süngercilik tehlikeli bir meslektir. Pek çok süngerci vurgun yemiş, sakat kalmıştır. Pek çok insan ölmüştür. Kıyılarda bilinmeyen yerlerde mezarlar vardır süngerde ölenlere ait, Ege ve Akdeniz kıyılarında bir yerlerde. Bugün Bodrum'da denizcilik, tekne yapımcılığı bu kadar ilerlemiş ise bunların temelinde sünger avcılığı, sünger avcıları vardır. Ama insanlar bunu unutuyorlar. Bugün artık süngercilik hayvancılık, tarım, çiftçilik, tütün, mısır, buğday, çavdar, arpa gibi unutulup gitti.
Süngercilikte iki tip tekne vardır.
Sığ Su Makinaları; artık uzun seneler bu işte çalışmış ve yorulmuş süngercilerin çalıştığı, 30 metreye kadar dalarak sünger avlayan teknelere verilen addır.
Mancornalar ise; derin sularda avlanan genç ve dinç süngercilerin çalıştığı tip sünger avcılığı içindir. Mancornalar üç tekneden oluşurdu. Birincisi "Aktarma" dediğimiz dalgıç pompalarının ve dalgıçların olduğu tekneler. İkincisi, "Depozito" denilen kumanyanın, sünger çuvallarının olduğu tekneler. Üçüncüsü ise daha çok yaşlı ve tecrübeli süngercilerin olduğu ve "Taşarı" denen tekneler. Taşarı teknesinin kaptanları denizi ve deniz dibini çok iyi bilirlerdi. Bunlar her sabah çok erkenden denize çıkarlar ve "gangavi" denen 2-3 metre uzunluğunda ve üzerinde terazi gibi çengelleri olan bir demiri ince ipe bağlı olarak denize atarlar ve çekmeye başlarlardı. Ne zaman gangavi bir taşa takılırsa oraya bir kabak atarlardı (şamandıra gibi). Böylece taşlara kabak bağlaya bağlaya giderlerdi.Arkadan sabah hafif kahvaltılarını yapmış dalgıçları taşıyan aktarma teknesi gelir ve ilk dalgıç ilk kabağa dalardı. Her dalgıç her gün iki kez dalış yapardı. İlk dalma sırası her gün değişirdi, dün birinci olan bugün sona geçerdi. Günlük dalışlarını bitiren dalgıçlar akşam dönerler ve depozitoya yanaşırlardı. Akşam hep birlikte yemek yenir, sohbetler edilir sonra da ertesi günkü işlerine dinlenmiş olarak devam edebilmek için uykuya yatılırdı. Böyle bir sünger avı hemen hemen 5 ay kadar devam ederdi. Süngerciler Mayıs ayında kumanyalarını tedarik ederler ve denize açılırlar, ancak Eylül ayı sonlarında Bodrum'a dönerlerdi.
Yukarıda anlatılanlar Mustafa Cengiz'in teknesinde süngerciliğe başlamış, Bodrum’un son süngercisi olarak bilinen ‘Aksona’ Mehmet Baş' a, yani Mancornaya aittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder