Nısfiye, Girift, Bolahenk nısfiye, Süpürde, Yıldız,
Yakın Doğu’nun en eski sazlarından olan ney, İslam tarihi boyunca hem saray, hem halk, hem de sufi musikilerinde kullanıldı. 1582’den önce yapılmış İran veya Osmanlı minyatürlerinde ney, çok ince, uzun ve başparesiz olarak resmedilmiştir. İlk kez Surname-i Hümayun’ da, daha geniş çaplı ve başpareli neyler görülür. 16. yy’ a ait Codex Vindobonensis’te bir kadın neyzen gravürü vardır. Burada başpare çok açık biçimde görülür. Bunlara dayanılarak, saza başpareyi, 16. yy’ın sonlarında Osmanlıların eklediği söylenebilir.
Evliyâ Çelebi’nin zikrettiği on büyük neyzenden altısı Mevlevîdir. 1720 tarihli Sûrnâme-i Vehbî’deki minyatürlerde, hem Mevlevî neyzenler, hem de profan (hiçbir dinî vasfı olmayan) neyzenler görülür. 19. yy’da Mevlevî olmayan neyzen yok gibiydi.
Ney ve Nısfiye belli iklimlerde yetişen kamışlardan yapılır.Neyzenler arasında en makbul kamış, Şam’ın kuzeyinde (Aynî Zerka) denen yerde yetişen kamışlardır. Ağız tarafına gelen kısmı geniş, uca doğru gittikçe incelen ve (Keler) denen kamışlar diğerlerine tercih edilir. Ney uzun zaman üflenerek rengi gittikçe koyulaşır ve elli seneden fazla kullanılmış Ney’ler, havada bulunan Karbonik Asid’le birleşerek koyu kırmızı bir renk alır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder