Lonca kelimesinin Latince karşılığı universitas olup, bunun anlamı, bağımsız ve tüzel kişiliğe sahip ve ortak çıkarları olan kişiler topluluğudur. Bugünkü üniversite sözcüğünün kökeni buradan gelmektedir.
Bu bağlamda, loncayı öğrencilerin veya öğretmenlerin kurmasına göre, bunlara universitas scholarium veya universitas magistrorum et scholarium sıfatları verildi.
İtalyanca “loggia” dan türeyen lonca terimi Osmanlı’ da oda anlamına gelmektedir. Ancak Osmanlı’ daki Lonca sistemi Avrupa’dakinden çok farklıdır. Bizdeki lonca, ekonomik bir birim olmanın ötesinde sosyal bir fonksiyona da sahiptir. En önemlisi de dini ve ahlaki ilkeler, sistemin bütününe yayılmıştır. Örneğin fütüvvet ahlakının ve fütüvvet derneklerinin ahilik adı altında Anadolu loncalarında etkili olduğu, kentlerdeki loncaların fütüvvet ilkelerine göre ve aralarından seçtikleri bir ahi önderliğinde örgütlendikleri belirtmektedir. Burada dikkati çeken önemli nokta, adına ister fütüvvet, ister ahilik, isterse lonca densin- ki temelde insan yer almakta ve insani kriterler hedeflenmekte- bu teşkilatlar sadece bir ekonomik kurum olmayıp, toplumsal hayatta fonksiyonel olan, sosyal hayatı ve bundan koparılamayacak olan ticaret hayatının belli kurallara göre işlenmesini de amaçladığı görülmektedir.
Japonyada ise Loncaların kurulması Klasik Japon tarihinin son bölümü Heian Dönemindedir ve 794'ten 1185'e kadar sürmüştür. Konfüçyüsçülük ve diğer Çin etkileri doruk noktasındayken Japon tarihinde yerini almış bir dönemdir. Heian Dönem'inde sanata, özellikle de şiir ve edebiyata önem verilmiştir. Heian kelimesi Japonca "barış" veya "sükûnet" anlamına gelmektedir. Bu dönemde Çin'in Ming-Yuan-Song sülaleleri zamanı, Japonya'ya akan Çin paraları, ancak birkaç kıyı kentinde burjuvalaşmaya yol açmıştır. Bu yerli ön kapitalistler, tıpkı yakın doğunun kompradorları gibi, büyük limanlarda güçlendiler: bu gelişmeden alışverişin egemenliği sayesinde, liman yerlerinden özellikle yararlandılar. Bu bezirgân şehirleri, olağanüstü hallerde Daimyo'nun egemenliğinden yakalarını sıyırmayı başardılar: örneğin, Ujiyomada ve Saka şehirleri, özerktiler. Yani bu şehirler, kendi kendilerini idare ediyorlardı. Ticaretin ve el işinin (esnaflığın) birbirinden ayrılması gittikçe zorlaştı. Tüccarlar, esnaflar lonca (Za) tarzında dernekler kurarak, alışverişin tekelini ellerine geçirdiler. O sayede, Japon idarecileri ancak sivil savaşta birbirleriyle kaynaşıp zayıf düştükleri vakit, onlara göz yumdular, ilk fırsatta, hepsini en gaddarca yollardan ezdiler. Batı kapitalizmi ile ilk temastan sonra da aynı şey tekrarlandı. Gördüğümüz gibi bir ara Japonya dışında, Vikingler gibi maceralara açılmış Japonlar bile, memleketin ahlakını bozmasınlar diye Kamakuralarca içeriye alınmadılar. 1100' lü yıllardaki Japon derebeylik dönemi, Kamakura dönemidir ve bir değişim süreci geçirerek Edo dönemi'yle beraber değişimde farklı boyutlara ulaşmıştır.
Japonyada ise Loncaların kurulması Klasik Japon tarihinin son bölümü Heian Dönemindedir ve 794'ten 1185'e kadar sürmüştür. Konfüçyüsçülük ve diğer Çin etkileri doruk noktasındayken Japon tarihinde yerini almış bir dönemdir. Heian Dönem'inde sanata, özellikle de şiir ve edebiyata önem verilmiştir. Heian kelimesi Japonca "barış" veya "sükûnet" anlamına gelmektedir. Bu dönemde Çin'in Ming-Yuan-Song sülaleleri zamanı, Japonya'ya akan Çin paraları, ancak birkaç kıyı kentinde burjuvalaşmaya yol açmıştır. Bu yerli ön kapitalistler, tıpkı yakın doğunun kompradorları gibi, büyük limanlarda güçlendiler: bu gelişmeden alışverişin egemenliği sayesinde, liman yerlerinden özellikle yararlandılar. Bu bezirgân şehirleri, olağanüstü hallerde Daimyo'nun egemenliğinden yakalarını sıyırmayı başardılar: örneğin, Ujiyomada ve Saka şehirleri, özerktiler. Yani bu şehirler, kendi kendilerini idare ediyorlardı. Ticaretin ve el işinin (esnaflığın) birbirinden ayrılması gittikçe zorlaştı. Tüccarlar, esnaflar lonca (Za) tarzında dernekler kurarak, alışverişin tekelini ellerine geçirdiler. O sayede, Japon idarecileri ancak sivil savaşta birbirleriyle kaynaşıp zayıf düştükleri vakit, onlara göz yumdular, ilk fırsatta, hepsini en gaddarca yollardan ezdiler. Batı kapitalizmi ile ilk temastan sonra da aynı şey tekrarlandı. Gördüğümüz gibi bir ara Japonya dışında, Vikingler gibi maceralara açılmış Japonlar bile, memleketin ahlakını bozmasınlar diye Kamakuralarca içeriye alınmadılar. 1100' lü yıllardaki Japon derebeylik dönemi, Kamakura dönemidir ve bir değişim süreci geçirerek Edo dönemi'yle beraber değişimde farklı boyutlara ulaşmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder